“Kelime kökeni İtalyanca "Città (Şehir)" ve İngilizce "Slow (Yavaş)" kelimelerinin birleşmesiyle türetilen "Cittaslow", "Sakin Şehir" anlamında kullanılmaktadır.

Daday Belediyesi, yaklaşık 2 yıllık bir başvuru sürecinde 72 adet kriterin sorgulandığı zorlu üyelik sürecini başarıyla tamamladı.

23 Mart 2024 tarihinde Belçika’nın Damme kentinde düzenlenen Uluslararası Cittaslow Koordinasyon Komitesi’nde Cittaslow Türkiye’nin 25. Üyesi olarak resmen açıklandı.

Cittaslow felsefesi (Yavaş şehir)yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunmaktadır. İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan kentlere Cittaslow unvanı verilmekte.

Cittaslow Türkiye şehirleri içerisinde yurdun dört bir yanından örnekler var. Bunlar: Ahlat, Akyaka, Eğirdir, Gerze, Gökçeada, Göynük, Güdül, Halfeti, Köyceğiz, Mudurnu, Perşembe, Seferihisar, Şavşat, Taraklı, Uzundere, Vize, Yalvaç ve Yenipazar.”

Mart ayının sonundayız.

Havalar aniden değişti. Mevsim bahardı birden kışa döndü. Isınan havaya, yalancı bahara aldanan erik, badem ağaçları çiçek açtı. Biz yazı beklerken kış geri geldi.

Ilgaz’a kar yağdı, kayakçılar sevindi. Köylere yağdı yollar kapandı, Özel idare köy yollarını birer birer açarak hayata bağladı kırsal kesimdekileri.

Gündem seçim ortalık toz duman malum.

Arada bir haber kaynadı gitti, çok fazla gündem olmadı.

Haber şöyleydi. “Kastamonu'nun Daday ilçesi Türkiye'nin 25. "Sakin Şehri" oldu”

Haberi okuduğumda aslında yıllardır bizim bildiğimizi bir şeyi dünyaya ilan etmişiz dedim.

Daday bize en yakın ilçelerimizden.

Sık sık gidip geldiğim hakikaten sessiz sakin bir yer.

Şehrin karmaşasından uzaklaşmak için benim de ilk tercihlerimden biri. Üstelik yıllar içinde Daday’ı defalarca yazmışız.

Sakinliğini, sessizliğini, güzelliğini yeni bilmiyoruz.

İşte şimdi yine düşelim yollara bakalım bizim Yeşil Daday’a, Sakin Şehirler Ağı'na (Cittaslow) a dâhil olan ilçemize.

Daday’a giden yoldaki molalarım.

Beni bilen bilir. Kötü bir huyum var. Eğer vaktim varsa ve bir yere fotoğrafa, geziye gitmek için yola çıkmışsam aklımdaki yerle gittiğim yer aynı olmayabiliyor.

Bir bahar günü çıkmışsam yola, gözüm masmavi gökyüzündeki beyaz bulutlara takılır. Gökyüzünde öbek öbek bembeyaz bulutlar özgürce dolaşırlar. Çocukken de bir çimenliğe sırtüstü yatar saatlerce izler, hayaller kurardım.

Ahmet Muhip Dıranas ne güzel anlatmış, “Şehrin Üstünden Geçen Bulutlar” ı

Bakıp imreniyorum akınına
Şehrin üstünden uçan bulutların.
Gidiyor, gidiyorlar yakınına
Rüyamızı kuşatan hudutların.

Rüyalarımın kuşattığı dağa, Ilgaz’a bakıyorum, ben de imreniyorum bembeyaz zirvesinde gezinen bulutlara.

Yavaşça Ilgaz’ımın camını aralıyorum.

Memleket havası alıyor, Ilgaz’ı içime çekiyorum doya doya.

Yol da yolculuk da hayat tarzımız olmuş. Bu sadece bir yerden bir yere gitmek değil, hayatımın anlamıdır.

Kendimi şöyle tarif ederim,

Ben bisiklet gibiyim durursam yıkılırım, düşerim.

İşte bu sebeplerle her yolculuk bir gidiş, geliş hayat kitabımın sayfalarına atılmış bir çentik, bir öyküdür.

Bu sebepten ben ne zaman Daday yoluna doğru gitsem, 30 km lik yol yarım saat değil saatler sürer.

Çünkü yol üzerinde görülecek çok güzel yerler vardır.

Daha yolun başında Gölköy’de bir tur atıp Ormanın Fidanlığını gezerim mesela,

Subaşına varmadan hemen yol üstündeki Seracılar lokantası/fırınına uğrayıp Hatice, Fatma Hanımların yaptığı Kül çöreğinden alırım

Subaşı çıkışında Kasaba Mahmut Bey Camisi tabelasını görünce dayanamam dönerim. Köyün yarısıyla akraba olduk sayılır gide gele. Şenol Karabekir, Adnan Mezgeldek, Muammer Kuş ve diğerleri,

Kasaba Mahmutbey Camisinin güvenlik görevlisi Ayhan Safoğlu her bahar bahçedeki elma ağacı çiçek açınca beni arar,

-Şefim senin ağaç çiçek açtı yağmur indirmeden, rüzgâr dökmeden yetiş.

Yetişemem hiç ne zaman gelsem bir gün önce yağan yağmur, esen rüzgâr çiçekleri ağacın dibine dökmüştür.

Şadırvanda oturup bu sene elmanın yaprakları ne zaman sararır, köyde ne var ne yok, kasabadan, gelenden, gidenden kıyıdan köşeden sohbet ederiz. Zaman şadırvandan akan sudan daha hızlı akar.

Tekrar yola çıktığımda Talipler, Şadibey, Germeçtepe, Mehran’ı geçerim. Geçerim ama bilirim ki her biri ayrı bir hikâye saklar içlerinde. Bu öyküleri duyabilmek için de buraların ruhuna dokunmak, konuşmak, hissetmek gerekir.

İnciğez köyünden geçerken Muhtar Alaettin Ünal’a selam vermeden geçersem bir dahaki sefere yol vermez görürse.

 …

Daday ‘a varmadan hemen sola dönerim, Uzbanlar’da Balaban Ağa çiftliği yoluna. Burada Nahide hanımdan, başodadaki deve derisinden yapılma sandığın, duvara kazınan eski yazı şiirlerin ve buranın ilginç öyküsünü dinlerim. Bahçedeki asırlık anıt ıhlamur ağacına, göletteki mandalara, bir merhaba demeden geçmek olur mu?

Olmaz elbet.

Bir kahve molası sonrası 40 yıllık hatırı dostluğu tazeleyip,400 yıllık sipahi otağına veda eder, düşerim tekrar yollara.

Nihayet ulaştığım Daday’da yol üstündeki İksir Oteli, kelebek Çayırını, Köpekçioğlu konaklarını içine girmeden sadece dışarıdan olsun görür, öyle geçerim.

Daday’da Alişlere uğrayıp üzümlü kek almadan yola çıkmam. Memişlerde et ekmeği yemeği dönüşe bırakıp, Ballıdağa, Borazanın hanına selam söyler, ballıbaba türbesinde bir dua okur devam ederim.

Yol kenarında Kılıç At Çiftliğinde bir çay molası mutlaka veririm. Mehmet Kılıç kardeşimle at safarisine çıkmadan evvel ayaküstü, at üstünde hal hatır sorar kucaklaşırız. Kızları İkbal, Şevval hemen benim torun Ilgaz’ı sorarlar. Ne zaman getireceksin öğretelim at binmeyi diye.

Yeşil Daday’ın insanı sakinleştiren mekânları nelerdir?

Ballıdağ…

Her ne kadar bir Ilgaz olmasa da Ballıdağ var. Kıvrım kıvrım bir yol düşünün iki yanında duvar diye asırlık ağaçların arasından gidiyorsun. Kışın karda yazın sıcakta bu görüntü bile insanın ruhunu dinginleştirmeye yeter de artar bile.

At çiftlikleri

Daday’ın simgelerinden biri de güzel atlar tesisleriyle çevrilmesi. Geçmişten bu yana Kelebek çayırı başta olmak üzere atlar özgürce bu ovalarda koşturmuşlar. Atlı terapi tesislerinde tüm sinirimizi atıp rahatlama şansımız her zaman var.

Göletler

Yumurtacı, Taşlık göletleri, Germeçtepe, Bezirgan barajından birine giderek suyun sakinleştirici etkisiyle balık tutamasınız da mutlu olarak geri dönersiniz.

Et Ekmeği
eee bu kadar gezmeye enerji de lazım. Daday’a gidip de et ekmeği yemeden dönülür mü hiç?  Fotoğrafçı kardeşim Berat Memiş in yerinde et ekmeği yanında turşu bir de ayran yedikten sonra ne stres kalır ne sinir.

İhsan Oğuz Balaban

Balıkçı şefin Daday’a gittiğinde ne kadar asabi olursa olsun, görünce hemen yüzünün güldüğü, sakinleştiği kişidir. Eski dostum, iş arkadaşım ve balık rehberimdir. Balık anılarımız bir kitabı dolduracak kadar çok ve renklidir. Bir gün yazarım umarım.

Daday, sakin bir yer arayanlar için en güzel tavsiyelerden biri.

Kışın kar görmek isteyenleri Ballıdağ’a, yazın yumurtacı göletine pikniğe, atlı safariyle farklı bir yolculuğa çıkacağınız atlı turizm çiftliklerine bekleriz.

Beni sorarsanız, balaban dostumla göletlerden birinde oltalarımızı suya salmış sohbet ediyorsak, kara çaydanlıkta çayımız kaynıyorsa işte en güzel terapidir.

Cebrail Keleş- Balıkçı Şef
27 Mart 2024 Daday