Bu hafta yine güncel bir konu hakkında yazacağız. Bu yazıda yolsuzluğun neden hepimizin ekonomisi için olumsuz olduğunu anlatacağız. Burada isimler de vermeyeceğiz, kimseyi kastetmeyeceğiz. Temel bazı yolsuzluk türlerini ve sonuçlarını ele alacağız. Rüşvetin nasıl işlediği hakkında teorik bilgiler vereceğiz.
Kamu kesimi aslında bizim ailemize benzer. Aile üyelerinden bazıları nasıl çalışır ve para kazanırsa devlet te vergi geliri kazanır. Sonra aile bu geliri harcar, kamu kesimi de bununla kamu malları arz eder, altyapı faaliyetleri gerçekleştirir, erdemli mallar arz eder. Kamu mallarını biraz tarif edelim. Kamu mallarının normal mallardan iki farkı vardır. Birincisi; tüketimde rekabet yoktur. Örneğin; iç güvenlik yani polis hizmetinden faydalanan bir vatandaş, diğer kişinin iç güvenlik hizmetinden faydalanmasını engellemez. İkincisi; bir kamu malı arz edildiğinde kimse bu malın kullanımından dışlanamaz. İç güvenlik örneğinden gidelim. Devlet, “vergisini ödeyen iç güvenlik hizmetinden faydalanır ama vergisini ödemeyen faydalanamaz” diye bir şey diyemez, yani vergisini ödemeyeni dışlayamaz.
Devletin gelir ve giderleri ile kamu malları hakkında kısaca bilgi verdik. Şimdi belediyelere gelelim. Belediyelerin de gelirleri ve giderleri vardır. Merkezi bütçeden gelen gelir, toplanan vergiler ve çeşitli hizmetlerden alınan gelir (otobüs bileti, otopark ücreti, su ücreti vb) gibi kaynaklardan belediyeler gelir elde eder. Sonra bu gelirle yol ve kavşak yapımı, metro yapımı, su dağıtımı, otopark hizmeti, toplu taşıma gibi mal ve hizmetler arz edilir. Eğer yolsuzluk olursa gelirler israf edilir ve bu işler yapılamaz. Örneğin; yol yapılamaz, metrolar düzenli çalışmaz, metrolardaki yürüyen merdivenler sürekli arızalanır. Öte yandan su ve otopark ücreti gibi ücretlere aşırı zam yapılır. Çünkü yolsuzluk nedeniyle belediyeler gelirini etkin kullanamamıştır. Nüfusu ve kişi başına otomobil sayısı artan bir şehirde yeni yol yapılmazsa, metrolar ve toplu taşıma iyileştirilmezse belki hemen değil ama bir süre sonra yollar tıkanmaya başlar. İnsanlar trafik yoğunluğundan işten eve gidememeye başlar, düzenli çalışmayan metrolarda kalabalıklar oluşur. Yani yolsuzluğun yapıldığı şehirde insanların yaşam kalitesi düşmeye başlar. Bu nedenle kimse “Bana ne! Yolsuzluk yaparsa yapsınlar” diyemez.
Bu arada yolsuzluk sadece belediye bütçesinde yapılmaz. Belediyenin su, toplu taşıma, otopark, konukevi gibi çeşitli birimleri ve bu birimlerin bağlı olduğu şirketler vardır. Yolsuzluk genelde bu şirketler üzerinde yapılır. Çünkü belediye bütçesi devamlı göz önündedir ve kamuoyu dikkat etmektedir. Ama belediyeye bağlı şirketler daha az göz önündedir. Fazla göze batmaz, hatta bazen bu şirketlerin bütçesi oldukça yüksektir. Bu şirketlerde yolsuzluk olursa fiyatlar yükselir. Örneğin; bir otopark işletmesinin en büyük maliyet kalemi personel maaşlarıdır. Yolsuzluk olursa personel maaşları %30 arttığında otopark ücretleri %300 artabilir. Doğalgaz veya elektrik faturasından daha yüksek su faturası ödemeye başlarsınız.
Bazı yolsuzluk türleri de bütçede bulunmaz. Örneğin; belediyede üst düzey biri bir AVM sahibine gidip “Senin AVM depreme dayanıksız, bize rüşvet olarak şu kadar vermezsen senin AVM’yi kapatırız” diyebilir. Rüşvet bireyin kişisel hesabına girer yani belediyenin bütçesi ile alakası yoktur. Böyle bir örnekte iki olasılık vardır. Birincisi; AVM gerçekten depreme dayanıksızdır. Bu durumda yetkili haksız kazanç elde etmek karşılığında duruma göz yummaktadır. Yani deprem olursa yüzlerce kişinin ölümünü önemsememekte cebine giren paraya bakmaktadır. İkincisi; AVM depreme dayanıklıdır ama yetkili kişisel menfaati uğruna depreme dayanıksız olduğu yalanını söylemektedir. Her iki ihtimal de toplum için zararlıdır.
Normal olarak rüşvet alan, yolsuzluk yapan bunu kılıfına uydurmak ister. Örneğin; belediyenin 1 milyarlık ihalesini vermek karşılığında 100 milyon rüşvet alınacaktır. Yasa dışı bir iş olduğu için bunu kılıfına uydurmak isteyeceklerdir. Bu örnekten gidecek olursak ihale sonuçlandıktan kısa süre sonra değeri 110 milyon olan villa, yetkiliye sadece 10 milyon bedelle satılabilir. Böylece yetkili sadece 10 milyon vererek 110 milyonluk villanın sahibi olabilir. Yani yetkili 100 milyonluk rüşvet almıştır. Rüşvet alan da kendisini “parayı verdim, villayı aldım. Kime ne? ” diye savunmayı planlamaktadır. Böyle bir örnek, vatandaşı neden ilgilendirmektedir? Çünkü böyle bir rüşvet ilişkisi olmasa 1 milyarlık ihale muhtemelen 800 milyon veya daha düşük bir rakama sonuçlanacaktır. Belediye fazladan para verdiği için elinde fazla para kalmayacak ve daha az yol yapacak, metro ve otobüs alacak, daha az kamu malı arz edecektir.
Yolsuzluk eylemleri sadece bir kişinin yapacağı bir iş değildir. Bildiğiniz bir örgüt kurulmalıdır. Planlama yapılmalı, örgüt üyeleri arasında görev paylaşımı yapılmalı, koordinasyon sağlanmalıdır. Yolsuzluk yapılması durumunda örgüt üyeleri daha önceki yaşamlarından çok daha lüks bir yaşam sürmeye başlarlar. Ortalama 2+1 daire büyüklüğündeki giyinme odalarında İtalyan takım elbiseler giymeye başlarlar. İflasın eşiğinde olan örgüt üyeleri yeni şirketler açarak ticaret hayatına yeniden başlar ve iyi paralar kazanmaya başlarlar. Daha önce “Açız” diye pankart açan örgüt üyelerinin Mercedes marka lüks arabalarda lüks restaurantlara yemek yemeye gittiği görülür. Örgüt mutlaka kendisini topluma iyiymiş gibi göstermek için çeşitli gazeteci ve sanatçılarla işbirliği yapar. Sanatçılara ballı konserler verdirilir, gazeteciler bedava yurtdışı seyahatlere gönderilir. Gazeteci ve fenomenlere farklı kanallardan paralar aktarılır. Tabi bu gazeteci ve sanatçılar da sosyal medyada ve medyada örgüt üyelerini övdükçe överler. Kuşku uyandıracak biçimde aşırı överler.
Yolsuzluğun en çok yapılan yöntemleri konserler, heykeller ve yeme-içme işleridir. Konser ve heykellerde sanatçı 1 milyon almaya razıdır ve alır. Fakat bu işi ayarlayan organizatörler de 9 milyon alır. Sonra organizatör bu parayı bazı yetkililere dağıtır. Anlarsınız ya! Yani normal koşullarda 1-2 milyona yapılacak konserler belediyece 10 milyona yapılır. Yeme-İçme işlerini daha tatlıdır. Belediye yemek alır ama aslında yemek ortada yoktur. Örneğin; Hakkari’de bir bakkal, baklava ihalesi alır ama bakkalın mutfağı bile yoktur. Yığınla tatlıyı üretmesi mümkün değildir. Zaten o tatlıyı yiyen de yoktur, çünkü tatlı hiç üretilmemiştir. Ama para belediye kasasından çıkmıştır.
Bir başka yolsuzluk türü de bankamatik çalışanlardır. Normalde bir çalışanın ayda 22-25 civarında işyerinde olması gereklidir. Ama bunlar yılda birkaç kez işyerine ya uğrar ya da uğramazlar. Maaş alırlar ama yaptıkları iş minimumdur. Bunlar da çoğunlukla belediye üst düzey yetkililerinin aile bireyleri veya tanıdıklarıdır. Belediye normalde iş yapan kişiye maaş ödeyecekken bu bankamatiklere ücret öder. Bu nedenle yürüyen merdivenler çalışmaz, çöpler toplanmaz, altyapı tamiratları yapılmaz, otobüsler sık sık arızalanır.
Neyse teorik olarak kimseyi kastetmeden yolsuzluğun iktisadi yönü hakkında teorik bilgiler verdik. Sonuçta belediyelerde görülen yolsuzluk ve rüşvet toplumun yaşam kalitesini olumsuz etkilemekte, kamu kaynaklarının etkinsiz kullanımına yol açmaktadır. Yolsuzluk nedeniyle halk için 10 adet metro çalışacaksa bir adet çalışır. Halk trafikte yarım saat bekleyecekken 3 saat bekler. Otopark için 10 TL ödeyecekse 300 TL öder. Normalde 50 TL su faturası ödeyecekken 500 TL su faturası öder. Belediye yetkililerinin bir bölümü yağlı ballı hayatın nimetlerini yaşarken toplumun çoğunluğu bundan zarar görür.