Kastamonu’nun ekonomik kalkınmasının “yükte hafif-pahada ağır” imalat/üretim hattından geçtiği aşikar, bu hattın yolcusu olabilmenin bileti “Ar-Ge, inovasyon, tasarım” manzumesi şeklinde uzayıp gidiyor, “icat” demek de yeterli…
Bir de “yenilikçi” olabilmek tüm mesele.
Ürün fikri ve deseninden başlayıp üretim/imalat bandına uzanan ormanda en az ayak izi olan patikayı takip etmek…
Ayak basılmadık güzergahları denemek.
“Cüret”…
“Cesaret”.
İş ve mesleğinde her sabah yeni bir güne uyanmak…
Dalgalanıp da durulma(ma)k.
Düşünmek…
Düşündüğü ile kalmamak ama.
“Yine”…
“Yeniden”.
Düşse de…
Kalkmak.

(https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Yenilik-Arastirmasi-2024-53973&dil=1 linkini okumanızı tavsiye ederim…
TÜİK’in “Yenilik Araştırması, 2024” bülteni.
İlk paragraf konunun ehemmiyetini anlatıyor…
“Araştırma sonuçlarına göre çalışan sayısı 10 ve daha fazla olan girişimlerin %39,6'sı, 2022-2024 yıllarını kapsayan üç yıllık dönemde yenilik faaliyetinde bulundu. Bir önceki referans dönemde (2020-2022) bu oran %39,8 olarak hesaplandı. Çalışan sayısı 10-49 olan girişimlerin %36,6'sı, 50-249 çalışanı olan girişimlerin %49,6'sı, 250 ve daha fazla çalışanı olan girişimlerin ise %69,3'ü piyasaya yeni ya da önemli ölçüde iyileştirilmiş bir ürün (mal ya da hizmet) sunmaya veya iş süreci yeniliği uygulamaya yönelik çalışmalarda bulundu. Sanayi sektöründe yenilik faaliyetlerinde bulunan girişimlerin oranı %42,1 iken; hizmet sektöründe bu oran %36,9 oldu.”
“Yenilik” kavramını Kastamonu iş dünyasının ne oranda gündemine aldığı meçhul…
“Kıt kaynaklar” ve “meşakkatli coğrafya” mensubu Kastamonu’nun “yenilikçi” olması hatta kendini bu yarışın daimi koşucusu kılması için yeterince ve gereğince sebebi var.
“Konvansiyonel sanayi” trenine binmeyi beklemektense…
“Küçük ama güçlü” ürünler/adımlar/firmalar ile yürümeyi tercih etmek belki de (kesin) en doğru kroki Kastamonu için.
“Yenilik” kavramı…
Kalkınmanın kilidini açan anahtar.)
(“Marka, patent, faydalı model, endüstriyel tasarım, telif” kavramları etrafında dönüyor “iş dünyası”…
Bu kavramlar iş dünyasına enerjiyi sağlayan ve yörüngesinde tutan bir nevi “güneş”.

Kastamonu’nun yukarıda bahsi geçen konu başlıklarındaki şeceresini geçtiğimiz günlerde https://www.kastamonuistiklal.com/ar-gede-numune-tasarimda-namevcut yazdım...
Çok iç açıcı satırlar değildi.
“Ülkemizde ‘Bin 358’ Ar-Ge Merkezi var…
Kastamonu’da sadece ‘1’.”
Emsallerimizden misal verirsek…
Düzce’de “10” Ar-Ge Merkezi var, Bilecik’te “6”, Sivas’ta “5”.
“Tasarım Merkezi” yeni ekonominin kalelerinden biri…
Ülkemizde 343 “tasarım merkezi” var ama Kastamonu’da “numunesi” dahi yok.
Karabük ve Zonguldak’ta var oysa…
Kütahya’da “3” tane.
Düzce’de “2”…
Ordu’da “1”.)
Not: “Şu tabiatın gücüne bak” dedi Serdar İzbeli…
Sustum.

İki elin arasına alındığında kaybolacak cüssede bir “kabak”…
“Kara kabak” nam.
Dünyadaki cümle sarı renkleri toplamışlar, karıştırmışlar, tuale sürmüşler…
“Kara kabak” rengi olmuş.
Dışı sarı…
İçi sarı.
“Kara kabak” ama adı…
Renk körü müdür ad babası?
İzbeli’nin İzbeli ormanında yürürken toprağı sıkıştırdığı çekirdeğin mahsulü…
Dünyanın en lezzetli kabağı olmasa da en gerekli kabağı olduğu kesin.
“Tohum deryası”…
“782” çekirdek çıktı içinde iki el cüssesindeki kara kabaktan.
Saydı…
Kuruttu gazete kağıdı üstünde.
Her çekirdek bir kara kabak toprağa düştüğünde…
“782 çarpı 782 eşittir 611 bin 524”.
“Kara kabak” varken…
Kastamonu neden yoksul?
“Kara kabak” varken…
Kastamonu neden yoksuz?