Türkiye’de yaz aylarında sık sık yaşanan orman yangınları hem doğamızı hem de insanlarımızı derinden yaralamaya devam ediyor. En son Eskişehir Seyitgazi'de yaşanan yangında 11 Orman Bölge Müdürlüğü ve AFAD gönüllüsü vatadaşımızın hayatını kaybetmesi bizi derinden üzmüştür. Rabbim şehitlerize rahmet eylesin...

Hem can kayıpları, hem ormanlık alanlarda yaşayan hayvan ve bitki çeşitliliğinin yok olması hem de ekonomik kayıp anlamında düşünüldüğünde bu tür üzücü ve yıkıcı yangınlara karşı kısa ve orta vadede etkili tedbirlerin alınması çok önemlidir.

Son yıllarda artış gösteren, özellikle sıcak yaz mevsiminin 2-3 aylık zaman dilimde çok yaşanan bu felaketlere karşı etkili, bilimsel ve pratik çözümlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Bu noktada toplumun her bireyine ve kamu/özel/STK'lardaki her kuruluşa önemli görevler düşüyor.

Bu tür yangınların ortaya çıkış nedenleri arasında piknik vb. etkinlikler nedeniyle ormanda yakılan ateşin söndürülememesi, ormana atılan cam vb. atıkların havaların aşırı ısınmadıyla birlikte, güneş ışınlarını bulunduğu yerde yoğunlastırarak/sıcaklığını yükseltip kuru çalıları tutuşturması, art niyetli insanların kasıtlı davranışları vb. birçok neden sayılabilir.

Artan bu tür orman yangınlarının yaygınlaşmasının ve yangın başladıktan sonra hızlı bir şekilde geniş alanlara yayılmasının en önemli sebepleri arasında; ormanda biriken ve temizlenemeyen yanıcı biyokütle (çalı, döküntü, kurumuş ağaç ve yaprak vb.) maddelerindeki artışın olduğunu düşünüyorum. Bu konu, az bilinen ama aslında çok önemli bir çevresel dengesizlik problemine işaret etmektedir. Bu sorun ile ilgili bilimsel yaklaşımlarla çôzüm üretilmesi gerekiyor.

Enerji kaynaklarının değişiminin de orman yangınları üzerinde dolaylı bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. Günümüzde petrol, doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynakları yaygınlaştıkça odun ve kömür tüketimi de azalmaktadır. Eskiden kırsalda yaşayan halk, bu biyokütleyi yakacak odun olarak topluyordu. Ancak günüzde kırsal nüfusun azalmasıyla birlikte küçük yerleşım yerlerine kadar doğalgaz, elektrik ve diger yenilenenilir enerji kaynaklarının kullanımının artması ormandaki bu tür biyokütlenin tüketilmesini azaltmıştır. Ormana giriş ve toplama yasakları da bu tür maddelerin temizlenmesinin önünde bir engel teşkil ettiğini düşünüyorum. Bu durum, haliyle, ormanların kendi içindeki doğal temizlik döngüsünü de sekteye uğratmaktadır. Bu enerji dönüşümü küresel iklim değişikliğiyle birleşince haliyle ormanlık alanlar daha kuru bir ortam haline gelmekte ve yangınlar için daha elverişli ortamlar oluşmaktadır. Bu konuda en etkili çözüm önerisi şu olabilir: Kontrollü biyokütle hasadının yaygınlaştırılmasını sağlamaktır. Bu amaçla, orman Bakanlığı ve Genel Müdürlükleri, üniversitelerin Orman Fakültelerinde görev yapan akademisyenlerle işbirliği halinde kontrollü biyokütle temizliği projelerini hayata geçirebilirler. Bu çalısmalardan elde edilecek atıklar biyokütle enerji santrallerinde elektrik üretiminde kullanılabilir. Böylece hem yangın riski azaltılır, hem de yerli ve yenilenebilir enerji üretimi teşvik edilmiş olur.

Orman Yangınlarını Önlemek İçİn Kısa Sürede Etkİlİ OlabİleCek Bazı Tedbİrler VE Önerİler

1. Erken uyarı ve teknolojik izleme sistemleri kurululmalı:

- Yangınların başlangıcında tespit edilmesi için ormanlık alanlarda sürekli devriye halinde dolasan İHA ve drone gibi insansız hava araçlarının sayısı artırtılmalı ve kullanılmı yaygınlaşmalı.

- Yapay zeka destekli termal kameraların kullanımı sağlanmalı. Sıcaklık artışını algılayan ve yangın çıkma ihtimalini bildiren ileri teknolojik sistemler kurulmalı.

- NASA’nın MODIS ve VIIRS gibi sistemleriyle Türkiye ormanları da 24 saat uydular izlenmeli.

2. Müdahale kapasitesi ve egitimli insan gücü artırılmalı:

- Özellikle kırsal bölgelerde yangın söndürme ekiplerinin kullanacağı su havuzları oluşturulmalı.

- Yerelde/köylerde gönüllü yangın timleri oluşturulmalı. Bu timler, üniverstelerle işbirliği halinde egime tabi tutulmalılar. Köylerde ve orman köylerinde eğitim almış bu yerel ekiplerin ilk müdahale gücü artırılmalı.

- Orman içlerinde itfaiye araçlarının geçişini kolaylaştıracak karadan ulaşım yolları açılmalı.

3. İnsan kaynaklı riskler azaltılmalı:

- Piknik ve mangal yasakları yaz mevsimi boyunca sıkı denetlenmeli. Cezaların caydırıcılığı artırılmalı. Bilinçli ya da ihmalkâr davranıp yangın çıkaranlara ağır cezalar uygulanmalı.

- Farkındalık kampanyalarıyla, özellikle yaz aylarında TV, sosyal medya ve camilerde halk bilgilendirilmeli.

SONUÇ

- Orman yangınlarıyla mücadele yalnızca teknik boyutuyla değil, madi ve manevi boyutuyla topyekûn bir bilinçlenme ve seferberlik ruhuyla yürütülmelidir. Her fidanın bir hayat, her ormanın bir gelecek olduğunu unutmadan; bu dünyada her şeyin fani olduğu ve tabiatın da bize emanet edildiği şuuru ile hareket etmeliyiz. Peygamber Efendimizin (sav) “Birinizin elinde bir fidan varken kıyamet kopacak olsa bile derhal onu diksin.” (Müsned, III/184, 191) buyruğu, bizlere umutla mücadele etmenin ve tabiatı korumanın ne denli kıymetli bir ibadet olduğunu hatırlatmaktadır. Bu bilinçle atılacak her adım, hem dünyamızı hem de vicdanlarımızı yeşertecek, gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu hakkıyla yerine getirmemizi sağlayacaktır.