Kelimelerin Yurdu: Kastamonu

Tarih boyunca yalnızca yolları değil, kelimeleri de birleştiren kadim şehir Kastamonu’dan selam olsun…

İnsanın iç sesini duyabildiği ender mekânlardan biridir Kastamonu.
Yalnızca taş sokakları, köprüleri, konakları, hanları ve çarşılarıyla değil; zarafetiyle, edebiyatı yudum yudum taşıyan havasıyla da sarar insanı. Her sokağı bir dizeye, her çınarı bir hikâyeye dönüşebilir bu şehirde.

Yazıya Yurt Olan Şehir

Yazmak kolaydır da, yazıya yurt olmak her şehrin harcı değildir.
Kastamonu’da ise kelimeler yaşar, yaşatır.
Abdurrahmanpaşa Lisesi’nin tarihi anıları, Münire Medresesi'nin taş duvarlarında yankılanan dualar hâlâ duyulur. Şiir sadece kâğıtta değil, gözlerde ve hatıralarda da dolaşır.

Sıla Hasretinin Sesi

Sabah şehre ilk adımımı attığımda farklı bir duygu hissettim; içimden “sıla hasreti” dedim kendi kendime. Bu duyguyu yalnızca uzun süre ayrı kalanlar tanır. Bir yanda şehrin kadim güzelliği, diğer yanda hızla yükselen binalar… Büyükşehir olmaya koşar adım ilerliyor sanki.

Kastamonu, büyükşehir unvanına sahip olmasa da, ruhuyla ve tarihiyle özel ve kadim bir şehirdir.

Ayrıca, Kastamonu’yu özel kılan; Ne asfaltları, ne yüksek binaları, ne de kalabalığıdır… Onu özel kılan, belleğindeki köklerdir.

Şehrin Kalbinde Bir Yürüyüş

Kışla Parkı, Kale, Saat Kulesi, Çay Boyu ve o suya nazır duran Nasrullah Köprüsü…
Kastamonu’da yürümek; geçmişle yan yana yürümektir.
Bir şehirden nehir geçiyorsa, güzelliğin zirvesine ulaşmıştır.
Ve bu şehirde zaman, taşların diliyle konuşur.

Belediye Caddesi’nden yukarı yürürken tebessümler, kayıplar ve sevinçler geçer gözümün önünden.
Nasrullah Camii’nin şadırvanı, sanki bu şehrin kalbi gibi atar. Kelimelere bile gerek kalmaz bazen; gel, meydana bak, yaşa anı…

Yaşayan Edebiyat

Bu topraklar; nice şairin, yazarın, ozanın dizelerine can olmuş, ilham vermiştir. Şapka Devrimi burada anlatılmış, ilk harfler bu taşların üzerine kazınmış, ilk sesler bu sokaklarda yankılanmıştır.

Âşıklık geleneği, halk hikâyeleri, mahallî ağıtlar… Hepsi bu topraklarda kök salmış; bazen türkü olmuş, bazen de mısra mısra şiire dönüşmüştür.

Edebiyat, Kastamonu’da sadece kitaplarda değil; masallarda, türküde, sokaklarda, kısacası her yerde yaşar.
Bir nine torununa masal anlatırken halk edebiyatı canlanır, bir genç sevdiğine türkü söylerken şiir yeniden doğar.

Bugün bizlere düşen; bu edebî damarların izini sürmek, Kastamonu’nun ruhunu edebiyatla harmanlayan o ince sesi duymak ve duyurmaktır.
Çünkü bazen bir çınarın gölgesinde oturup yazmak, aslında geçmişle konuşmaktır.

Kelimeler yaşasın diye önce şehirlerin sesini dinlemeliyiz.
Ve Kastamonu, sözünü ve sesini cömertçe sunan nadir şehirlerden biridir.

Bir Yanım Sıla, Bir Yanım Gurbet

Bu şehirde doğup büyümüş biri olarak, her ne kadar başka bir şehirde yaşasam da bir yanım sıla, bir yanım gurbettir.
İkisi de aynı yürekte filizlenen iki ayrı sevda gibi…
Biri geçmişin kök saldığı toprak, diğeri geleceğe uzanan yolların başladığı yer…
Hangisi sıla, hangisi gurbet; zamanla anlamını yitirir.
Çünkü gönül, gittiği yerlerde kendinden izler bulur; kaldığı yerlerde ise gitmeyen yanlarının acısını duyar.
Ve insan anlar ki: hasretin dili değişse de, vuslat her yad edişte aynı sıcaklıkla karşılar insanı.

Saygı ve hürmetle...

HEM KASTAMONU’DA HEM DE GEBZE’DE

Hasretten vuslata bir yol örmüşsün,
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.
Ne hayâller kurmuş, neler görmüşsün?
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.

Hangisi sıladır, hangisi gurbet?
İkisi de ayrı yaşattı hasret,
Gönlün aradığı bir hatır sohbet,
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.

Biri Karadeniz, biri Marmara,
Birinde Manavlar, biri hatıra…
Her daim ecdadın gelir hatıra,
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.

Sözler şiir olur, dökülür dile,
Meğer sevmek imiş buna vesile,
Bir yaşam kavgası, çekilen çile,
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.

Ne Arzu, ne Zühre, ne Leyla adın,
Gönlün ne söyledi, neyi aradın?
Dolaştın ardında, neydi muradın?
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.

YAKUTİ’yim , ay geceye salınır,
Bir ömür seyrinde nöbet kalınır.
Aşk ile yürürsen vuslat bulunur,
Hem Kastamonu’da hem de Gebze’de.

Hacer Alioğlu-Yakuti
Gönül Aynası