Bu hafta ilginç bir şey deneyeceğim. Köşemde kısa kısa birkaç yazı yazacağım. Okuyucuların hoşuna giderse zaman zaman köşemi bu biçimde düzenleyeceğim.
Üç Mektup
Geçen hafta Ali Koç’un bir işletme yöneticisi gibi davrandığı için spor kulübü yönetmekte başarısız olduğunu yazmıştım. Oradan devam edelim ve bir hikaye anlatalım. Başarılı bir işadamı bir spor kulübünün başına geçmiş. Eski başkan, masanın çekmecesine üç mektup koymuş ve “İşler kötüye giderse sırasıyla bu mektupları aç” demiş. İşler kötüye gidince başkan bu mektuplardan birincisini açmış. Mektupta “Geçmişi Suçla” yazıyormuş. Başkan hemen kendisinden önceki başkanı suçlamaya başlamış. Ali Koç, Aziz Yıldırım’ı suçladı mı?, onun zamanını eleştirdi mi? Evet. Halbuki Aziz Yıldırım zamanı Fenerbahçe hep ya şampiyon ya ikinci oldu. Üçüncü olduğu seneyi hatırlamıyorum. İşler kötüye gitmeye devam edince ikinci mektubu açmış. Mektupta “Başkalarını Suçla” yazıyormuş. Ali Koç, “Yapı var, yapı ve hakemler bizi engelliyor” dedi mi? Dedi. Halbuki ben beni bildiğimden beri hakemler hep Galatasaray’ı kollar. Metin Aşık, Ali Şen, Aziz Yıldırım zamanlarında da hep GS kollandı ama Fenerbahçe bunlara rağmen şampiyonluklar kazanabildi. Demek ki yapılabiliyor. İşler kötüye gitmeye devam edince başkan üçüncü mektubu da açmış. Üçüncü mektupta “Sen de üç mektup yazıp çekmeceye koy” diyormuş. Ali Koç’un çekmecede üç mektup bulup bulmadığını, okuyup okumadığını bilmem. Ama geçmişi de suçladı, diğerlerini de suçladı. Suç kimi zaman Jesus’un kimi zaman İsmail Kartal’ın, kimi zaman hakemlerin kimi zaman da eski yönetimin (Aziz Yıldırım) oldu. Şimdi aleyhinde imza toplanıyor. Normalde Türkiye’nin en büyük holdinginin yöneticisi olarak işi fazla büyütmeden istifa etmesi gerekli ama etmiyor. Bakalım ne olacak?
Nüfus Sorunu
Avrupa’nın uzun zamandır sorunlarından biri nüfusun durağanlaşması. Avrupa nüfusu artmıyor hatta bazı ülkelerde azalıyor. Dört üretim faktörü bulunmaktadır. Bunlar; işgücü (emek), sermaye, doğa ve girişimcidir. Doğal olarak nüfus azalırsa işgücü de azalır ve üretim sekteye uğrar. Ayrıca üretilen ürün için yeterince talep de ortaya çıkmaz. Yani nüfus azalması, sürdürülebilir ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmayı zorlaştırır. Türkiye, Avrupa’nın biraz gerisinden gelir. Avrupa’nın yaşadığı sorunları gecikmeli de olsa Türkiye yaşar. Örneğin; kentleşme ile Avrupa’da kentler altyapı sorunları yaşamıştı. Biz de 1980’lerden sonra şehirlerde gecekondu gerçeği ile karşılaştık ve 2000-2010 yılları arasında çözebildik. Aslında “büyük kısmıyla çözdük” diyelim, çünkü İzmir gibi bazı kentlerde halen gecekondular var. Avrupa’da ortaya çıkan nüfus azalması sorunuyla biz de yüzleşmeye başladık. Kentleşme sonucunda aileler küçülmeye, çocuk sayıları düşmeye başladı. Evlilik yaşı yükselmeye, aileler de çocuk sayıları düşmeye başladı. İnsanlar çocuklarına çok iyi imkanlar sağlamak peşine düştüler ve maddi olanakları da bunu çok sayıda çocuğa sağlamaya yetmediği için az çocukla (bir veya iki) yetinmeye başladılar.
Bu sorunu nasıl çözeceğiz? Devletin genç evlenen ve çocuk sahibi olanlara destek vermesi, gençlere iş olanaklarının artması, devlet okullarının kalitesinin artması gibi çözümler gerekli. Bu konu ile dertlenen Mehir Vakfı gibi kurumlar var. Mehir vakfından Mustafa Özdemir, Prof.Dr. Saffet Köse (İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü), Süreyya Gezginci beyler birkaç sene önce Kastamonu’yu ziyaret etmişlerdi. Mehir vakfı gibi vakıfların artması gerekli. Kastamonu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kastamonu il müdürümüz Harun Köksalan, müdür yardımcılarımız Abdullah Savaş ve Murat Akbaş’a da teşekkür etmek gerekli. Çok çalışıyorlar. Etrafta evlilik kredisi alan gençlerin çocuk sahibi olması durumunda borçlarının silineceği veya düşürüleceği yönünde söylentiler var. Eğer evlilik ve çocuk sahibi olmayı özendirecek buna benzer uygulamalar olursa sevindirici…
Terörsüz Türkiye
12 Mayıs 2025’te PKK kendisini feshettiğini açıkladı. Bir süredir Cumhurbaşkanımız ve sayın Devlet Bahçeli bu yönde çaba harcıyordu. Başarılı olması Türkiye ekonomisi açısından da çok önemli bir gelişme. Elbette birileri Türkiye’nin rahat etmesini, Büyük Türkiye’nin olmasını istemiyor. Ama Türkiye’nin başarılı politikaları ve askeri gücü sayesinde PKK sahneden çekilmek zorunda kaldı. Artık Suriye’de varlıklarını sürdüremezler. Irak ve Türkiye’de de sürdüremiyorlardı. Trump sonrası ABD desteği de kesildi. İHA ve SİHA’lar terör örgütünün sözde liderlerini de teker teker etkisiz hale getiriyor. Mecburen kendilerini feshettiler.
Şimdi sıra geldi “Terörsüz Türkiye, ekonomimiz açısından neden önemli?” sorusunun cevabını vermeye.
Birincisi; terör nedeniyle çok sayıda insan vefat etti, sakat kaldı. Çocuklar, annesiz ve babasız kaldı. Nüfus ve işgücü kaybı oldu. Şehirlerde de terör eylemleri gerçekleşti ve beyaz yakalı doktor, mühendis gibi kayıplarımız da oldu. Terörün sona ermesi bu sorunu ortadan kaldıracak.
İkincisi; Terör nedeniyle yatırımcılar doğu ve güneydoğu illerinde yatırım yapmadılar. Bu illerde sanayi ve turizm gibi sektörler gelişmedi. Urfa, Diyarbakır, Van gibi şehirlere az sayıda fabrika açıldı. Kamu yatırımları dışında özel sektör yatırımları zayıf kaldı. Doğu ve Güneydoğu bölgeleri kalkınamadı. Terörün azalması ile yeni yeni turizm faaliyetleri başladı.
Üçüncüsü; Doğu ve Güneydoğu illerinde insanların yaşam kalitesi yeterli olmadı. İnsanlar doğa uygun olmasına rağmen ailecek pikniğe çıkamadı. 1980-2000 yılları arasında bir ilden başka ile gitmek bile önemli bir sorun oldu.
Dördüncüsü; Bu iller petrol ve çeşitli madenler açısından zengin bir bölge ama Türkiye bu olanaklardan yararlanamadı. Sınırın birkaç km ötesinde zengin petrol kuyuları varken sınırın Türkiye tarafında petrol çıkmaması akla mantığa uygun değildi. Yeni yeni petrol kuyularından yararlanabiliyoruz. Bu kuyular bölge halkına istihdam imkanı sağlıyor.
Beşincisi; Türkiye’nin Suriye, Irak ve İran ile dış ticareti de terör nedeniyle gelişemedi. Bu da hem Türkiye hem diğer ülkelerin ekonomisini olumsuz etkiledi. Diğer coğrafyalara baktığımızda ülkelerin en büyük dış partnerleri çoğunlukla komşu ülkelerdir. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülkeler arasında sadece Irak var ve o da dördüncü sırada.
Altıncısı; askeri harcamalarımız gereksiz yere arttı. Eğitim, sağlık ve altyapı alanlarına yapacağımız yatırımları yapamadık, askeri harcamalar yaptık. Eğitim, sağlık ve altyapıya yapamadığımız yatırımlar nedeniyle ekonomik büyümemiz potansiyelinin altında kaldı.
Bu arada sevgili dostum ve meslektaşım Prof.Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu’nu Kastamonu Üniversitesi’nde 8 Mayıs günü misafir ettik. “Suriye ve Irak olaylarının Türkiye Ekonomisine etkisi” başlıklı bir söyleşi yapıldı. Kastamonu halkı ve öğrencilerimizin yoğun ilgi gösterdiği söyleşide Prof.Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, insanları Türk, Arap, Kürt diye ayrıştırmazsak, Osmanlı İmparatorluğu gibi tüm ırk ve dinden insanlara birleştirici biçimde davranırsak 21. Yüzyılda Türkiye’nin en büyük ülkelerden biri olacağı düşüncesini dile getirdi. Kendisine Kastamonu halkı ve Kastamonu üniversitesi adına teşekkür ediyoruz. Bu söyleşiden 4 gün sonra PKK’nın kendisini feshettiğini açıklaması da güzel bir tevaffuk oldu.