30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları 30 Ağustos 1924’te Dumlupınar’da başladı ilk, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Dumlupınar’da yapılan törendeki konuşmasında Büyük Zafer’in anlamını ve devamında izlenecek yolu izah etti, “Meçhul Şehit Anıtı” temeli atıldı…

Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ise konuşmasında “Büyük Taarruzu” gün gün anlattı.

Anbean bilmeliyiz ki “Büyük Taarruz” güncesini…

Türkiye Cumhuriyeti “daim zafer” vatanı olarak kalabile.

Derya Genç Acar’ın “Mareşal Fevzi Çakmak’ın Milli Mücadele, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’e İlişkin Konuşma, Demeç ve Söyleşileri Üzerine Bir Basın Taraması” makalesinde 30 Ağustos 1922’de olanlar Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın Dumlupınar’daki törende 30 Ağustos 1924 günkü konuşmasından aktarılıyor https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/164/tur …

“30 Ağustos sabahı iki günden beri güneyden ve kuzeyden yapılan taarruzlarla batıya çekilmekten ve Dumlupınar grubu ile birleşmekten menedilmiş olan düşman asıl kuvvetleri 29/30 Ağustos gecesi güneyden devam eden gece hücumlarına rağmen Hamurköy doğusundaki kuvvetlerini uzun ve müşkülâtlı gece yürüyüşleriyle birçok döküntüler bıraktıktan sonra Çalköy mıntıkasına çekilebilmiş; 29/30 Ağustos gecesi Çalköy civarında 14. Süvari Tümeni’mizin hücumuna uğrayarak hayli kayıplar vermiştir. Düşman 30 Ağustos seher vakti, kuzey ve güneye karşı ayırdığı hafif perde hatları gerisinden batıya doğru çekilmeye teşebbüs etmişse de Batı Cephesi Kumandanlığı’nca düşmanın bu maksadı tamamen anlaşılmış ve 30 Ağustos günü için 1. ve 2. Ordularla Süvari Kolordusu’na düşmanın bütünüyle sarılarak imhası vazifesi verilmişti. 4. Kolordu’ya mensup 11. Tümen Çalköy güneyinden, 5. Tümen Sinekli kuzeybatısından, 23. Tümen Aslıhanlar kuzeyinden ve 3. Tümen Ağaçköy kuzeyinden, 2. Ordu da 6. Kolordu’ya mensup 16. Tümen ile Çal istikametinden, 61. Tümen ile Alışören istikametinden taarruz edecek; bu suretle 1. Ordu güneyden ve 2. Ordu kuzeyden tazyik ederek Adatepe mıntıkasına sıkıştırılan düşmanın büyük kısmı tamamen ezilecekti. Süvari Kolordusu, Kızıltaş deresi vadisini Saraycık-Belova’da keserek düşmanın batıya doğru kaçışına meydan vermeyecekti. 30 Ağustos sabah Aslıhanlar üzerinden Dumlupınar istikametine gitmek isteyen düşman birlikleri adı geçen mıntıkada 23. Tümen tarafından menedilmiş, öğleden itibaren kuzeyden, doğudan ve güneyden tesirini göstermeğe başlayan 6. ve 4. Kolordularımızın topçu ve piyade ateşlerinden oluşmuş imha edici bir ateş çemberi ile çevrilmiş ve akşama kadar cereyan eden kanlı bir muharebe neticesinde düşmanın 13., 12., 9., 5., 4. Tümenlerle batıya çekilebilen diğer tümenlerinin bazı bölümlerinden ibaret asıl kuvvetleri birçok esir ve kayıp vermiş ve topları ile otomobillerini ve bütün ağırlıklarını hep bırakarak mahv ve perişan edilmiştir.”

Okumak farkına varmaktır…

Unutmamak vatanperverliktir.

Afacan Köşe (4) (19)

Not: Şeyh Şaban’ı Veli’ye varan yollarda yürüyoruz üstadımla, o kadar çok yol var ki kalbi “kalp” olmayana, gözünde yaş bitmeyene…

“Zühd” dedim batıni külliyattan deruni bir cüz çıkararak, Kale’de “dikili taş” andıran harap duvar yıkıntısı mıydı zihnime getiren bu “yakıcı” kavramı bilmiyorum, “özel mülktür” tabelası belki de dünya malı kapısına asılan.

“Zühd” ki…

“İlgi duymamak, rağbet etmemek, yüz çevirmek, soğuk davranmak, değersiz bulmak, meyletmemek, terk etmek, el-etek çekmek… dünya malına heves etmemek, ruhu eğiten estetik değerler haricindeki dünya zevklerine sırt çevirmek, geçimini adil kazançla sürdürmek, her tür kötülükten uzak durmak, kalbini tümden Yaradan sevgisi ile doldurmak, arzu ve istek dahi duymamak dünyaya…”

Üstadın gözleri doldu…

“Ben de… “ dedi.

Evet o da…

Elinin de, gönlünün de, aklının da tersiyle itendi dünya meşgalelerini.

Yangın çağındayız ne var ki…

Zühd ehli içinde yanıyor, mekan dışarıda yanıyor, dumanı çıkmayan alevler sarmış her bir yan(gın)ı.

Afacan Köşe (3) (23)

Ve elbette “halvet” bir gün nasipse…

Başımızı sokacak çatı altı kalmış mı?

Yangın çağı…

Halvet odalarımızı da içimizde kuracağız vesselam.

(Hicap duyarım övünmekten…

3’üncü Uluslararası Şeyh Şaban’ı Veli Sempozyumu’na sunduğum “Şeyh Şaban’ı Veli ve Zühd” bildirime sempozyum kitabından ya da linkten ulaşılabilir…

https://isamveri.org/pdfdrg/D260153/2016/2016_AFACANM.pdf

Afacan Köşe (1) (25)

Not 2: Kefeli’den Tevser’e…

Kartpostal görüş.

“Yeni yapıların bile çirkinleştiremediği şehir” dedi Kastamonu için üstadım…

Yakup Ağa Külliyesi bahçesinden “kuş uçumu” baktığında şehre.

“Dışı sizi, içi bizi yakar” demedim…

Yürüdükçe sokaklarda ayağıma batan tetanozlu çivi misali zihnime saplanan kültür harabeti (g)örüntü kirliliğine rağmen.

Nerede görürseniz kamunun “Bu Eser Korunması Gereken Kültür Varlığıdır” tabelasını, gözünüzü kapatın, kaçın harabeye döndürülmüşün içinden…

Görmesin gözünüz, bilmesin ki katlansın gönlümüz, ferah olun!

Ne akıl alacak ne de mantık kaldıracak hal(e) gelmişse…

Susmak evla.

Bir adım ötesi “delirmek”…

Aklın varabileceği zirve.

Afacan Köşe (2) (25)