Öncelikle soykırımcı İsrail’i yargılatan G.Afrika yetkililerine teşekkür ediyor ve bu bahane ile Siyonist ürünlere boykotu hatırlatıyorum.

Her ülke mümkün olduğunca kendi ürettiği ürünü kullanmaya gayret eder. Türkiye hariç… “Hocam! Bunu nereden çıkardınız?” dediğinizi duyar gibiyim. Türkiye’de çok güçlü bir ithalat lobisi var. Bu çok ilginç. Bu hafta sosyal medyada karşıma çıktı. 1990’lı yıllarda çok revaçta olan “Bizimkiler” dizisi vardı. Bu dizinin bir sahnesinde zeytinyağı yerine çiçek yağı güzellemesi yapılmış. Aile, yaşlı babalarını ziyarete gidiyor. Yaşlı baba “çiçek yağından başkası girmez bizim eve oğul! Doktor yasakladı. Anan eve sokmaz” diye bir cümle kuruyor. Tabi sonra da zeytinyağının kalp sağlığı için zararlı olduğu gibi yanlış bir muhabbet dönüyor. Neyse ki daha sonra Canan Karatay, Ahmet Maranki gibi değerli bilim adamları çıkıyor ve gerçekleri yani zeytinyağının sağlık için ne kadar faydalı olduğunu anlatıyor, toplum biraz da olsa bilinçleniyor.

Zeytinyağı aleyhine lobinin tarihi 1990’lardan çok öncesine dayanıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD, Avrupa’nın kalkınması için Marshall Planını devreye soktu. 1948 yılından itibaren de bu plan uygulamaya kondu. ABD, Dünyanın en büyük mısır üreticisi. Elindeki mısırı ne yapacak? Birilerine satması gerekli. Hemen “Zeytinyağlı yiyemem aman” diye şarkılar üretiliyor ve popüler yapılıyor. Zeytinyağı ağaçları sökülüyor ve ABD’den mısıryağı ithalatı yapılıyor. Margarin fabrikaları kuruluyor. Yani bu ülkede nedense birileri hep zeytinyağını kötülüyor, iftira atıyor ve aşağılıyor. Zeytinyağı aleyhinde TV dizileri ve şarkılar yapılıyor.

O zaman Dünya zeytin üretimine kısaca bir tablo ile bakalım.

Ülke (2022 yılı)

Üretim (ton)

İspanya

3,940,070

Türkiye

2,976,000

İtalya

2,160,400

Fas

1,968,110

Kaynak: FAO

Öncelikle tabloda görüldüğü gibi Türkiye 2022 yılında en fazla üretim yapan ikinci ülke olmuş ama bunda Avrupa’da hava durumunun zeytin üretimini olumsuz etkilemesinin önemi büyük… Türkiye son yıllarda Dünyanın en büyük dört zeytin üreticisi ülkesinden biri olmayı başarmış. Fas ve Portekiz de son yıllarda zeytin üretimini artırmayı başarmış. Umutlu olmamız için bir başka neden daha var. Türkiye son yirmi yılda zeytin ağacı sayısını iki katına yakın artırmış, zeytin ağacının özelliklerinden biri de meyve vermeye 6-8 yaşında başlaması ve sonra da veriminin giderek artmasıdır. Bir zeytin ağacının ortalama verim vermesi için 30-40 yaşlarında olması gerekiyor. Yani 20 sene önce ekilen bir ağacın ortalama verim vermesi için daha 10-20 sene var.

Zeytincilikte karşılaştığımız önemli sorunlardan biri de markalaşma. Zeytin üretiminde rakiplerimiz olan İspanya ve İtalya zaman zaman aşırı sıcak havalardan dolayı yeterince zeytin üretemeyebiliyor. Bu durumda Türkiye ve Fas’tan zeytin ithal edip paketliyor, yağ haline getiriyor ve kendi markasıyla satıyor. Türkiye’de ise uluslararası pazarda rekabet edecek markamız henüz yok. Bazılarınız “BİM, A101, Şok gibi marketlerde falanca marka var” diye itiraz edebilirsiniz. Benim dediğim uluslararası Pazar. Yani Almanya’daki tüketici İspanyol zeytinyağı markasını alabiliyor ama Türk markasını tanımıyor bile. Tabi bunda zeytinyağını kötüleme yarışına giren Yeşilçam ve Türk sinema-dizi sektörünün de payı var. Türk halkına zeytinyağını anlatamayan elin gavuruna nasıl anlatacak? Ayrıca zeytini mümkün olduğunca işleyerek (zeytinyağı, zeytin kolonyası, zeytin esansı vb) katma değer üreterek satmamız gerekli.

Pekiyi zeytinyağına karşı Türkiye’deki lobilerin öne çıkardığı mısır ve Ayçiçek üretiminde durum ne? Dünyanın en büyük mısır üreticisi ülkeleri ABD ve Çin. Türkiye ise Dünya sıralamasında 17.sırada. Dünyanın en büyük ayçiçeği üreticileri de Rusya ve Ukrayna. Türkiye ayçiçeği üretiminde ise Dünya altıncısı konumunda... Dünya altıncılığı fena değil ama aslında Türkiye, ayçiçeği ihtiyacının aşağı yukarı %65’ini karşılayabiliyor. Büyük kısmını ise Rusya’dan ithal ediyor. Bu oran da son yıllarda biraz artmış, örneğin 2001 yılında bu oran sadece %43.

Şimdi soracaksınız? Zeytin üretiyoruz da neden ayçiçeği ve mısır üretmiyoruz? Bunun nedeni şu. Ege ve Marmara bölgesindeki dağlık arazilerde bile zeytin yetiştiriciliği yapılabiliyor. Türkiye’de düz tarım arazileri aslında fazla değil. Türkiye’nin büyük kısmı dağlık. Sadece İç Anadolu’da bir miktar düz tarım arazisi var. Rusya, Ukrayna ve ABD gibi ülkelerde ise düz tarım arazisi bayağı var. Düz arazide biçerdöver, traktör gibi araçlar kullanılabildiği için verimlilik de yüksek oluyor. Moskova’da biçerdövere binseniz Karadeniz kıyısına kadar rahatlıkla gelebiliyorsunuz. Uçsuz bucaksız düz tarım arazisi olan Rusya, Ukrayna, ABD gibi ülkelerle mısır ve ayçiçeği üretiminde yarışmak kolay değil. Hatırlayın! Rusya- Ukrayna savaşından sonra Avrupa bile yağ krizine girmişti. Buna rağmen Rusya- Ukrayna savaşı sonrası Ayçiçek üretimine devlet desteğinin artması ve fiyatların yükselmesi ile beraber Ayçiçek üretiminin arttığı gözlemleniyor.

Kısaca zeytin üretiminde 2022 yılı ikincisiyiz, ondan önce de sürekli ilk dörde girmişiz. Son 20 yılda zeytin ağacı sayısındaki artışın da etkisini yaklaşık 10-20 sene içinde görmeye başlayacağız, belki de İspanya’yı geçeceğiz. Zeytin ve zeytinyağının faydaları için Canan Karatay ve Ahmet Maranki gibi bilim adamlarının sözlerini dinlemenizi tavsiye ederim. Sağlığımıza ve ülke ekonomimize faydaları olan zeytinyağını tüketelim. ABD’den ithal edilen mısırözü ve Rusya-Ukrayna’dan ithal edilen ayçiçeği yağı yerine zeytinyağını tercih edelim.

Prof. Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi