Bizim memleketten yol üstü hikâyeleri.
Bizim memleket “Kastamonu”
Şiir gibi şehir diye görürüm hep.
Ne zaman fırsat bulsam kendimi bu kadim şehrin sokaklarına atarım. Kim bilir kaç kez geçtiğim, kaç kez gördüğüm her noktasında her seferinde ayrı bir güzellik görünce şaşırırım.
Artık o kadar uzun yıllar birlikteyiz ki, şehir bana, ben şehre aşinayız. Gittiğim her yöresi tanıdık, her bir köşesinde bir tanış var. Yolda, belde, kıyıda köşede, dağda bayırda, mutlaka bir dost yüze denk gelirim. Selamlaşır, kucaklaşır ayaküstü köyden, kırdan, dereden tepeden konuşuruz.
Bu sıralar dağlara gidemeyince şehre doğru yola çıktım. Aylardan mayıs ve neredeyse ortası yine de serin bir gün. Şehre ne zaman gelsem benim başlangıç noktam Vilayet Binası olur. Burası şehrin kalbi, mücevherin en kıymetli taşı, kentin simgesidir.
Önünde durur, şehrin kalabalığına karışmadan önce uzun uzun seyrederim kaleyi, şeyhoğlu konağını, Yakup Ağa camisini.
Vali Ömer Âlî Bey’in Yadigârı çeşmemiz…
Vilayet binasının hemen önünde kimsenin pek de dikkatini çekmeyen bir çeşme var.
Örencik taşından yapılmış, o yüzden zamanın yıpratıcı etkisine dayanamamış, dökülüyor, eriyor.
Çeşmenin öyküsünü aradığımda ilginç bilgilerle karşılaşıyoruz.
İkinci Meşrutiyet döneminde, (08.03.1909- 22.07.1909) tarihlerinde kısa bir dönem Kastamonu Valiliği görevinde bulunan Ömer Ali Bey kendi parasıyla yaptırmış.
Hükümet Dairesi önünde bulunan çeşme de “Yadigâr-ı Ömer Ali” yazıyormuş.
“Ömer Âlî Bey, Kastamonu’daki görev süresinin kısalığına rağmen, şahsi servetiyle bir anıt/çeşme yaptırmıştır. Hükümet binasının önündeki meydanda bugün hâlâ varlığını koruyarak şehri süslemekte olan bu çeşme, Kastamonu taşıyla yaptırılmış, süslemeleri ve üzerindeki Yadigâr, Ömer Âlî, 1325/1327 ibareleri, tanınmış hattat Mustafa Nâmi Efendi tarafından gerçekleştirilmiştir.”

…
Ömer Âlî Bey Valimiz çok kısa bir süre görev yapmış ama geride bir yadigârını bırakmış.
Atalarımızdan bize kalanlar…
Sadece Vali Ömer Ali Bey değil bu şehirde atalarımızdan bize miras olarak kalan bir çok yadigârlarımız var.
Cumhuriyet meydanında Şehit Şerife Bacımız var mesela ve her seferinde olduğu gibi geçerken selam ve saygılarımla ruhuna bir Fatiha okuyorum.
Nasrullah köprüsünden geçerken köprünün ortasındaki sadaka taşları var. Ne zaman geçsem, her zaman yaptığım gibi elimle yokluyor “ Züleyha’nın Gülümsemesi”ni ararım.
Bir başka ata yadigârımız Nasrullah Camisi ve külliyesi var, Şadırvanda abdest alanları izler, cami önünde yem bekleyen güvercinleri uçurur, onlara yem atan çocukları seyreder, çekerim.
Arada bir şadırvanda gezerken dışarıdan gelenlere takılmadan edemem.

Eğilip bir yudum su içerken, halinden bu şehre yabancıya sorarım.
-Sen de bir yudum içsene diye,
-Niye,
-Sen iç hele bir yudum, ben sonra anlatırım,
İçiyor bir yudum ve bana soran gözlerle bakıyor.
Anlatıyorum,
-Eee artık sen de bizdensin, artık. Bu şadırvandan bir kez su içen kişi ömründe ya yedi kez Kastamonu'yu ziyaret eder ya da Kastamonu'ya yerleşir derler.
Beraberce gülüyoruz.
Şehirdeki mola yerlerim…
Nasrullahta geziyorsam mutlaka balık ekmekçi Kudret Ustama uğruyorum. Tabeladaki fiyat etiketi sürekli yenileniyor. O da zam yapmış balık ekmeğe.
-nettin ustam diye takılınca, biraz sitemkâr bir şekilde ben de fiyat değişmedi sadece aldıklarımız iki katına çıktı, onu yansıttık diyor.
…
Yağmur yağıyor inceden.
Biz baharı yaşamadan yaz geldi derken sanki kıştan kalan bir hava var.
Üşüyorum,
Aşir efendiden hızlı adımlarla geçerken yukardan tanıdık bir ses geliyor,
-Gazeteci kardeş benim yazıyı yazmıştın ama gazeteyi getirmedin?
-Ama sen de bana Fenerbahçe’nin posterini çektirmemiştin ustam,
Bir araya gelince çözelim bu konuyu diye kendimi dışarı düğüncülerin, yeni evleneceklerin çeyizcilerin olduğu sokağa atıyorum. Hedefim yağmura yakalanmadan site çay evine ulaşmak. Önce site simitçisi kopuğun yeri/şükrü ustama uğruyorum, bir sıcak simit alıp çıkacağım. Ustaların gözü beni pek görmüyor pastırmalı ekmek yapıyorlar.
Çınar altında az önce serpiştiren yağmurun serinliğinde bir simit, çay molası veriyorum. Fırının açılan kapısından pastırmalı ekmek kokusu yayılıyor sokağa, TRT Nağme de Zeki Müren, nihavent bir şarkı söylüyor.
“Bin gül çıkarırdım sana kalbimdeki külden,
Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden.”
Şairlerin şehri Kastamonu…
Simidi yedik, çayı yudumladık şekere gerek yok müzik yeterli tadı katıyor dedik. Usulca kalkıp eski sokaklarda yol almaya devam ediyorum.
Eski dostların dükkânı önünden geçerken bir el beni içeri çekip davet etmiyorsa meraklanıyor kafamı uzatıp Ata köz ustam yok mu?
servise çıktı gelir az sonra buyur otur bekle..
Selamımı söyle işim var.
Bakırcılar çarşısında organik ürünler satan Uğur Madenoğlu’nda yeni bir şey var mı diye bakıyorum. Sepetçiye selam söyle yapmaya başlayınca yanına gideceğim unutma diyorum.
Belediye caddesinde Uncu bayramın önünden geçerken ister istemez aklıma gelen o meşhur maninin ilk kısmını yüksek sesle okuyorum.
Uncu Bayram'ın Unundan,
Nasrullah'ın Suyundan,
Yanımdan geçen ilk kişi hemen eşlik ediyor…
Yeni Çıktı Fırından,
Sıcak Sıcak Simiiiittt...
…
Ünal gelinlik önünden geçerken hele bir çay içek şef diyerek girdiğimiz gelinlikçi de epey bir çay içip dron ağırlıklı epey sohbet ediyoruz.
Aycan Ambalaj dükkânındaki yöresel ürünlerin renkleri muhteşem. Çekmeden olmaz. Biraz tereddüt ettiğimi gören biri içeriden çıkıyor, Emre beyin özel selamı var istediğin zaman gel çek diyor.
Mütevelli otelin terasında aşçıbaşı Ali Güleç ustamla bir çay içimi hem şehri kuşbakışı seyrediyor hem de balık avı konusunda en son duyumlarımızı paylaşıyoruz.
Bizim memleketten, benim yol hikâyelerim…
Kimin yolu düşmüşse buralara, kimin içinde o sanat ateşi varsa mutlaka bir civek bile olsa ruhuna, yüreğine düşüp yakıp kavurmuştur. Belki bir hikâye, belki bir divan şiiri, belki mezar taşına yazılan bir iki satır yazıyla anlatmıştır.
Şiir yazamayan da yaylada, ormanda gezerken meramını türküyle anlatmıştır,
Hikâye bilmeyen taşı kesip, toprağı yoğurup ev, köy, çeşme yaparak anlatmıştır.
Bir gün, bu diyardan bir balıkçı şef geçmiş diyecekler.
Ilgaz’ı görmüş sevdalanmış,
Çok sevdiği bu memleketin gezdiği, gördüğü yerlerini objektifinin yettiğince çekmiş,
Kaleminin gücünce yazmış,
Bulduğu, bildiği, sevdiği her yerde paylaşmış.
Kısaca çok sevmiş.
…
14 Mayıs 2024-Kastamonu
Cebrail Keleş - Balıkçı Şef
