"Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar." (Nietzsche)
Kıymetli okuyucularımız, bir dizi ihmalin neticesinde Bolu/Kartalkaya'da yaşanan otel yangını faciası hepimizi derinden üzmüştür. Vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
İhmaller ve mevzuata uygun yapılmayan uygulamalar nedeniyle, deprem ve sel gibi doğal afetler neticesinde binaların yıkılması, orman yangınlarının çıkması, iş kazalarının yaşanması vb. birçok üzücü olay hepimizi derinden üzüyor. Bu olayların merkezinde insan var. Daha çok kazanmak uğruna tedbir almayan veya görevini ihmal eden, denetim vb görevlerini iyi yapamayarak zarar veren insan var. Neticede can ve mal kaybına uğrayarak, zarar gören de insan oluyor...
Bu tür olaylar, kamu ve/veya özel sektördeki hizmet alanlarında mevzuatın doğru bir şekilde uygulanmasının ve mevzuattaki eksikliklerin giderilmesinin ve manevi boyutta da ahlaki/etik kurallara uyulmasının önemini bize hatırlatıyor.
Bu yazı dizisi üç yazıdan oluşacak ve bu yazılarda, maddi ve manevi anlamda toplumun yaşam kalitesini artırabilecek bazı bilgiler sizinle paylaşılacaktır. Amacım, toplumda güvenli ve kaliteli mal veya hizmet üretilmesi noktasında bir farkındalık oluşturmaya katkı sunmaktır.
Bu yazının konusu olan "vicdanlı, dürüst, hasbi" kavramları, olumlu ve ahlaki bir duruşu temsil ederken, "hesabi" havramı ise daha çok çıkarcı ve hesapçı bir tutumu çağrıştırıyor.
Hasbi bir anlayışa sahip olanların temel gayesi Allah’a karşı iyi bir kul olmak ve topluma faydalı birer insan olmaktır. Hasbi insanlar, davranışlarında samimi ve dürüsttürler, çıkarcı bir yaklaşım sergilemeden işlerini en iyi şekilde yapmak için gayret gösterirler. Buna karşılık, hesabi bir anlayışla hareket edenler ise tamamen maddi kazanç odaklı, ahlaki/etik kuralları dikkate almadan ve kısa vadeli kâr hesapları üzerinden hareket ederler.
Kaliteli Bir Yaşam İçin…
Mevzuata uygun hareket edip görevimizin hakkını verebilirsek, erozyona uğrayan/uğratılan ahlaki değerlerimizi tekrar kazanabilirsek, günümüzde tüm dünyada uygulanan toplam kalite sistemlerinin temelini oluşturan ve kadim medeniyetimizin en önemli değerlerinden olan Ahilik Kültürünü ve İş Ahlakını hayatımız için referans olarak alabilirsek/alabilseydik bu sorunların çoğu yaşanmaz(dı).
(Ayrıntılar için:
https://www.kastamonuistiklal.com/kalite-kavrami-ahilik-kulturu-ve-is-ahlaki).
İslâm kültüründe insan, yaratılanlar arasında en şerefli varlık olarak bilinir. Bu şerefli varlığa da, iyi bir eğitimle kendini geliştirerek, ürettiği/üreteceği kaliteli mal ve hizmetlerle kendisine ve topluma faydalı bir birey olmak yakışır.
Mal ve mülk sahibi olduğu halde daha çok kazanmak için kalite sistemlerini işletmeyen, iş güvenliğini önemsemeyen ve (son otel faciasında olduğu gibi) belki de her şeyini kaybeden ve pişman olan bilgisizlere (cahillere) Hz. Ali efendimizin bir tavsiyesi:
"İlim maldan hayırlıdır, ilim seni korur, sense malı korursun. Mal vermekle azalır, ilim öğretmekle çoğalır."
Davranışları ve kabiliyetleri geliştirilmiş, madde ve mana arasındaki dengeyi iyi kurmuş eğitimli bireyler hayatta her daim başarılı olurlar ve toplumun ilerlemesine katkı sağlarlar. Bu nedenle, bir toplumun maddi ve manevi açıdan gelişmişlik düzeyi o toplumdaki bireylerin almış olduğu eğitimin kalitesi ile doğru orantılıdır.
Dijital teknoloji çağının nimetlerinden de yeterince yararlanamıyoruz. Bolu Kartalkaya’daki otel işletmesinde; kalite güvence sistemleri uygulansaydı, mevzuatlara uygun denetim yapılmış olsaydı, ileri teknoloji yangın koruma, söndürme ve uyarı sistemleri olsaydı bu işletmedeki otel yangını bu kadar büyümeyebilirdi, çok hızlı bir şekilde tahliye işlemleri gerçekleştirilebilirdi v can kabı bu kadar fazla olmayabilirdi.
Kalite sistemlerine uygun iş yapılmazsa, istihdamlarda ve yönetim kademelerindeki görevlendirmelerde ehliyet ve liyakat gözetilmezse ve iş ahlakı olmazsa verimlilik olmaz, disiplin ve düzen olmaz, başarı gelmez ve neticede kargaşa (kaos) ve düzensizlik ortaya çıkar.
Unutmayalım, hem madde hem de mana anlamında düzenli, disiplinli, mutluluk ve huzur getirecek bir hayatın devamı haksızlığa, adaletsizliğe, kuralsızlığa/umursamaz düşüncelere, kısaca düzensizliğe (entropiye) karşı verilen bir mücadeleye ve bu mücadeledeki başarıya bağlıdır.
Neticede
Yakın tarihimizde, hayatımızı olumsuz etkileyen ve birçok insanımızı kaybettiğimiz deprem, sel, yangın vb felaketler yaşadık. Bizleri en çok üzen de bu felaketler sonrası yaşanan can ve mal kayıplarının en büyük nedeninin hesabi davranan insanların daha çok para kazanma hırsları nedeniyle kalitesiz iş yapmalarıdır. Bir diğer neden de denetimlerden sorumlu bazı insanların görev ihmali/sorumsuzluğu olmuştur. Bu acı olaylardan ders çıkarılmalıdır.
Sorunlara bilimsel yaklaşabilirsek, hatalara yapıcı eleştiriler ve çözüm önerileri getirebilirsek ve bu çözüm önerilerinin uygulamaya geçirilmesine katkı verebilirsek daha kaliteli bir hayat sürmemiz mümkün olabilir.
Günümüz dünyasında, madde ve mana âlemindeki dengenin bir türlü kurulamaması ve hesabi davranışlar nedeniyle insanoğlu bazen gaflete düşebiliyor. Şeyh Edebali’nin (Allah ondan razı olsun) ifadesiyle “Kötülerin çoğu kötü olduklarının farkında değildirler; cimri tutumlu, saygısız açık sözlü, dedikoducu nasihatçi, kibirli kendine güvenen olduğunu zanneder”.
Hâlbuki başarılı olmak, haksız maddi çıkar sağlamak ve makam-mevki elde etmek için ahlaki değerleri ezip geçenler hayatın bazı anlarında başardıkları/kazandıkları maddi kazanımlar için seviniyor olabilirler ama yanılıyorlar. Bunlar yaşarken vicdanen rahat edemeyecekleri gibi, hem toplum nezdinde saygınlıklarını hem de Allah indinde ahiretlerini de kaybederler.
Niyeti hayr (Allah için dürüstlük ve hasbilik) olanın akıbeti de hayr olacaktır inşallah...
Bir sonraki iki yazıda, iş hayatında kalite güvence sistemleri ve iş güvenliği konuları ele alınacaktır.
Sevgi ve saygılarımla…
e-posta: [email protected]