(Dağlarına mı küstüler, ovalarında mı soluksuz kaldılar?)
Koca çınarlara yaslanmış bir Anadolu şehri Kastamonu… Taş sokaklarında asırların izleri, bacalarından eksik olmayan dumanı… Ama artık bu bacalar, bir sessizliği mi tüttürüyor?
Okuduğum bir haberde, 2024 TÜİK verileri çarpıcı bir gerçeği anlatıyordu. Kastamonu, ölüm sayılarında ilk sırada… İnsanı önce bir rakamla çarpıyor bu bilgi, sonra içine ince bir sızı düşürüyor. Neden? Ne oldu bu şehrin insanlarına? Dağlarına mı küstüler, ovalarında mı soluksuz kaldılar?
Bir rivayete göre Nasrullah Şadırvanı’ndan su içen, ya bu şehirde yedi yıl kalır ya da yedi kez geri dönermiş. Ama artık bu yedi kez dönüş, bir vedaya mı dönüştü? O gürül gürül akan sular, şimdi neler söylüyor…
Kastamonu Pastırması, Sucuğu, Çekme Helvası, Siyez Unu, Siyez Bulguru, Üryani Eriği, Kel Simidi, Tosya Pirinci, Taşköprü Sarımsağı, Devrekâni Cabaaltı Peyniri… Saymakla bitmez şifa dolu ürünler… Yoksa artık kendi toprağına şifa vermiyor mu?
Yaylalar ve çayırlar, havayla hissiyatını kesti mi? Sütün, yoğurdun en doğal hali hangi sofrada artık?
Cide, Doğanyurt, İnebolu, Bozkurt, Abana, Çatalzeytin sahilleri hangi sessizliği büyütüyor? Deniz artık eskisi kadar bereketini vermiyor mu? Ilgaz Dağı, Yaralıgöz, Ballıdağ, Göynük Dağı, Kadı Dağı, Gelin Dağı hangi rüzgârda kaybettiler umutlarını?
Kastamonu’yu bilmeyen bile adıyla bir sükûnet, bir tabiat resmi çizerdi zihninde. Ama artık bu sükûnet bir veda sessizliği mi? Belki de çare, istatistiklerin soğuk diliyle anlamak yerine bir şehrin kalbine inip onu dinlemek…
Şenpazar, Ağlı, İhsangazi, Hanönü...Çayboyu’nda akan suyun sesi, köylerinde kurulan sofralar, Pınarbaşı Valla Kanyonu, Daday Çömlekçiler At Çiftliği, Azdavay Âşıklar Köprüsü, Küre Dağları… Hangisi hangi sokakta, hangi meydanda eksilen bir nefesin yasını tutuyor?
Ya şehre ilk gelenleri karşılayan Araç? Ya Şerife Bacı’nın yurdu Seydiler? Ya İstiklal Yolu? Hatırsız mı bıraktık onları?
Ölüm elbet her yere uğrar, ama bazı şehirlerde yas biraz daha ağır çöker. Kastamonu artık bu yükle anılıyor. Bir şehrin yaş almak yerine eksilmesi hangi takvime sığar? Hangi şiir, hangi türkü bu yarayı anlatır?
Belki de bu istatistik bir uyarı çığlığı… İnsan olmak, yaşatabilmekten de geçmez mi? Dağla, toprakla, insanla kurduğun ilişki, şehrin ruhuyla kurduğun bağ… Kastamonu, tüm Anadolu’ya belki de şunu söylüyor artık: “Beni unutma. Sıcak bir selamı, bir hatırı, bir ziyareti unutma.”
Koca bir çınarın sevdasını çekerken bile toprağın altındaki tohuma inanacak kadar yaşama tutkun olmak gerek. Kastamonu, belki de bunu hatırlatıyor bize…
Neden üzgünüz, evliyalar şehri, güzel şehrim? Güneş artık umutla doğmuyor mu yamaçlarına? Yağmurlar toprağını sevgiyle ıslatmıyor mu artık?
Sen ki toprağına düşman ayağı değdirmedin, nice güzelliklere ev sahipliği yaptın. Sen daha nice umutlar yeşerteceksin toprağında… Üzülme!
Koca çınarlara yaslanmış Anadolu’nun kadim şehrine selam olsun… Adın umutla anılsın.
Ve bir Sepetcioğlu oynansın meydanlarında… Coşkuyla, sevdayla, huzurla…
Kastamonu, toprağınla, insanınla, nefesinle yeniden filizlen ve her şeye inat, yaşama tutun…Kalbinle, ruhunla ve tüm güzelliğinle hep var ol! Var ol!