Rektör yardımcılığına atanan değerli meslektaşım Prof.Dr. Selahattin Kaymakçı’yı ziyaret ettiğimizde yeni milli maarif modeli hakkında konuştuk. Prof.Dr. Selahattin Kaymakçı, Türkiye Yüzyılı Milli Maarif Modeli tarih müfredatı geliştirilmesinde görev almıştı. Bunun üzerine bu hafta yeni müfredat ve ekonomi hakkında değerlendirmeler yapmaya karar verdim.
Öncelikle bazıları ekonomi ve eğitim müfredatı arasında ilişki olmadığını savunabilir. Bu nedenle eğitim değişkenleri (öğrenci sayıları, eğitime yapılan harcama vb) ile ekonomik büyüme arasında anlamlı ve pozitif ilişki bulan çok sayıda akademik araştırma mevcut. Yani öğrenci sayısı, eğitime yapılan harcama, üniversite mezun sayısı gibi değişkenler arttıkça ekonomik büyüme de artıyor. Günümüzde ABD’i endişelendirecek ekonomik büyüme ve kalkınmayı gerçekleştiren Çin, bu başarısını kendi milli değerlerine saygılı, sorun çözmeye odaklanan, çağın değişimlerine (ekonomik, teknolojik vb) uyum sağlayacak bir eğitim sistemiyle başarmıştır. Demek ki eğitim, ekonomi açısından önem arz ediyor.
Milli eğitim bakanlığı’nın resmi internet sitesinden (https://www.meb.gov.tr/turkiyenin-kalkinma-hamleleri-yeni-mufredatta/haber/33515/tr) yeni müfredat ile ilgili bilgileri alıp yorumlayalım.
Başarılı Türk Bilim Adamları, Sanatçı ve Sporcular: Türkçe üretim atölyelerinde öğrencilerden ülke içinde ve dışında başarılı olmuş Türk bilim adamı, sporcu ve sanatçıların araştırılması sağlanacak. Böylece çocuklar, başarılı insanları örnek alacak, onlar gibi başarılı olmak için çalışacaklardır. “Adamlar yapmış Abi” veya “Biz yapamayız” gibi aşağılık duygusu aşılanmış bir gençlik yerine zorluklardan yılmayan, çalışıp çabalayacak bir gençlik yetiştirilmesi için önemli bir adım. Aziz Sancar, Oktay Sinanoğlu, Fuat Sezgin, Cahit Arf gibi bilim adamları başardıysa başka Türkler de başarabilir. Ayrıca önemli işler başaran bilim adamlarının adlarının anılması, gençleri de bilimsel araştırmalar yapmaya motive edecektir.
Teknoloji, Uzay, Sanayi ve Dış Ticaret: Fen bilimleri derslerinde TÜBİTAK, Aselsan, TUA gibi kurumlarımızın faaliyetlerinden bahsedilecek. Tarih göstermiştir ki teknolojisini geliştiren ülke ekonomisini de geliştiriyor. Dolayısıyla gençleri gökyüzüne, uzaya yönlendiren bir eğitim sisteminin önemli olduğu görülüyor. 1957 yılında Sovyetler Birliği (şimdiki Rusya) ve ABD, uzaya yapay uydu fırlatacaklarını beyan ettiler. Bundan sonra iki ülke arasındaki teknolojik yarış özellikle ABD ekonomisine önemli ivme kazandırdı. Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever’i uzaya yollayan, halen 9 uydusu gökyüzünde bulunan, Türkiye Uzay Ajansını kuran Türkiye de uzay araştırmalarında kendini geliştirmeye çalışmaktadır. Türkiye de ihracata dayalı ekonomik büyüme stratejisini izliyor. Bu strateji çerçevesinde son 25 yılda ihracatımızı 30 milyar dolardan 265-270 milyar dolar seviyesine çıkarmayı başardık. Çocuklarımıza ve gençlerimize bir hedef gösterirsek onları motive edersek Büyük Türkiye’nin inşa edilmesi mümkün olacaktır. Bölgesel Ticaret anlaşmalarının, serbest ticaret bölgeleri hakkındaki bilgilerin müfredata girmesi öğrencilere farkındalık kazandırma açısından önemlidir. Enerji bağımsızlığı, yerli üretim, savunma sanayi terimleri artık ders kitaplarına girdi ve öğrenciler artık bu bilinçle eğitim alacak.
Çevre Politikaları, Sıfır Atık: Sürdürülebilir ekonomik büyüme açısından çevre politikalarına önem verilmeli ve israf engellenmelidir. Yeni müfredatta ise geri kazanım, sıfır atık, ileri dönüşüm, yeniden kullanım terimleri yer alıyor ve öğrencilere farkındalık kazandırılmaya çalışılıyor.
Coğrafya, Mavi Vatan ve Gök Vatan: Yeni müfredata Mavi Vatan ve Gök Vatan terimlerinin girdiği görülüyor. Buna itiraz edenler olduğunu duydum, zira bir Türk vatandaşı için Mavi Vatan ve Gök Vatan terimlerine karşı çıkmak ortalama zeka seviyesine sahip biri için normal değil. Bunun iki nedeni var. Birincisi; ekonomi kaynaklıdır. Akdeniz ve Adalar Denizinde (Ege) zengin petrol ve doğalgaz kaynakları var. Günümüz teknolojisi de bu kaynakların çıkarılmasına imkan veriyor. Türkiye’nin dış açığının en önemli nedeni de petrol ve doğalgaz kaynaklıdır. Yani Akdeniz ve Adalar Denizindeki meşru haklarımızı savunmamız demek bu alanlarda çıkacak petrol ve doğalgaz kaynakları üzerindeki haklarımızı savunmak anlamına geliyor. İkincisi; Türkiye’nin milli güvenliği açısından önemli. Yunanistan, İsrail, Ermenistan gibi fırsat kollayan ülkeler mevcut iken Akdeniz ve Adalar Denizinden Türkiye’nin Yunanistan ve İsrail tarafından çevrilmesi çok tehlikeli. Gençlerimizi bu konuda bilinçlendirmek de ülkesini düşünen herkesin görevidir. Bir diğer yenilik de Türki Cumhuriyetlerden oluşan Türkistan coğrafyasının müfredata eklenmesi. Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi tarihi ve akrabalık bağlarımız olan ülkelere en çok ihracat yapan ülkeler Çin ve Rusya. Bu beni rahatsız ediyor, ortalama veya üstü zekaya sahip herkesi de rahatsız etmesi gerekir diye düşünüyorum. Ama ülkemizde ne yazık ki Mavi Vatan, Gök Vatan terimlerinin öğretilmesine, Türkistan coğrafyası hakkında bilgi verilmesine karşı çıkan garip bir güruh var.
Coğrafya açısından önemli bir unsur da Türkiye’nin jeostratejik konumu. Avrupa, Asya ve Afrika’nın ortasında bulunan Türkiye enerji koridoru, İpek yolu gibi projeler açısından kritik öneme haiz bir ülke. Örneğin; İstanbul Havalimanı, halen Avrupa’da uzak ara en yoğun havalimanı konumunda. Dünya’da 3 uçağın aynı anda iniş yapabildiği iki havalimanından biri. Neden? Çünkü Avrupa ve Asya arası uçuşlarda transit nokta İstanbul Havalimanı. Şöyle diyelim Asya’dan kalkıp Avrupa’ya veya Avrupa’dan kalkıp Asya’ya giden uçaklar yakıt ikmali, dinlenme, başka uçaklardan nakil gibi nedenlerden ötürü İstanbul’a inmek zorunda kalıyor. Çocuklara bunlar anlatılmayacak mıydı?
Stratejik madenler: Türkiye nadir toprak elementleri açısından Dünya’nın en zengin ülkelerinden biri konumunda. Dünya Bor rezervlerinin %75’i Türkiye topraklarında. Bunun ekonomik getirisini de elde etmeliyiz. Şöyle anlatalım. Topraktan bu madenleri çıkarıp satarsak 1$ ama bunları sanayi tesislerinde işleyip satarsak 1000$ kazanırız. Dolayısıyla gençlerimiz bu madenlerin öneminin bilincine varırsa, bu madenleri çıkarıp sanayide işlemlerinin önemine varırsa uzun dönemde ekonomik kazanımlar elde ederler.
Önemli gelişmelerden biri de “Hayatımızda Ekonomi” başlıklı bir bölüm ile Türkiye’nin milli kalkınma hamleleri, savunma sanayindeki gelişmeler, Bilişim Vadisi, Türkiye’de Ar-Ge araştırmaları, TOGG gibi ürünlerin ve inovasyonun derslerde işlenmeye başlamasıdır. Müfredata ahlak, erdem, şefkat, merhamet, vatanseverlik gibi temel değerler kondu.
Kısaca Bakanımız Prof.Dr. Yusuf Tekin ve MEB yetkileri sıkı bir çalışma sonucunda yerli ve milli bir müfredat (Milli Maarif Modeli) geliştirmişlerdir. Bu müfredatın Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlaması, kalkınmayı hedeflerine ulaşması açısından faydalı olduğunu düşünüyorum. Ticaret, ekonomi ve teknoloji değişirken eğitim de bu alandaki değişimleri hızla takip ederek onlara uyum sağlayacak biçimde bir yeniden düzenlendi. Maarif modeli, öğrencileri ezbere değil, anlayarak sorunları çözme yeteneğine sahip olarak yetiştirmeyi amaçlıyor. Eğitim sadece bireyleri değil toplumları ve toplumların ekonomilerini de biçimlendirir. Çağın teknolojik, ekonomik ihtiyaçlarını gözeten, Türk milletinin değerlerini merkeze alan, öğrencilere evrensel vizyon kazandıracak milli maarif modelinin Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyüme hedeflerimize katkı sağlayacağına inancım tamdır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.