Terörsüz bir Türkiye'nin konuşulduğu ve yeni Anayasa hazırlıklarının yapıldığı bir zaman dilimine girdik.  26 ve 27 Mayıs tarihlerinde, Memur-Sen Genel Merkezinde, Eğitim-Bir-Sen ve İbn Haldun Üniversitesi iş birliğiyle "Türkiye’de Yükseköğretimin Yeniden Yapılandırılması: Yenilikler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri" konu başlıklı önemli bir kongre düzenlendi. Uluslararası nitelikli kongreye, yurt içi ve yurt dışından rektörlerin ve akademisyenleri katılması bu kongrenin önemini daha da artırmıştır.

Kongreye, Kastamonu ilini ve Kastamonu Üniversitesini temsilen ben, Dr. Öğr. Üyeleri Mahmut Sami KILIÇ ve Muhammed Said DOĞRU katıldık.

Kongrenin, yeniden yapılandırılması beklenen yükseköğretim sistemimizin çağın gelişmelerine uygun ve verimliliği artıracak bir şekilde yeniden yapılandırılması sürecine önemli katkılar vereceğine inanıyorum.

Sunduğum tebliğde, birinci nesil üniversitelerden dördüncü nesil üniversitelere evrilen süreçleri ve bu süreçlerin yeni yapılandırmaya olan etkilerini bilimsel bir çerçevede ele aldım. Bu kongrede sunulan tebliğler tam metin halinde yayımlanacaktır. Kongre düzenleme kurulu ve destek veren Eğitim-Bir-Sen ve İbni Haldun Üniversitesi tarafından sonuçlar ayrıca bir rapor halinde ilgili kurumlara sunulacaktır.

Yüksekögretim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Neden Gereklidir?

Sayın Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan “Türkiye Yüzyılı”nın anahtarının yeni anayasa olacağını ifade etmişti (https://t.co/U7ygalsHaw). Türkiye Yüzyıl’ının anahtarı yeni Anayasa ise bu süreçteki başarıların lokomotifi de eğitim ve yükseköğretim kurumlarımız olacaktır.

Kurumsal yapı kadar kurumun işleyiş ilkeleri ve yönetişim anlayışı da verimliliğin temel belirleyicisidir. OECD (2023) raporlarına göre, yükseköğretimde etkililik, “stratejik yönetişim kapasitesi”, “kurumsal özerklik”, “şeffaf hesap verebilirlik” ve “paydaş katılımı” gibi dört temel sütun üzerine kuruludur.

Dönüşüm için bazı gerekçeler:

·         1982 yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı darbe ürünü Yükseköğretim Yasası’nın, bilim ve dijital bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve kurumların verimli işleyişinde yetersiz kalması.

·         Üçüncü ve dördüncü nesil üniversite modellerine geçiş sürecinde mevcut yapının yetersiz kalması.

·         Üniversitelerde yönetim sisteminin ve yönetişim kalitesinin istenen düzeyde olmadığına dair düşünceler ve bu yetersizliklerin  idari/akademik personelin performansı, verimliliği ve motivasyonunu üzerindeki olumsuz etkileri.

·         Dünya ülkeleri arasındaki süründürülebilir kalkınmaya yönelik büyük rekabette yükseköğretimin ve Ar-Ge çalışmalarının belirleyici olması.

Yükseköğretim Kurumlarının Başlıca Hedefleri (Misyonu) Neler Olmalıdır?

Nitelikli bir eğitim-öğretim hizmeti vermek, araştırma laboratuvarlarıyla, Teknoparklarıyla ve diğer araştırma merkezleriyle evrensel bilgiye katkı verecek ve toplumsal sorunlara çözüm üretecek bilimsel çalışmalar yapmak, sanayi kuruluşlarına danışmanlık yapmak, üretilen teknik bilgiyi patentleştirmek ve bu bilgiyi ekonomik bir değere dönüştürmek.

Nasıl Bir Yükseköğretim Sistemi?

Nasıl bir sistem kuralım ki Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Türkiye Yüzyılı” olarak tabir edilen 21. yüzyıl Türkiye’sindeki hedeflerimizi gerçekleştirelim? Nasıl bir sistem kuralım ki eğitim-öğretimde kaliteyi yakalamış, Ar-Ge çalışmalarında hem niceliği hem de niteliği artırmış, toplumsal kalkınmaya yönelik işbirliklerine/katkılara da yoğunlaşmış ve uluslararası işbirliklerinde etkinliği/üretkenliği artmış yeni nesil üniversiteleşmeye/akademiye yönelik beklentile­rimizi, hayallerimizi gerçekleştirebilelim?

Yükseköğretim Sistemimizde Verimliliği Artıracak Bazı Öneriler

Verimliliği artırmak istiyorsak, kısa vadede YÖK’ün yapısal reformlarla daha şeffaf, performansa dayalı ve hesap verebilir hale getirilmesi gerekiyor. Orta vadede ise yükseköğretim sistemimiz, bir Yükseköğretim Bakanlığı çatısı altında veya yarı özerk bir sistemle; yönetim kalitesiyle daha verimli işleyen, kalite güvencesini önemseyen ve kaynak dağıtımı doğru bir şekilde sağlayan bir yapıya dönüştürülmelidir.

Kısa Vadede (Hemen) Yapılması Gerekenler

·         Üniversitelerimizde ehliyet ve liyakat esaslı akademik ve idari personel istihdamına öncelik verilmeli.

·         Rektör, dekan vb yönetici atama kriterleri net bir şekilde tanımlanarak yönetişim noktasında da kalite artırılmalı.

·         Üniversitelerimizde yeterli maddi kaynaklar sağlamak suretiyle eğitim-öğretim, Ar-Ge, inovasyon ve üretim kalitesi artırılmalı.

·         Çalışanların motivasyonunu, üretkenliğini ve çalışmaların verimliliği artırmak açısından son derece önemli olan gerek akademisyen ve gerekse idari personel tarafından sık gündeme getirilen talepler (hak edilen ünvanlarla ilgili kadroların geciktirilmeden verilmesi, yer değiştirme, ünvan değişikliği, terfiler vb.) dikkate alınmalı ve özlük hakları iyileştirilmeli.

·         Yükseköğretim kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından başlatılan akademik ve alana özgü standartların bir yükseköğretim programı tarafından karşılanıp karşılanmadığını ölçen değerlendirme ve dış kalite güvence sistemi ve süreçleri genişletilerek devam ettirilmelidir.

Orta Vadede Yapılması Gerekenler

·         “Yükseköğretim Bakanlığı Modeli” üzerinde çalışmalar hemen başlatılmalı. Bu model, kamu politikalarıyla daha bütüncül bir eşgüdüm sağlayabilir, performans odaklı yönetim süreçlerini hızlandırarak kaynak yönetiminde verimliliği artırabilir.

·         Uluslararası örnekler incelendiğinde, kurul veya bakanlık olarak her iki modelin de uygulandığı görülür. Türkiye, kendi dinamikleri içinde bu yapısal tercihleri, stratejik yönetim kapasitesi, paydaş katılımı, özerklik, hesap verebilirlik ve verimlilik ilkelerini birlikte gözeterek değerlendirmeli ve kendine özgü bir modeli geliştirmeli.

Neticede…

Kaliteyi önceleyen, yenilikçiliği teşvik eden, uluslararası rekabet gücümüzü artıracak, dinamik ve yeni nesil üniversitelerden oluşacak kendimize özgü yeni bir yükseköğretim sistemini kurgulamalıyız. Bilgi temelli kalkınma hedeflerimize ve her alandaki olumlu dönüşüme akademi cephesinden verimli bir katkının olması için de yeniden yapılanma kaçınılmazdır.

Bu planlamaları yaparken, bu kurumlarımızın, milli kültürümüzü yaşatmak ve onu tefekküre kaynak yapma hususundaki katkısı ve bu rolünün geliştirilmesine yönelik stratejilerinin geliştirilmesi de unutulmamalıdır. Rahmetli Nurettin Topçu’nun ifadesiyle “milletin kültürü üniversitesinde toplanır, merkezileşir ve orada işlenir. Mabet milletin kalbi ise üniversite beyni demektir" bilinci ve şuuruyla yeni ve sonuç verecek arayışlara yönelmek gerekiyor.

Bir zamanlar Ahilik Kültürüyle kaliteli ürün ve hizmet üretme alanında dünyaya örnek olmuş bir millet idik, istersek yeniden başarabiliriz.

Tüm okuyucularımızın Kurban Bayramını tebrik ediyorum.