Bilginin ekonomideki rolünü bu hafta konuşacağız ama öncelikle Siyonist markalara boykot uygulamasını hatırlatalım. Marketlerden alışveriş yaparken markanın Siyonizm ile bağını, İsrail’in uyguladığı soykırıma destek verip vermediğini araştıralım.

Arkadaşlarımızdan, yakın çevremizden, gazeteler ve medyadan sık sık “Bilgi Güçtür” lafını duyarız. Bu söz aslında eksiktir. Aslında söz “sizden başkasında olmayan bilgi güçtür” biçiminde olmalıdır. Ekonomik işlemlerde iki taraf vardır. Alıcı ve satıcı… Bunu bir örnekle açıklayalım. Piyasada bir sürü alıcı ve satıcı olduğunu ve malın 10 TL’dan alınıp satıldığını varsayalım. Yani piyasa fiyatı 10 TL olsun. Alıcı piyasa fiyatının 10 TL olduğunu biliyorsa 9 TL’dan satın almaya çalışır.  Eğer satıcı piyasa fiyatını bilmiyorsa da emeline kavuşur ve 9 TL’dan satın alır. Şimdi tam tersi durumu ele alalım. Satıcı piyasa fiyatını biliyor ve alıcı bilmiyor olsun. Bu durumda da satıcı malını 11 TL’dan satabilecektir. Bu durumu gerçek yaşanmış bir hikaye ile anlatalım.

Tosyalı ünlü bir işadamı oğlunu İngiltere’ye okumaya gönderir ve oğlu okul bitince geri döner. Bu arada işadamının işleri kötü gitmiş ve iflasın eşiğine gelmiştir. Tam bu sırada Çinliler tiftik almak için Tosya’ya gelirler. Eğer Çinlilere tiftik satarlarsa firma kurtulacak ama satamazlarsa firma iflas edecektir. Yani ölüm kalım durumu. Çinliler firmaya gelirler ama işadamının oğlunun İngilizce bildiğinden haberleri yoktur. İşadamı tiftiği 10 TL’dan satmaya razıdır. Çinliler ise aralarında İngilizce olarak 50 TL’dan fazla fiyat veremeyeceklerini konuşurlar. İşadamının oğlu bunu duyar ve babasının kulağına 49 TL fiyat biçmesini söyler. Babası oğluna “emin misin?” diye sorar, çünkü Çinlileri kaçırırlarsa firma zor durumda kalacaktır.  Oğlu emin olduğunu söyleyince biraz da endişelenerek 49 TL fiyat söyler. Çinliler daha yüksek fiyat gelmesinden korktukları için mutlu olurlar ve anlaşma sağlanır. Satıcı (Tosyalı işadamı), alıcının (Çinli firma) 50 TL ödemeye razı olduğunu bilirken alıcı ise satıcının 10 TL’ya razı olduğunu bilmemektedir. Bilen taraf bu ekonomik işlemde karlı çıkmıştır. Tosyalı işadamı 10 TL fiyatla satmaya razı olduğu malı 49 TL’ya satmıştır. Sipariş o kadar büyüktür ki Tosyalı işadamı, oğlunun 4 sene İngiltere’de okuması için harcadığı parayı sadece bu alışverişte kazanmıştır. Demek ki başkasında olmayan bilgiye sahipsen kazançlı çıkarsın.

Eğer Çinliler Türkiye piyasasında tiftiğin 10 TL olduğunu bilselerdi anlaşma 10 TL’dan sağlanacaktı. Yani piyasa fiyatının 10 TL olduğunu hem alıcı hem satıcı bilirse mal 10 TL’dan alınıp satılacaktır. İktisat dersleri görenler şeffaflık yani herkesin bilgiye sahip olduğu tam rekabet piyasası konusunu hatırlayacaktır. İşin üretim aşaması da önemlidir. Savunma sanayi, elektronik, makine endüstrisi gibi sektörleri düşünün. Bazı malları sadece belirli firmalar yapabilir. Başkaları kolayca bu malları yapamaz, neden? Çünkü bu malın nasıl üretileceğine dair teknik bilgi sadece bu firmalarda mevcuttur. Bu nedenle tekel (tek firmalı) veya oligopol (az sayıda firmalı) piyasalar ortaya çıkar. Eğer üretim bilgisi varsa ve piyasaya giriş engeli de yoksa piyasada çok sayıda firma olacaktır.

Biraz da iktisat teorisinde bir tarafın bilgiye sahip olduğu diğer tarafın sahip olmadığı durumun nasıl anlatıldığını yazalım. Korkmayın! Mümkün olduğunca basit anlatacağım. Bir kere bu duruma yani bir tarafın bilgiye sahip olduğu diğer tarafın sahip olmadığı duruma “asimetrik enformasyon” deniyor. Hatta 1970 yılında Asimetrik enformasyon kavramını ele alan makalesi sayesinde George Akerlof isimli bir iktisatçı Nobel ekonomi ödülü almıştır. Akerlof çalışmasında ABD ikinci el otomobil piyasasını incelemiştir. ABD’de ikinci el otomobil piyasasına “limon piyasası” adı verilmektedir. Limon piyasasında otomobil satıcısı ve alıcısı karşılıklı gelirler. Otomobil ise iyi ve kötü kalitede olabilir. Eğer otomobil iyi ise satıcı piyasa fiyatından biraz yüksek fiyat belirleyecektir. Otomobil alıcısı ise otomobilin iyi mi yoksa kötü mü olduğu bilgisine sahip değildir. Bu nedenle otomobile piyasa fiyatını ödeme isteğindedir, daha yüksek ödemeye razı gelmezler. Piyasada kötü kalite otomobiller piyasa fiyatından satılırlar. İyi kalite otomobil satıcıları da başlangıçta piyasa fiyatından yüksek fiyat belirleseler de daha sonra piyasa fiyatına satmaya razı olacaklardır.

Asimetrik enformasyon sadece ikinci el otomobil piyasasında değil pek çok durumda karşımıza çıkabilir. Örneğin; işgücü piyasasında karşımıza çıkabilir. Firma işe yeni eleman almak isteyecektir. Başvuranların ise hangisinin çalışkan ve sorumluluk sahibi olduğunu bilmemektedir. Ancak başvuranlar kendilerinin çalışkan ve sorumluluk sahibi olup olmadıklarını bilmektedirler. Yani asimetrik enformasyon durumu mevcuttur. Bu durumda Micheal Spence tarafından geliştirilen sinyal teorisi devreye girer. Firma işe alacağı elemanı seçerken sinyallere bakmalıdır. Örneğin; kişinin yüksek lisans yapıp yapmadığı, daha önceki işinden nasıl ayrıldığı gibi hususları incelemelidir. Banka kendisinden kredi isteyen kişiye nasıl cevap vereceğini sinyallere (daha önceki kredileri ödeyip ödemediği, vergi borcu olup olmadığı vb) bakarak karar vermelidir. Çünkü yanlış kişiye kredi verilirse kredinin geri ödenmeme riski mevcuttur. Gelin adayının babası kızı verirken sinyallere (damadın ailesi, mesleği, tanıdıkların görüşleri vb) bakmalıdır. Çünkü kızını yanlış damada verirse kızını mutsuz edebilir.

Sinyal teorisi ekonominin pek çok yerinde karşımıza çıkar. Yakın zamanda yaşadıklarımızı düşünün. Memur maaşlarına zam geldiğinde firmalar tüketim malları fiyatlarına zam yapmadılar mı? Yaptılar. Neden? Çünkü toplumda bir kesimin alım gücünün yükseldiği sinyaline ulaştılar.

Kısaca özetleyelim. Bilgi ekonomide oldukça önemlidir. Eğer taraflardan biri bilgiye sahip diğeri sahip değilse bilgiye sahip olan daima avantajlıdır. Sonuçlar da genellikle bilgiye sahip olan taraf lehine olmaktadır. Bilgiye sahip olan ucuza almakta, pahalıya satmakta, başkasının üretemediği malları üretmekte, kiminle iş yapacağı konusunda daha doğru kararlar vermektedir.

Prof. Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi