“Dünya, kötülük yapanlardan değil, onları seyredip hiçbir şey yapmayanlardan ötürü yok olacaktır.” (Einstein/1950-Princeton)
GAZZE’DE DEVAM EDEN SİYONİST SOYKIRIM
Gazze’de devam eden yüzyılın soykırımında iki yıla yakın bir zaman geçti. Resmî rakamlara göre soykırım bilançosu; çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 62 binden fazla şehit, yüz binlerce yaralı insan ve yok edilen bir medeniyet şehri... Tarihte eşi görülmemiş bir soykırıma direnen, vatanlarını terk etmeyen ve karada da olsa mücadeleyi bırakmayan kahraman bir halkın destansı mücadelesi herkesin gözü önünde devam ediyor. Zulüm o kadar büyük ve şiddetli ki, o yıkıntılar arasında yaşam mücadelesi veren mazlum insanlara gönderilen yardımların geçişi bile engelleniyor. Vicdan ve merhamet sahibi farklı dinlerden ve milletlerden birçok insan bu duruma tepkili ama ülke yönetimlerinin çoğu sessiz...
Dünyanın gözü önünde yaşanan bu zulüm, artık sadece soykırımcıların acımasız hakikatine değil; merhametin ve vicdanların da yok oluşu hakikatine, diğer taraftan da hak ve batıl mücadelesine dönüşüyor. Bu süreç, aynı zamanda hiçbir hava gücü ve savunması olmayan bir millete karşı teknolojinin acımasız bir gerçeğine dönüştü. Karada ve havada savunmasız, Allah'tan başka yardımcısı olmayan; ancak “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmran, 3/139) ilahî buyruğa tam iman etmiş mazlumlar ordusunun destanına dönüştü.
Yine bu süreç; emperyalistlerin ve siyonistlerin son bir-iki asırda birçok ülke yönetimini nasıl ele geçirdiklerini ve gerçek niyetlerini açığa çıkaran bir gerçeğe dönüştü. Bu hakikat; yönetim biçimlerine ve yöneticilerine yapılan operasyonlar neticesinde yer üstü ve yer altı kaynakları sömürülen, sanayi ve teknoloji alanındaki üretim ve tüketimiyle sömürgecilere bağımlı hale gelen, tüm İslam âleminin (ümmetin) parçalanmışlığının, değerlerinden ne derece uzaklaştığının ve nihayetinde tüm insanlığın çaresizliğinin acı bir tablosuna dönüştü.
İNSANLIĞIN TEKNOLOJİYLE İMTİHANI
Tarihsel süreç içerisinde; ileri teknoloji savaş silahları, nükleer enerji, biyoteknoloji, yapay zekâ, gözetim sistemleri, sağlık ve ilaç endüstrisi vb. buluşlar insanlığın hem umudu hem de kabusu olmuştur. Gazze'deki soykırım bize, 21. yüzyılın savaşlarının sadece tanklar ve tüfeklerle değil; dijital teknolojilerle, algoritmalarla, verilerle ve görünmeyen siber ordularla acımasız bir şekilde yürütüldüğünü göstermiştir.
Yaşanan dram, çağımızın en çarpıcı çelişkilerinden birini de şu şekilde gözler önüne seriyor: İnsan aklının ürünü olan en gelişmiş teknolojiler, insan hayatını kurtarmak yerine sivilleri hedef alan saldırılarda kullanılıyor. Bu durum, “Bilim ve teknoloji insanlığın hizmetinde mi, yoksa felaketin ortağı mı?” sorusunu her zamankinden daha şiddetli bir biçimde gündeme getiriyor.
Teknolojik araçlar bir nimet olarak görülüp her alanda hayatı kolaylaştıran bir unsur olarak kullanılması gerekirken, maalesef zalim idarecilerin elinde bir yıkım aracına dönüşebiliyor. Bilim insanlarının atomu parçalamaktaki hedefi, o çekirdekteki muazzam enerjiyi açığa çıkarıp insanlığın yararına kullanmaktı (örneğin nükleer santrallerde enerji üretimi). Fakat bu bilimsel bilgi ve teknolojik araçlar, zalimlerin elinde bir anda milyonlarca insanı yok eden atom bombası gibi yıkıcı silahlara dönüştü.
Gazze’de ise insani yardımlara engel olunuyor. Hastaneler bombalanıp yerle bir ediliyor; hizmet veren hastanelerde elektrik, su ve bilgisayar sistemleri, yapılan hava ve siber saldırılar neticesinde aniden çöküyor. WhatsApp vb. iletişim araçları üzerinden yapay zekâ destekli hedef tespitleri yapılıp suikastlar düzenleniyor. Bu saldırılarla sivil ve savunmasız halkın günlük yaşamı felç edilerek bölgeyi terk etmeleri amaçlanıyor.
Saldırılardan önceki Gazze ile bugün yıkılan Gazze’nin fotoğrafları karşılaştırıldığında, yıkımın ve soykırımın boyutu çok daha net anlaşılıyor (şekil 1). İnsanlığın yararına kullanılması gereken yapay zekâ gibi yenilikçi teknolojiler; Gazze, İran, Suriye vb. bölgelerde hedef tespitinde kullanılan birer suikast ve suç aletine dönüşüyor. Medyada da deepfake videolar, sahte haberler ve sosyal medyadaki manipülatif içeriklerle hem yerel halkın hem de uluslararası kamuoyunun zihninde sahte gerçeklikler, yalanlar ve algılar inşa edilmeye çalışılıyor.

Şekil 1. Gazze: 7 Ekim 2023 öncesi ve Ocak 2025’teki görünüm.
ÇÖZÜM İÇİN NELER YAPILMALI?
- Bilim ve teknoloji sadece bir “ilerleme aracı” değil, aynı zamanda bir “ahlaki sorumluluk testi” olarak görülmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Eğer insanoğlu bu testten geçemezse, geliştirdiği araçlar kendi geleceğini yok edebilir.
- -Dünya; vicdanlı nesiller yetiştirecek, kalplere merhameti yerleştirecek, her şeyin maddeden ibaret olmadığını, mananın da önemli olduğunu öğretecek bir dönüşüme muhtaçtır. Türkiye bu konuda, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı ülkelerle ve barış isteyen diğer ülkelerle işbirliği yapmalıdır.
- Müslümanlar olarak kardeşlik bilincini geliştirmek için harekete geçilmeli ve etkili işbirliği stratejileri oluşturulmalıdır.
- Terörsüz Türkiye ve terörsüz/savaşsız bir bölge vizyonu için öncelikli olarak komşu ülkeler arasında işbirliğini geliştirecek, aralarındaki iletişimi güçlendirecek yeni yaklaşımlar belirlenmelidir. Bu yaklaşımlar; kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğiyle hayata geçirilmelidir.
- İlgili kurumlar ve her birey, barış ve huzuru getirecek değerlerimizi iyi öğrenmeli, öğretmeli ve bu değerleri yaşayarak hayata geçirmelidir.
SON SÖZ
Kötüler kötülüklerine devam ediyor ve çoğu bunun farkında bile değil. Eğer insanoğlu bu kötülükleri seyretmeye devam ederse, gerekli tedbirleri almaz ve bu ahlaki sorumluluk testinden geçemezse; keşfettiği bilimsel buluşlar ve geliştirdiği teknolojik araçlar hem kendi hem de gelecek nesillerin hayatını yok edecektir.