Fenerbahçe’nin basketbolda Avrupa şampiyonu olması sonrasında basketbola bir nebze ilgi artmış görünüyor. Bence basketbol, seyirci açısından daha ilgi çekici bir spor dalı ama seyirci sayısı, ekonomisi, TV ekranlarında izleme oranları açısından futbolun arkasında geliyor. Tabi ABD gibi birkaç istisnai ülkede basketbol biraz daha popüler ama genelde futbol, basketbola göre daha çok ilgi çekiyor.
Basketbolun aslında seyirci açısından daha ilgi çekici olduğunu ifade etmiştim, belki bu iddiam size başta saçma gelebilir. Bunu iki nedenle açıklayacağım. Birincisi; seyirci oyuncuların zor ve kendisinin hoşuna gidecek hareketler yapmasını ister. 40 dakikalık bir basketbol maçında çok sayıda smaç, blok, güzel bir turnike görebiliyoruz. Ama 90 dakikalık bir futbol maçında güzel bir çalım, rövaşata, vole görebiliyor muyuz? Görüyorsak da kaç defa görüyoruz? Takımlardan birinde Ronaldo, Messi gibi futbolcular varsa birkaç tane görebiliyoruz ama diğer maçlarda… Bir tane ya görebiliyoruz ya da göremiyoruz. Mesela Türkiye liginde hangi oyuncu bunları bize seyrettirebiliyor? En iyi futbol ligi (İngiltere) ile en iyi basketbol ligi NBA kıyaslayalım. NBA’de orta sıralardaki iki takımın maçında kaç tane smaç görüyoruz? En az 5-6 tane… İngiltere’de orta sıralardaki iki takımın maçında kaç tane rövaşata veya vole golü görüyoruz? 20 maçta bir ya görürüz ya da göremeyiz. İkincisi; basketbol heyecan açısından da futbola göre daha avantajlı. Basketbolda son dakikaya 5 sayı geriden gelen bir takımın maçı kazandığına sık olarak tanık olabiliyoruz. Ama futbolda son 5 dakikaya 2-0 önde giren bir takım %99 maçı kazanıyor. Eğer son beş dakikada takımlardan biri maçı 2-0 geriden 3-2 önde tamamlarsa 40 sene konuşuluyor. Fenerbahçe yaklaşık 40 sene önce ilk yarıyı 3-0 geride tamamladığı maçta ikinci yarı bulduğu gollerle maçı 4-3 kazandı ve halen futbolseverler bunu konuşuyor. Tamam da bir sezonda basketbolda ilk yarıyı 15-20 sayı geride kapatıp da maçı kazanan yığınla takım görebiliyoruz. Özellikle son dakikalarda basketbolda molaların alınması, koçların farklı taktikler denemesi çok sık görülür. Ama 90. Dakikaya 2-0 veya 3-0 bir takım önde girerse genelde diğer takım havlu atar. “Birşeyler yapayım da maçı kazanalım” gayreti değil, “maç bitse de eve gitsek” havası hakimdir. Üçüncüsü; seyircinin hoşuna gol ve sayı atılması gider. Futbolda bir seyirci maç başına ortalama üç gol seyreder. Ama basketbolda çok sayıda sayı seyredilir. Ortalama bir basketbol maçında 150-160 sayı yapılabilmektedir.
Açıkladığım bu üç nedenden ötürü basketbolun futbola göre seyirci açısından daha ilgi çekici olduğunu iddia ediyorum. Şimdi gelelim kritik soruya… O zaman neden futbolun seyirci sayısı, TV’de maç izleyen sayısı basketbola göre daha fazla? Futbolcu formaları, basketbolcu formalarına göre neden daha fazla satıyor?
Bu soruyu iktisatta geçen “ağ dışsallığı” terimi ile açıklayacağım. Önce ağ dışsallığı nedir onu açıklayalım. Sizin bir ağın üyesi (örneğin; cep telefonu abonesi) olduğunuzu düşünelim. Sadece sizde cep telefonu varsa cep telefonu sizin bir işinize yaramaz. İkinci bir kişi cep telefonu alırsa siz onu, o da sizi arayabilir. Yani 2 farklı arama yapılabilir. Üçüncü bir kişi ağa katılırsa yani cep telefonu alırsa 6 farklı arama yapılabilir. Yani ağa biri katıldığında sizin potansiyel farklı arama imkanınız artar. Telefonu siz almamış olmanıza rağmen her yeni cep telefonu abonesi sizin faydanızı artırır. İşte buna pozitif ağ dışsallığı denir. Örneğin; sosyal medya hesabı açacaksınız. Facebook, Twitter ve İnstagram arasında karar vereceksiniz. Bunda dikkat ettiğiniz unsurlardan biri de çevrenizde ne kadar kişinin facebook ne kadarının Twitter ve ne kadarının İnstagram hesabı olduğudur. Çevrenizde eğer facebook hesabı olan çoksa siz de facebook hesabı açmaya meyilli olursunuz. Twitter ve instagram hesabı çoksa ona daha fazla ilgi gösterirsiniz. Çünkü arkadaşlarınızla bu sosyal medya hesabı sayesinde iletişim kurabilirsiniz.
Şimdi bunu basketbol veya futbolla ilişkilendirelim. Futbola ilgi gösterdiğinizi düşünelim. Bir arkadaş ortamına girdiğinizde söyleyebilecek çok sözünüz olacaktır. Tuttuğunuz takımın nasıl yendiğini, hakemlerin nasıl taraflı veya tarafsız olduğunu, karşı takımın nasıl üzüldüğünü anlatabilirsiniz ve bundan zevk alırsınız. Eğer çevrenizde futbola ilgi duyan sayısı çoksa aldığınız zevk de artar. Daha çok kişiyle futbol muhabbeti yapabilirsiniz. Basketbol için de aynıdır. Kişi etrafında futbola ilgi gösteren, futbol maçlarını seyreden kişi sayısının daha fazla olduğunu görüyorsa futbol izlemeye heves eder. Eğer Basketbola ilgi gösteren çoksa tam tersidir. Şimdi etrafınıza bakıyorsunuz, arkadaşlarınızın çoğu futbolu konuşuyor. Basketbol daha heyecanlı ve size daha hoş gelecek hareketleri izlettirse bile futbol, basketbola göre daha fazla ilgi çeker. Çünkü şahıs basketbol konuşarak iki kişiyle sosyalleşecekse futbol konuşarak 10 kişiyle sosyalleşebilmektedir. Yani mesele ağ dışsallığıdır. Kişi çevresinde futbol konuşan ağın daha kalabalık olduğunu görünce futbola ilgisi artmaktadır.
Atletizm, hentbol, güreş, okçuluk gibi spor dalları için de aynısı geçerlidir. Çevremizde çok az sayıda atletizm, hentbol, güreş yapan veya maçlarını seyreden vardır. Bu nedenle insanlar bu spor dallarına ilgi göstermez. Örneğin; halter çok sıkıcı bir spor dalıdır. Kişi halterin başına gelir. Bir iki dakika konsantre olduktan sonra halteri kaldırmaya çalışır. Bu kadar sıkıcı olmasına rağmen bir ara Türkiye’de çok kişinin seyrettiği bir spor dalıydı. Herkes halter ağına dahil olmak istiyordu. Neden? Çünkü Naim Süleymanoğlu Türkiye’ye gelmişti ve herkes onun şampiyonluklarını konuşuyordu. Kişiler de arkadaşları ile bu konuda konuşabilmek için sıkıcı olmasına rağmen halter müsabakalarını özellikle de Naim’in müsabakalarını takip ediyordu.