“Her kim Müslüman bir kişiye elinde (tasarrufunda) bulunan sudan bir yudum içirirse (ikram ederse), Allah ona her bir yudum için yetmiş bin hasene (sevap) yazar (ihsan eder). Eğer tasarrufu altında olmayan bir sudan (suya ulaşmanın zor olduğu bir durumda) ikram ederse, (bu sefer Allah o hayır sahibine) İsmail oğlundan (Peygamber Hz. İsmail’in neslinden) on kişiyi azat etmiş gibi (sevap yazar). Sene 1317 ”
…
Daday Elmayazı Köyü Camii 19. Yüzyılın sonlarına tarihlenen ve mimari özellikleri ile Osmanlı son dönem yapısı özelliklerini gösteren, kalem işleri ile süslü bir köy camisidir.
Koruma derecesi 1 olarak koruma altına alınan Camii’n kalem işleri yaklaşık 65 yıllıktır ve Cumhuriyet döneminin başlarında yapılmış yerel motifleri bünyesinde barındıran önemli bir eserdir. Kalem işleri bu yöredeki bazı köy camilerinde de görülmesi hasebi ile dönem özelliği göstermektedir.
Ayrıca kalem işleri incelendiğinde oluşturulan kompozisyonlara tekstil ürünlerinin (halı-kilim form ve kompozisyonlarının) nasıl etki ettiği açıkça görülebilir. Doğu duvarındaki cami motifi batılılaşmanın etkisi ile kalem işlerinde görülmeye başlanan bir motiftir ve bu geleneğin Anadolu köy camisindeki kalem işlerine nasıl yansıdığına güzel bir örnektir.
Daday taşçılar gölet yolu…
Bayramın ikinci günündeyiz. Bayram tatilinin kamu için 9 güne çıkması, okulların tatil olmasıyla hareketlenen memleketten bizler de payımızı aldık. Özellikle İstanbul’dan Kastamonu’ya yoğun bir akın oldu. Sahil tarafı başta olmak üzere her yer doldu taştı. İlk gün sessizleşen yollar, sokaklar, köyler, şehirler artık kalabalıktan şikâyet edilir oldu.
Kurban bayram tatili boyunca hava ise genelde çok dengesiz seyretti. Sabah tek bir bulut yokken, öğlen sıcaktan kavurdu. Akşamüstü ise aniden çıkan rüzgâr sonucu, yağmur sel haline geldi.
Kastamonu merkez ve tüm çevredeki alanlar doluydu. Uzaklardan gelenler ilk günün telaşını atlatınca herkes bir su kenarı, bir ağaç altı, yeşil bir alan peşine düştü. Baktım ki merkez çok kalabalık, ben de bizimkileri toplayıp
-haydi, bakalım gelin hep birlikte Yeşil Dadaya doğru yola çıkalım dedim.
Daday deyince akla et ekmeği, yumurtacı göleti ve at çiftlikleri gelse de ben biraz daha farklı bir yer düşündüm. Taşçılar göletini pek severim. Huzur veren bir yapısı vardır. Şehre uzak olduğundan daha sakindir. Üstelik bu gölete uzun yıllardır balık tutmak için sık sık giderim.
Bizimkileri alıp çıktığım Daday yolunu oldukça kalabalık trafik ve yolun tek şeritli olmasının verdiği tedirginlikle epey yavaş almak zorunda kaldım.
Gölet yolunda yine aşırı bir trafik vardı.
Gölette yağmur rapsodisi…
Hafif yağmurun çiselediği gölete vardığımızda, son yağışların epey doldurduğunu görünce sevindim. Kenarda olta atanların kızılkanat/tatlı su levreği yakaladıklarını görünce umutlandım.
ATV lerin konvoy halinde geldiklerini görünce de turizm adına beklentilerim arttı.
Yeşil Daday’ın yeşil renkli göleti kenarında yağmur altında yürüdüm. Ballıdağ uzakta bulutlar altındaydı. Eflani/Pınarbaşı tarafı iyice kararmıştı.
Yaşamak güzel şey dedim.
Kendimle çok fazla zaman geçirmişim ki, yağmur yağıyor geri dönelim diyen aile fertlerinin çağrısına uyarak elde makine yürüdüğüm o güzel yolu bırakıp, o anlara veda edip döndüm.
Bir esrarengiz Kalemkârın izinde…
Taşçılardan aşağı inerken madem yağmur var gelin sizinle farklı bir yere gidelim diyerek yol üstünde Elmayazı mahallesinde bulunan dışarıdan bakıldığında eski bir ahşap köy camisini gösteriyorum.
Ana yola çok yakın.
Kısa bir yolculuk sonrası caminin önündeyiz. Tam o sırada ikindi okunuyor. Çok güzel bir ezan dinliyoruz.
Dışı değil ama içi olağanüstü kalem işleriyle bezeli duvarları gören aile efradımız hayranlıkla seyre dalarken köyün sakinlerinden 80 yaşında gönüllü müezzin amcam görünüyor.
Bayramlaşıyoruz.
O bizi ilk kez biz onu ilk kez görüyoruz. Ama gönülden gönüle bir yol var derler ya o görünmez yol bir köprü oluyor bağlanıyoruz.
Açlığınız var mı diye soruyor,
Hayır, cevabımız karşısında üzülüyor, çay içelim hiç değilse diye ısrar ediyor.
Vaktimiz yok deyince bir elinde şeker bir elinde kolonyayla geliyor ve Siz Allahın evine gelen misafirlersiniz hiç ikram olmadan olur mu diyerek bizlere uzatıyor.
…
Duvarlarda nakışları soruyoruz, ben 80 yaşımdayım o zamanlar küçücük bir çocuktum buraya yaşlı biri geldi tüm camları kapattı ve kimseyi içeri almadan günlerce çalıştı. Ancak bu kadarını biliyorum diye anlatıyor.
Her bir nakışı böylesi saf yalın bir inançla duvara işleyen Kalemkârın ne kim olduğu, ne de kimlerden olup buralara kadar nasıl geldiği biliniyor.
Belki sırtına aldığı heybesine boyalarını, fırçalarını kalemlerini vuran bir isimsiz sanatçı köy köy gezerek sanatını duvarlara yansıtmıştır. Adını niye yazmamış acaba bir köşeye diye düşünüyorum.
Yaratanın huzuruna durulan bu yere adını yazmanın saygısızlık olduğunu düşünmüştür belki. Kim bilir.
Cami duvarları muhteşem bir güzellikte, boydan boya resim ve nakışlarla dolu. Her birinin bir anlamı olduğu apaçık.
Kastamonu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Muhammet BİLGEN, İ. M. V. Noyan GÜVEN tarafından yazılan “Daday Elmayazı Köyü Camii Kalem İşleri ve Mevcut Korunma” adlı çalışmada;
Motiflere değinilmiş ve
“Çeşitli simgesel anlamlarının olduğu düşünülen saat, kılıç, vazo, terazi, bayrak, hayat ağacı motifi, halı- kilim motifleri süslemelerde kullanılan motifler arasındadır. Örneğin uzun yaşamı ve köklü bir devlet geleneğini simgeleyen hayat ağacı motifi kalem işlerinde farklı yüzeylerde resmedilmiştir. Bu hayat ağacı motifinin Erzurum Yakutiye Medresesi taç kapısı sağ yan yüzeydeki hayat ağacı motifi, Erzurum Çifte Minareli Medrese’deki hayat ağacı motifi gibi birçok yapıda bulunan hayat ağacı motiflerinin farklı bir yorumu olduğu düşünülebilir.
Bayrak motifinin farklı duvar yüzeylerinde tekrarlandığı görülür. Özellikle güney duvarı minberin üst kısmındaki duvar yüzeyine işlenmiş bayrak motifleri uçlarından sarkan püskülleri ile adeta kumaş görüntüsü verilerek işlenmiştir.”
Daday Elmayazı köyüne 1950/60 yıllarında yaşlı bir kalemkâr gelir.
Sırtındaki eski heybesini caminin konuk odasına bırakır.
Tüm pencereleri kapıları kapatıp günlerce hiç kimseyi almaz içeri.
Aradan günler belki aylar geçer, bir gün yine o yaşlı yorgun Kalemkâr geldiği gibi sırtına heybesini vurup köyden ayrılır.
Köylüler adını bile bilmedikleri bu garip adamın kim olduğunu, sonrasında ne olduğunu hiç bilemezler.
Ama yaptığı desenlerle dolu duvarı her gün 5 vakit izlerler.
Her gelene gururla gösterirler.
Adını soran olursa bir garip kalemkâr deyip geçerler.
…
Cebrail Keleş/Balıkçı şef
30 Haziran 2023-Daday Elmayazı









