“Biz hepimiz aynı mayadanız; aklımız da bir, başımız da; fakat şu beli bükülmüş göğün altında iki görür olup kalmışız.” (Hz. Mevlana)
Gazze’deki Soykırım ve Sumud/Umut Filosu
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana dünya halkları için çok tehlikeli bir hal almaya başlayan İsrail devleti Gazze’de, savunmasız insanlara karşı ileri teknoloji yıkıcı savaş silahlarıyla orantısız güç kullanarak tarihte eşi görülmemiş bir soykırım yapıyor. Bugüne kadar, soykırıma karşı dünya devletlerinin önemli bir kısmının yeterli tepki vermemesi ayrı bir tartışma konuşur. Devletler sessiz kalsa da birçok farklı inançtan ve ülkelerden vicdanlı ve merhametli insanlar sessiz kalmıyor. En son bu insanların; “SUMUD” filosuyla ve insani yardım amacıyla denizden Gazze’ye ulaşmak için ortaya koyduğu çaba barışçıl bir dünyanın geleceği için hepimizi umutlandırıyor. Bu gelişmeler; dini, dili, ırkı ne olursa olsun iyilerin, iyiliğin egemen olacağı herkesin adil bir düzende barış ve özgürlük içerisinde yaşayabileceği bir dünyayı tesis etmek için yeni bir dönüşüm sürecin başladığının işaretleri olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’nin Bu Dönüşüme Öncülük Edebilir/etmeli
Ülke olarak; ekonomik, bilimsel, teknolojik, güvenlik (terörle mücadele), kültürel ve sosyal alanlarda büyük bir mücadele vermekteyiz. Bu mücadele neticesinde özümüze dönüş ve ekonomik kalkınma yolunda olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. 2000'li yıllardan sonra büyük bir değişim sürecine girdik. Üretime odaklanan, milli kültürüne sahip çıkan bir toplum haline geliyoruz. Bir zamanların “üçüncü dünya ülkesi” imajı, yerini dik duran, tam bağımsızlık yolunda ilerleyen, kazan-kazan anlayışıyla barış içerisinde yaşamayı hedefleyen bir ülke kimliğine bırakıyor.
Halkımızın bu mücadelesi; terör, darbeler, FETÖ vb. sahte dini yapılar ve vesayet odaklarına karşı bir başkaldırış olmuştur. Kovid-19 salgını, doğal afetler, küresel ekonomik krizler ve göç dalgaları ülkemizi zorlasa da; ekonomide büyümenin devam etmesi, enflasyonun düşme eğilimine girmesi, özellikle enerji ve ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ projeleri kapsamında güzel gelişmelerin yaşanması hepimiz umutlandırıyor. Dış politikadaki başarılarıyla, özellikle Gazze ve Suriye’ye yönelik politikalarıyla Türkiye mazlumların umudu haline gelmiştir. Bu olumlu gelişmeleri devam ettirmek için iktidarıyla, muhalefetiyle, halkıyla el ele verip birlikte hareket etmek zorundayız.
Dünya; vicdanlı nesiller yetiştirecek, kalplere merhameti yerleştirecek, her şeyin maddeden ibaret olmadığını, mananın da önemli olduğunu öğretecek bir dönüşüme muhtaçtır. Türkiye, bu Müslümanların yoğun olarak yaşadığı ülkelerle ve barış isteyen diğer ülkelerle işbirliği yaparak bu dönüşüme öncülük edebilir. Binlerce yıllık tarihiyle; ilim, bilim ve teknik, siyaset, güvenlik, istihbarat kültür, sanat vb. birçok alanda muazzam bir bilgi birikimine ve tecrübeye sahip bir milletiz. Bu bilgi ve tecrübe birikiminden hareketle, ecdadımızın kendilerine rehber edinmiş olduğu “Hak ve Hakikat Medeniyeti” anlayışını kendimize tekrar rehber edinebilirsek yeni bir diriliş sürecini tekrar yaşayabiliriz.
Daha İyisini Nasıl Yapabiliriz?
- Birlik ve berberlik içerisinde hareket eden ve şikâyet eden değil bir hikâye etme düşüncesinde olan idealist insanlarımızla…
- Vatansever, dürüst ve cesur yönetim kadrolarıyla,
- Mesleki eğitimi güçlendiren, yükseköğretimde verimliliği esas alan bir eğitim anlayışıyla,
- Milli Teknoloji Hamlesi’ni geliştirip daha da ileriye taşıyarak,
- Yenilenebilir enerji ve nükleer enerjideki üretimin artırılmasıyla, petrol ve doğal gaz alanındaki kaynaklarımızın keşfedilmesiyle ve kaynaklarının verimli kullanılmasıyla…
- Üniversite ve araştırma kurumlarında Ar-Ge’yi toplumsal fayda ve ekonomik değere dönüştürmekle,
- Her alanda verimliliği ve kaliteyi esas alan ve üretimi artırmaya yönelik çalışmalarla…
- Görevlendirmelerde ehliyeti ve liyakati esas alan çalışmalarla.
- Aldığı görevin hakkını vermeyen, milletin malına (beytülmal) zarar vererek görevini kötüye kullanan ve şahsi menfaat peşinde koşan ehliyetsiz, liyakatsiz ve ihanet içerisinde olan insanlarla mücadele etmekle,
- Uluslararası alanda özellikle Müslüman toplumlarla dayanışmayı güçlendirmekle.
Sonuç
Sürdürülebilir başarı için, birlik ve beraberlik içerisinde, samimi ve gayretli bir şekilde mücadele edip yukarıda belirttiğim hususları hayata geçirebilirsek yeni bir dirilişin hikâyesini yazıp büyük başarılar elde edebiliriz. Bu tür bir birlik şuuru, çağın şartlarına uygun, çok boyutlu, akıl ve hikmet temelli bir yeniden yapılanmayla yeniden diriltilebilir. Bu birlik sadece Müslüman ülkeler arasında dini bir çatı altında değil; aynı zamanda diğer ülkelerle birlikte bilim ve teknoloji, eğitim/yükseköğretim, sanat ve kültür, ekonomi ve siyasi alanlarda dayanışma ve işbirliğini esas alan bir bütünlük çerçevesinde ele alınmalı. Adil ve savaşsız bir dünyayı isteyen ülkeler arasında güçlü bir işbirliğinin sağlanması, sadece bu ülkelerin kalkınmasına değil, aynı zamanda küresel barışa da ciddi katkılar sunar.
Ülke olarak bu birlikteliğe öncülük edebilirsek ve bunu başarabilirsek, “TÜRKİYE YÜZYILI” olarak ifade ettiğimiz bu yüzyıl, sadece madde değil mana anlamında da hem ülkemiz hem de dünya için gerçek bir ‘Hak ve Hakikat Medeniyeti Yüzyılı’ olabilir. Unutmayalım!.. Ümitsizliğe kapılmak bize yakışmaz ve her daim millet olarak umudumuzu korumuşuzdur. Biliriz ve inanırız ki, Allah, güzel bir niyetle yola çıkan gayretli insanların karşısına, onları güzel bir yola sevk edecek güzel sebepler çıkarır.
Her alanda insanlık için en iyisini yapan, üreten, özgün bir sanata ve ciddi bir beceriye sahip, kendine özgü başarı hikâyeleri olan ve dünyadaki mağdur ve mazlum insanların umudu olacak bir toplum olmak dileğiyle…
“Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar.”
(Mehmet Akif Ersoy)
Ye’s: Ümitsizlik, karamsarlık.
Me’yüs: Üzgün, kederli.