Taş Baskı/ Sini-Sofra bezi baskısı

Türk sanatının geleneksel dallarından biri de (taş baskı) yazmacılıktır. Bilindiği gibi yazmacılık bez üzerine, çeşitli renkte çeşitli boyalar kullanarak tahta kalıplarla basılan motiflerden gelişen kompozisyonlarla oluşturulan bir süsleme sanatıdır.

Kastamonu’da Taş Baskı ya da Sini Bezi Baskı adlarıyla bilinen bu el sanatı ülkemizde Yazmacılık ve Ahşap Baskı olarak bilinmektedir. Taş baskı Kastamonu’da geçmişten günümüze süregelen el sanatlarından birisidir. Tarihsel süreçte Kastamonu il merkezi, Daday, Devrekâni ve Seydiler ilçeleri taş baskının yapıldığı ilçeler olmuştur.

Kastamonu yazmalarında motif olarak genellikle geyik, at, kuş ve horoz gibi hayvansal ve bitkisel figürler yer almaktadır. Kastamonu’da kullanılan kalıplar arasında hayvan, çiçek, bitki, meyve, yaprak, ağaç vb. gibi motifler sayıca fazladır. Kastamonu’nun klasikleşmiş geçmişten gelen figürleri arasında barış anlamına gelen tek geyik, çift geyik ve Hitit Güneşi gelmektedir.

Cebrai̇l Keleş Köşe (7)-10

Kastamonu Taş Baskı Dokuması 18.10.2019 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından Mahreç İşareti ile tescillenerek Coğrafi İşaret almıştır. Ayrıca Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri’ne kayıtlıdır.

Taş Baskı ustası Cemil KIZILKAYA, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 2012 yılında Yaşayan İnsan Hazinesi ilan edilmiştir.

Geyik motifli sofra bezinin ben de çok anısı var…
Kastamonu’ya gelen herkesin uğrak yerlerinde karşısına çıkan en fazla rağbet edilen ürünlerimizden biri de taş baskılı ürünlerimiz. Sadece sofra bezi olarak değil artık her türlü tekstil ürünleri geleneksel taş baskıyla tüketiciye sunuluyor.

Kale, kule, dere ya da Münire medresesi, Yakup ağa, İsmail bey külliyesi, kaleye çıkış kısaca nereye giderse gitsin ilk karşısına çıkan ürünlerimizden biri sofra bezi olmakta.
Ben de baba ocağına her gittiğimde anneme birkaç tane götürürdüm. İyice yıpranmadıkça eskisini değiştirmez, gelenleri de gözü gibi saklardı. Bu sofra bezi beni çocukluğuma bağlayan en güzel görüntüydü. Belki de bu yüzden ne zaman bir sofra bezi görsem hatıralarım canlanır ve taa çocukluğuma giderdim. Özellikle geyik motifli olan o sofra bezleri ben de çocukluğuma dair unutulmaz izler bırakmıştır.

Cebrai̇l Keleş Köşe (8)-10

Bizim evde o zamanlarda yemekler yer sofrasında yenilirdi. Önce yere bir sofra bezi serilir, üstüne bir nihale/sofra tahtası konur, onun üstüne de kocaman yuvarlak bakır bir sini yerleştirilirdi.

Tüm aile o sofraya oturur, aynı tencereye kaşık sallardık. Arada bir rahmetli annem, -sofrayı üzerinize çekin dışarı dökmeyin diye sıkı sıkı tembihlerdi. Yemekten sonra da sini olduğu gibi mutfağa kaldırılır, sofra bezi dikkatle toparlanıp içindeki ekmek ufaklarıyla birlikte kümese tavukların önüne çırpılırdı.

Aslında sadece bir yer örtüsü ya da sofra bezi deyip geçmemek lazım, bir kültür sembolüdür. Bu sadece bir örtü değil;

Taş baskı yapan ustaların yaşadığı saat kulesinin arkasındaki evlerdir. aşa imaretin sokaklarında yankılanan baskı yaparken çıkan seslerdir. Münire medresesindeki dertsiz sofra bezi bulunur levhasıdır. Kaleden inişte içtiğin yorgunluk kahvesinin, Yakup ağa da şehrin en güzel manzarasına karşı yudumladığın çayı koyduğun masadaki örtünün adıdır.

 “Taş Baskı: İsminden anlaşıldığı gibi taş ile yapılan bir baskı değildir. Ancak bezin üzerine baskı yapılırken kullanılan kalıplar zamanla boya olduğundan taş şeklindeki görünümüyle bu ismi almıştır.”

Tarihçesine gelecek olursak; Taş baskı ya da sofra bezini ilk kim ve ne zaman yaptığı konusunda elimizde kesin bir bilgi yok.

Merhum iş arkadaşım ve gazetecimiz Şahabettin Mert’ bu konuda bir yazı yazmış. Kısaca tarihçesini anlatmış.

Cebrai̇l Keleş Köşe (2)-14

Taş baskının Kastamonu serüveni…

“17. yüzyılda Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Kastamonu Kumaşlarının ve Bakır eşyalarının meşhur olduğunu söyler.

Fransız Arkeolog ve Gezgin Charles Texier “Des Cription de L’Asie Mineure (1839 – 1848)” adlı eserinde Kastamonu halkının geçim kaynaklarından olan Bakırcılık ve Dokumacılığın olduğundan bahseder.

1800’lü yılların son çeyreğinden itibaren uzun yıllar Kastamonu (Merkez), Daday ve Devrekâni İlçelerimizde yapılmaya devam eden Kastamonu Sofra Bezi baskısı 19. yüzyıla girerken yavaşlamıştır. Birçok, işin erbabı farklı alanlarda geçimini kazanmaya yönelirken, Kastamonu’da bulunan Ermeni ve Rum asıllı yurttaşlarımız yaklaşık 50 yıl bu baskı sanatını devam ettirmişlerdir.”

Geleneksel Sanatlar konusunda önemli araştırmalara ve eserlere imza atan, Türk Sanatları motiflerinin derlenmesi ve sınıflandırılması için yoğun çaba sarf eden ünlü sanat tarihçisi ve Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi merhum Prof. Dr. H. Örcün Barışta. Hocamızın “Kastamonu’da Yazmacılık” makalesini okuyorum.

Hocamız 1984 yılında Yaşayan insan hazinemiz “Cemil Kızılkaya” atölyesinde incelemeler yapmış gözlemlerini makaleyle bilim dünyasına aktarmıştır.

Cebrai̇l Keleş Köşe (9)-12

Gizli formüllü kök boya…

Hocamız makalesinde Cemil Kızılkaya’nın atölyesini ve kullandığı malzemeleri tanıtırken boya hakkında kullandığı tabir oldukça enteresan geliyor.

“Kızılkaya Atelyesinde çevreden toplanmış ve Cemil Usta tarafından çam ağacından yapılmış, bir yüzünde rölyef biçiminde desen oyulmuş, bir yüzünde elle tutulabilecek bir sapı bulunan kalıplar; bu kalıplan oymada kullanılan çeşitli keskiler; dar kenarlı bir ahşap kutu; bu kutunun iç içine girebileceği büyüklükte kalın kenarlı dikdörtgen ahşap bir sandık; ucuna keçe sarılmış bir sopa; üstüne keçe serilmiş bir masa; ustaların formülünü vermekten kaçındıkları ve analin boya-hazır boya olarak isimlendirdikleri biraz yoğunlaştırılmış siyah boya, Sümer’den kaput bezi ve patiska olarak isimlendirdikleri Sümerbank mağazalarında satılan Amerikan bezi veya beyaz patiska araç gereç olarak kullanılmaktadır”.

Bu sanatı Kastamonulu ustalardan öğrendiğini belirten Cemil Usta ve Safiye Hanım küçük bir bahçesi bulunan bir gecekonduyu hem atölye hem de barınak olarak kullanmaktadırlar.

Boyanın formülü!
Hocamızın makalesinde Cemil ustamızın vermediği formülü, bu konuda çalışan çeşitli araştırmacılardan aktarıyor.

“Bezin niteliğine göre hazırlanan boyayı: Kaput bezi mermerşahi için iki bileşimle ayrı ayrı sunmaktadır. Kaput bezi veya patiskadan yapılan sofra bezleri için boya terkibi “ i teneke ılık su, 1200 gr. analin, 200-300 gr. potas, 350-450 gr. göztaşı, birkaç tutam çiriş” 8 olarak belirtilmiştir. Başörtüsü yapılan mermerşahi için hazırlanan boya ise “ 1 teneke ılık su, 1000 gr. analin, 200-250 gr. potas, 300-400 gr. göztaşı” 9 olarak belirlenmekte ve “ çiriş konmadığından diğer boyaya kıyasla daha sıvı olduğu” 10 eklenmektedir.

Cebrai̇l Keleş Köşe (4)-10

Altmışdört, boyanın terkibi ve hazırlanışı konusunda aşağıdaki bilgileri aktarmaktadır.

“ 75 gr. analin boya (siyah), 25 gr. potas (chlorate de sonde), 25 gr. göztaşı, 1 litre su” 11 bileşimiyle boya oluşturulur. “ Yeşilimtrak renkli pul halindeki analin boya biraz su ile eritilip 1 litre su içine konur. Boyanın porselen yahut toprak bir kapta hazırlanması uygundur. Ayrı bir kapta biraz su ile dövülmüş göztaşı eritilir. İçine beyaz potas konup 1 litre analinli su içine ilave edilir. Bu sıvı koyu ayran kıvamında olmalıdır. Sulu olduğu takdirde çirişle koyuldatılabilir. Öyle bir kıvamı olmalıdır ki keçe gerili tekne boşaltılıp kalıp tatbik edilince damlamadan kumaş üzerine basılsın.

Kebeci, “ kullanılan boya çeşitlerini analin, potas, göztaşı, kaster gibi kimyasal maddelerdir”  şeklinde sıralamakta ve diğer maddelerle ilgili “ boyaların yapıştırıcı özelliği kazanması için pabuçcu çirişi denilen bir çeşit tutkal kullanılır. Kitre veya uygun olabilecek başka elemanlarda kullanılabilir.”

Sonuç olarak diyebiliriz ki: Kastamonu Türk yazmacılık sanatının önemli merkezlerinden biridir. İki usta ile yazmacılık sanatı sürdürülen bu merkezde yapılan örneklerde; aynı ve ayrı zaman dilimlerinde kendi iç bünyesiyle ve çevresiyle benzerlikler gözlenmektedir. Araç, gereç, teknik, konu, renklendirme ve biçimlendirmelerde beliren geleneksellik olarak nitelendirilebilecek bu durum gelişen kültürle giderek değişmeler göstermektedir. Bir makalenin sınırlılığı içinde sergilemeğe çaba harcadığımız kültür mirasımızın ve yaşayan kültürümüzün bu ünitesi daha detaylı araştırılmalı, incelenmeli ve folklor atlasları oluşturulmalıdır. Böylece kaybolmağa yüz tutmuş bu kültür mirasından gereği gibi yararlanmalı ve günümüz yazmacılık sanatı belgelenmelidir.
Yaşayan İnsan Hazinelerimiz…

Günümüzde Kastamonu taş baskı ustalarımız, bizim yaşayan insan hazinelerimiz bu sanatı devam ettiriyorlar.

Kastamonu Halk eğitim Merkezi ile yine Kastamonu kültür ve turizm derneğinin açtığı taş baskı kursları hem bu unutulmaya yüz tutan geleneksel sanatı canlandırmış yepyeni ustalara imkân sağlamıştır.

Cebrai̇l Keleş Köşe (3)-12

Genelde kadın ustaların ön plana çıktığı bu sanatın en başta geleni elbette Taş Baskı ustamız Cemil KIZILKAYA’dır. Kendisi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 2012 yılında Yaşayan İnsan Hazinesi ilan edilmiştir.

Kastamonu her alanda olduğu gibi geleneksel el sanatlarında da köklü geçmişiyle geleceğe yön vermeye devam etmektedir.

Bizim memleketimize gelen misafirler giderlerken yanlarında mutlaka helva, sarımsak ve sofra bezi/ taş baskı ürünü götürmektedir.

Yüzlerce yıllık desenler bir yerlerde sofra/masa örtüsü olarak serilecek yine bir çocuğun anılarında silinmez izler bırakmaya devam edecektir.

Cebrail keleş- Balıkçı Şef
28 Ocak 2025-Kastamonu