Sürdürülebilir Bir Kalkınmada İçin Üniversitelerin Katkısını Nasıl Artırabiliriz? (III)

"Millet bütçesine parazit değil, millet hayatına önder olacak bir üniversite kurmalı ve burada bir Rönesans’ın temellerini atmalıyız. Böyle bir Rönesans’ın ortaya koyacağı ilk prensip, hür düşünme prensibi olacaktır." (Nurettin Topçu)

Türkiye’de, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılabilmesi için yükseköğretim kurumlarımızın katkısı önemlidir. Önümüzdeki dönemlerde, yeni stratejiler geliştirerek bu kurumlarımızdan daha iyi bir verim almak için çaba göstermeliyiz. Bu stratejilerden en önemlisi de üniversitelerimizin yeni nesil üniversite modeline geçiş sürecinin hızlandırılmasıdır.

Türkiye Devleti olarak binlerce yıllık bir kültüre, medeniyete ve devlet tecrübesine sahibiz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Türkiye Yüzyılı” olarak tabir edilen bu yüzyılda, bilim ve teknoloji alanında da elde edeceğimiz başarılarla, daha güçlü ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelebiliriz.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR KALKINMA İÇİN ÜNİVERSİTELERİN KATKISININ ARTIRILMASI İÇİN BAZI ÖNERİLER

·       Maddi ve manevi alanlardaki kalkınma birlikte düşünülmelidir. Bu nedenle, üniversitelerimizin milli kültürümüzü ve manevi değerlerimizi yaşatmak ve onu tefekküre kaynak yapmak hususundaki rolü geliştirilmelidir.

·       Son 100-150 yılda “aydın” olarak tabir edilen bir kesim, halkımıza ve değerlerimize yabancılaşmıştır. Rahmetli Nurettin Topçu, aydın insanların ve halkın birbirine yabancılaşmasını Erzurumlu bir köylünün ağzından kısaca şöyle ifade eder: “Bizim aydınlarımız vagonlardan kopan lokomotifler gibidir. Onlar kömürlerinin bittiği yerde yolda kalır, bizler de buralarda gebeririz.” Bu nedenle, bu yabancılaşmayı ortadan kaldırmak için üniversite-sanayi-toplum ilişkileri geliştirilmeli ve toplumsal sorunların çözümünde akademisyenler daha aktif olmalıdır.

·        “Hiç kimse mükemmel değildir ancak mükemmeli aramalıdır” ilkesinden hareketle; sürdürülebilir bir gelişme ve verimlilik için kaliteli hizmet/ürün üretilmeli ve kaliteli insan yetiştirilmelidir. Bu nedenle, üniversitelerimizde kalite güvence sistemlerini uygulamak öncelikli hedeflerimiz arasında olmalıdır.

·       Bir zamanlar Ahilik Kültürüyle kaliteli ürün ve hizmet üretme alanlarında dünyaya örnek olmuş bir millet idik. istersek yeniden başarabiliriz. Bunu da doğruluktan, dürüstlükten, ehliyetten, liyakatten taviz vermeyenler ve fedakârlık yapanlar, yani gerçek bir vatansever ruhuyla hareket eden/edecek olanlar başaracaktır.

·       Kurumlarda, yöneticilerin aldıkları kararlar kendi beklentilerinden ziyade kurumun ve toplumun beklentilerine göre istişareyle alınmalı,  bireyselliğe meydan verilmemeli, yönetimlerde ve alınan kararlarda “biz” düşüncesi hâkim kılınmalıdır.

·       Bilim sorun çözme sanatıdır. Üniversiteler verdikleri eğitim ve yaptıkları Ar-Ge çalışmalarıyla sorun üreten değil sorun çözen kurumlar olmalıdır. Yönetici, çalışan ve hizmet alanlar arasında barışın ve huzurun hâkim olduğu, çalışanlarının ve hizmet alanların motivasyonun yüksek olduğu ve verimlilikte örnek gösterilen kurumlar olmalıdır.

·       İleri teknoloji ürünlerin Ar-Ge ve üretim faaliyetlerine daha çok ağırlık verilmelidir. Bu kapsamda, üniversitelerin ve sanayi kuruluşlarının, karşılıklı çıkar esasına dayalı, başarılı sonuçlar verecek işbirliği model ve uygulamalarını geliştirmeleri gerekiyor. Bu yaklaşım, dünya ülkeleri arasındaki rekabette ülkemize büyük kazanımlar sağlayacaktır.

·       Devletimizin üniversiteye tahsis ettiği destekler dışında, üniversitenin döner sermaye kanalından elde ettiği gelirlerinin artırılarak, üniversitenin, kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayan bir kurum haline gelmesi lazım. Bu gelirlerin, üniversitenin çeşitli altyapı sorunları, eğitim-öğretimde ve araştırma birimlerindeki ihtiyaçlar için kullanılması sağlanmalıdır.

·       Kaynakların verimli kullanılması, israfın önlenmesi ve giderlerin azaltılması noktasında, üniversitelerimizin, “Yeşil Kampüs” ve “Sürdürülebilir Üniversite” kavram ve uygulamaları çerçevesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından verimli bir şekilde yararlanan, sıfır atık vb çevre projelerini verimli bir şekilde uygulayan kurumlar olması için çaba gösterilmelidir.

·       Türkiye’den yurt dışına nitelikli beyin göçünün tersine çevrilmesi için son zamanlarda başlatılan çalışmalar devam ettirilmelidir.

·       Kaynakların verimli kullanılması noktasında, bir üniversitenin öğrenci sayısını artırmaktan ziyade, Ar-Ge ile bilgi üreten, ürettiği bilgiyi ekonomik değere dönüştüren üçüncü ve dördüncü nesil üniversite modeline geçiş süreci hızlandırılmalıdır. “Küçük ve orta ölçekli fakat yüksek bütçeli, nitelikli bir üniversite modeli” birçok Avrupa ülkesinde başarıyla uygulanan bir modeldir. Bu stratejiyi uygulamak daha doğru ve verimli bir strateji olacaktır.

·       “Bir üniversitede ne kadar çok öğrenci varsa bu durum o ilin ekonomik kalkınmasına daha çok katkı verir” vb. yanlış düşüncelerden vazgeçilmelidir. Nicelik ve nitelik birlikte düşünülmelidir. DoğruSU, küçük ve orta ölçekli, üçüncü ve dördüncü nesil bir üniversite modeliyle geçmektir. Bu modelde, üniversite, toplum ve sanayi kuruluşları ile işbirliği yaparak ürettiği bilgiyi ekonomik değere dönüştürür ve bulunduğu ilin ekonomik kalkınmasına daha çok katkı verir. Bu strateji, araştırma odaklı ve bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma projesinin verimliliğini de artıracaktır. Bununla beraber, üniversitelerimizde kurulan/kurulacak olan teknoparkların ağırlıklı olarak ihtisaslaşma projeleri doğrultusunda faaliyet göstermesi ve bunların başarıları bu stratejiyi başarıya ulaşabilecek etkenler olarak ifade edilebilir.

·       Bugüne kadar bir takım değişiklikler geçirmesine rağmen, uygulamada istenen sonuçları verEmeyen 2547 sayılı YÖK yasası değiştirilerek bu alan yeniden kurgulanmalıdır. Üniversitelerin bağlı bulunduğu ve fonksiyonu daha çok planlama, denetim ve koordinasyon olacak bir modelin (Yükseköğretim Denetleme ve Koordinasyon Kurulu) hayata geçirilmesi için çalışmalar başlatılmalı ve biran önce bu çalışmalar neticelendirilmelidir.

SONUÇ

Plansız, programsız, zamansız, usulsüz, yöntemsiz, kontrolsüz ve kalitesiz bir şekilde yapılan hizmetlerin sonucunda; zaman, mekân ve imkân israfı yapılmaktadır. Bu durumda hem hizmet edenlerin hem hizmet alanların hem de hizmete vesile olanların moralleri bozulmakta, şevkleri kırılmakta ve böylece hizmet kaynakları kurutulmaktadır.

Unutmayalım; niteliksiz (keyfiyetsiz) nicelik (kemiyet) değersizleştirir ve kıymetten düşürür. Önemli olan kalitedir, niteliktir. Binlerce dikeni bir araya getirirsek bir güldeki güzelliği (niteliği) göremeyiz.

Millet olarak çok çalışarak, tüm kurumlarımızda ve özel yaşantımızda israf etmeden verimlilik esaslı bir tüketim ve üretim anlayışıyla hareket edelim ve bu oyunu kurallarına göre oynayarak ülkemizin kalkınması için çaba gösterelim ve bizi boş hayallerle oyalamak isteyen Siyonist ve Emperyalist küresel güçlere fırsat vermeyelim… Ki hayatta sadece taklit eden, çılgınca tüketen, borç içerisinde kıvranan bir ülke ve bireyler olmayalım.

Bilim ve teknolojide en iyisini yapan, üreten, özgün bir sanata ve ciddi bir beceriye sahip ve kendine özgü başarı hikâyeleri olan bir ülke ve bireyler olalım. Neticede, adaletle hükmedecek, dünyadaki mağdur ve mazlum insanların umudu olacak bir ülke konumuna gelelim…

Kader gayrete âşıktır... İstersek başarırız ve herkes çalışmasının karşılığını mutlaka alır...

Selam, sevgi ve saygılarımla…

 

Prof. Dr. Zekeriya Yerlikaya

e-posta: [email protected]

LinkenIn: https://www.linkedin.com/in/zekeriya-yerlikaya-9992b272/

Twitter (X): https://twitter.com/yerlikayazeki

Faceebook: https://www.facebook.com/zekeriya.yerlikaya.7