İlimizin içinde canhıraş boğuştuğu keşmekeş yıllardır “sağlık”, senelerdir sorunları halının altına süpüre süpüre bugüne gelindi, bıçak kemiğe dayandı…

“Kar yolları kapadı”.

Sebepleri çok…

Kabahatin büyüğü elbette sesi kısık çıkan meslek odaları ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere kamuoyunda, ardından bürokratlarda, “kasaba politikacısı” rütbesi üstüne çıkamayan siyasilerde.

Altını çizmekte fayda var…

Seneler senesi siyasetin en cirit attığı kurum sağlık teşkilatı oldu ilimizde, adam kayırmacılığın has dergahı, ocağı adeta.

Nasıl kıydınız bu şehre?..

Günah değil mi?

İşte bugün ödediğimiz fatura…

Geçmişte har vurulup harman savrulan günlerin hesabıdır. 

Hep birilerinin adamları yönetti sağlık teşkilatını…

O nedenle kimse dokunamadı, yerlerinden oynatamadı, ta ki devir değişene kadar.

Siyasetçiler ve adamları…

Kastamonu’yu bu hale getirdi.

Bugün kaldırılmak için ter dökülen enkaz en az yarım asrın döküntüsü…

Kolayına kalkmaz.

(Kamu yatırımları geç geldi…

Gelen de “curcuna”.

“Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi” binası…

Acemiliğin daniskası.

Hastane etrafındaki alana dair “şehir planlaması” trajikomik…

“Rant”.

Silsileden yoksun…

Bir şehirde üçüncü basamak hastane varsa (eğitim ve araştırma), illaki ikinci basamak (devlet hastanesi) hastaneyi de göz arar, şehrimizdekileri yıktık.

Günü kurtarmaya güdümlü…

Burnunun ucunu görmeyen zihniyet.

Özel sektör boylan(dırıl)madı…

Kamunun yükünü alamadı. 

Yaşlı nüfus cennetiyiz…

“Beyaz ışık” burnumuzun ucunda.

Coğrafya dağınık…

“Perakende sağlık hizmeti” sunulsa yeri.

“Randevu yok”…

“Sinop” başta olmak üzere çevre illerden hasta çekiyoruz, keşke “ithal” hasta sayımız açıklansa da aslında bir nevi “bölgenin sağlık merkezi” olduğumuz gün yüzüne çıksa, “bölge hastanesi”.

Karabük’e giden hasta kadar…

Karabük’ten gelen de var(dır).

“Kamuoyu bilgilendirmesi” sorumluluğu olmadığı için kamuda…

Kendine yarayacaklarının üzerini de örter alışkanlıkla.)

Not: Hafta sonu heyet halinde Sağlık Bakanlığı’nda yapılan görüşme son derece kıymetli…

Sağlık ile ilgili tüm paydaşların bir arada talepte bulunmasının meyvesini ilimiz elbette yiyecektir.

14 Mayıs’tan itibaren “düze çıkması” için sağlık gemisinin yelkenlerini rüzgarla doldurmaya dönük sarf edilen büyük emeği elbette saygı ile karşılamamız gerekiyor…

Olacaksa bu sefer olacak.

Kolay değil tabii…

Mevcut altyapıyı iyileştirmek yanı sıra yeni yatırımlara ihtiyaç olduğu aşikar, sorun “yapısal”, altından kalkmak için vazgeçmeyecek irade zorunlu.

Not 2: Yoğun bakım yatak sayısı artırmakla övünülür mü?..

Bu nasıl bir bakış açısı?

Elbette gerektiği ve yettiği kadar yoğun bakım yatağına sahip olmalı ilimiz…

Amaç, yoğun bakım yatağına düşmeden insanları korumak, olmamalı mı?

Cezaevleri ile övünmek gibi…

Suçu önle.

    

Not 3: İlimizde hüküm süren solunum yolu hastalıkları salgını ile ilgili tek açıklama yok taşra teşkilatından…

Türk Tabipleri Birliği’nden öğreniyoruz başımıza geleni.

“Maske takın” de…

“Mesafe” de.

Millet yatak yorgan…

“Bir şey” de.