Musa fakih veya halk arasında  Zihnizade camisi diye bilinen caminin batı bitişiğindedir. Zihnizade camisi Candaroğullar döneminde yapılmıştır. Candaroğularının son beyi olan İsmail Bey  veya  ondan önceki beylerden birisinin zamanında yapıldığı anlatılmaktadır. Türbe binası da bu döneme aittir. Buradaki türbede on üç adet mezarın bulunduğu anlatılmaktadır. Günümüzde ise sadece iki mezar kalmış, türbe binası da yıkılmış ve diğer mezarlar da yerlerinden kaldırılmıştır.

Musa fakih  aslen Araç ilçesi Tavşanlı köyünden olup devrinin en büyük fıkıh alimlerinden birisidir. Doğum ve vefat tarihi bilinmemesine rağmen Candaroğulları Beyliğinin son dönemlerindeki alimlerinden olduğu bilinmektedir.

Cami ve civarında bir zaviye kurmuş ve çok sayıda ilim ehli yetiştirmiştir. Kendisinden sonra zaviyede Şeyh Hali Efendi ve Şeyh Ömer Seydi Efendilerin görev yaptıkları ancak bu zatların mezarlarının bulunduğu türbenin yıkılmasından sonra caminin batı kısmındaki mezarlarının kaldırıldığı da anlatılmaktadır.

Günümüzde buradaki türbede yatan iki tanesinin mezar yerleri bellidir. Bunlardan bir tanesinin Şeyh Musa Fakih-i Veliye ait olduğu anlatılmaktadır. Diğer mezar ise bu caminin tamiratını yaptıran Hacı Ali Efendiye ait olduğu anlatılmaktadır.

Buradaki on üç adet mezardan birisinin de halk arasında Zihnizade Hafız Efendi diye bilinen bir zata ait olduğu da anlatılmaktadır. Halk arasında bu camiye zihnizade camisi de denilmesi bu zatın ya camiyi tamir ettiren bir zat olduğu hafız olduğunu da düşünürsek bu zatın caminin imamlarından olduğunu da söylemek yanlış olmaz. Bu zatın miladi 1832 yılında vefat ettiği de bilinmektedir.

Candaroğulları döneminde yapılan bu cami günümüzde ibadete açıktır. Ancak içinde on üç adet mezarın bulunduğu bu tarih ve kültür mirası türbe yıkılmış ve buradaki on bir adet mezar da yerinen kaldırılmış sadece üstü açık iki adet mezar günümüzde caminin batı bitişiğinde mevcuttur.

Halk arasında Zihnizade Camisi olarak da bilinen Musa Fakih Camisinin kıble tarafındaki hamam ise Yakupağa camisinin de banisi olan Halimi Çelebi tarafından yaptırılmış ve geliri de cami giderlerine vakfedilmiştir. Miladi 1557 tarihli bir vakfiyede ise bu hamamın adı Yakupağa hamamı olarak geçmektedir. Günümüze bazı duvarları ulaşan bu hamam miladi 1952 yılında bir şahsa satılmış ve bu hamamı satın alan şahıs tarafından tahrip edilmiştir.

Kastamonu’da inanç turizmi ile övünürken bu türbelerin ve bazı camilerin yıkılarak yerlerine başka şeylerin yapılması Kastamonu İnanç turizmine vurulan en büyük darbeler olarak karşımızda durmaktadır. Bu noktanın biraz güneyinde kale ile yol arasında yapılan yapay bir şelale vardır. Bu şelalenin önündeki geniş alana tur otobüsleri park yapabilmektedir. Bazı turlar buradan yürüyerek şeyh Şabanı-ı Veli Türbesine doğru yürümekte olup ilk olarak Musa Fakih camisi ile karşılaşmaktadırlar. Bu cami ve buradaki türbe ile de sunum talep etmektedirler. Bizler burada yaptığımız sunumlarda olayı anlattığımızda gelen misafirlerimizin yani turlarla gelenlerin yüzlerindeki ifadelerden hayretler içinde kaldıklarını anlıyoruz. İlgili ve yetkililerin hiç olmaz ise buradaki tarihi caminin restorasyonunu yaptırdıkları olumlu karşılanıyor. Ancak buradaki türbenin de yerine belki de aslına uygun veya aslına yakın bir şekilde yenisini de yaptırmaları gerekirdi.  Bundan vaz geçtik hiç olmaz ise mezarlar yerinde kalabilirdi. Ne diyelim, devrimizin bazı insanlarının her halde Kastamonu’ya turist gelmesini de istemediklerinin bir belgesi de burası olsa gerek. Zaten Kastamonu Kalesine çıkıp baktığımızda eski Tarihi Kastamonu Şehrinden fazla bir şey kalmadığını da görüyoruz. Tarihi konakların arasında yüksek binalar, Tarihi Camilerin çevresindeki çirkin yapılar ve nerede ise otuz katı da geçen devasa yapılar Kastamonu’nun tarihi dokusunu oldukça bozmuş durumda.

Kastamonu’nun geleceğini turizmde gören bir kişi olarak yak, yık, yerine başka şeyler yap zihniyetinden kadim şehrimizin bir an önce kurtulmasını dilemekten başka elimizden bir şey gelmediğinin üzüntüsünü yaşıyoruz.

Hani tarihe saygınız yok, turizme de inanmıyorsunuz bunu biliyoruz. Bilim ve bilim insanların olsun biraz saygı ve hürmet edin bari.  Candaroğulları döneminin en önemli fıkıh bilimi alimi olan Şeyh Musa Fakih ve Çevresindeki zatların  makamları cennet ruhları şad olsun.