17 Nisan’daki yazımda ilimizi de içine alan “tekstil” ve “konfeksiyon” sektörlerine dair çalan alarm zilini duyurmuştum, nihayetinde ilimizin en yüksek rakamlı istihdam sektörleri bu ikisi, namları her ne kadar yerel kalkınma ve gelişme nutuklarında hiç geçmese de…
Her iki sektörde ulusal bazda süren kriz daha da derinleşirken elbet Kastamonu’da da yansımasını buluyor/bulacak.
Kriz bir de “olumsuz eylem ilkesi” hattında ilerliyor…
Kadın emekçiler işini kaybediyor.
Kastamonu’nun istihdamda en yüksek hacimli sektörleri “dokuma, giyim eşyası ve deri imalatı” 2023 verisine göre…
“84” işletmenin çalışan sayısı “6 bin 186”.
Misal…
“Orman ürünleri ve mobilya imalatı” sektöründe “356” işletmedeki istihdam “4 bin 293” kişi.
İlin en kallavi istihdamcısı olmasına rağmen “tekstil” ve “konfeksiyon” sektörleri adeta “yok hükmünde” tutuluyor ezelden beri ilimizde…
Üstüne üstlük “ihracatçı” olmalarına da karşın.
“Tekstil” ve “konfeksiyon” işletmelerinin başlarını sokacakları en azından bir “orta ölçekli sanayi sitesi” dahi yıllar yılı Kastamonu gündemine giremedi…
Apartman altlarına revan.
(17 Nisan tarihli yazımda Ekonomim gazetesindeki Yener Karadeniz’in 2025’in ilk ayına ilişkin verilerini içeren haberini ilimize dair yorumlamıştım…
Karadeniz yılın ilk çeyreğini de göz önüne serdi gazetesinde önceki gün.
17 Nisan tarihindeki yazımdaki bir alıntımı hatırlatayım…
“Geçen yılı 65 bine yakın istihdam kaybı ile kapatan tekstil ve hazır giyim sektörü, 2025’e de kötü başladı. Yılın ilk ayında iki sektörde toplam istihdam kaybı 14 bin 720 oldu. Yılın ikinci yarısında bekledikleri toparlanmayı 2026’ya erteleyen sektör temsilcileri gelecek yıl için de endişeli.”
Yılın ilk çeyreğinde “tekstil” ve hazır giyim sektörlerinin ülke genelindeki halleri nice oldu peki?...
“Türkiye ekonomisinin istihdam ve ihracat lokomotiflerinden tekstil ve hazır giyim sektörleri, 2025 yılının ilk çeyreğinde kan kaybetmeye devam etti. Bu yıl yalnızca üç ayda her iki sektörde toplam 2 bin 147 firma faaliyetini sonlandırdı. Aynı dönemde çalışan sayısı da 35 bin 460 kişi azaldı. 2022’nin sonundan bu yana bakıldığında ise iki sektörde şirket sayısı 7 bin 96 adet gerilerken istihdam kaybı ise 298 bini geçti ve toplam çalışan sayısı 1 milyon 222 binden 923 bine düştü. Başka ifade ile 2022’nin sonundan bu yana çalışan her 4 kişiden biri sektörlerden çıkış yaptı.”
Ayakta kalanların da kapasite düşürdükleri toplam ihracat içindeki pay düşüşünde görülüyor…
“Ocak-Nisan döneminde sektörün ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 8 azalarak 3,86 milyar dolara geriledi.”
Kötü gidişatın sebepleri üretim maliyetlerindeki artış, enflasyon artışının altında kalan kur, yüksek faiz…
Küresel ekonomiye ilinti, fason üretim, hormonlu büyüme kalemlerini de görmezden gelmemek lazım.
“Markalaşamamak”…
Bu da fena dert.
Tuzu kuru işletmeler yurtdışına göçerek su üstünde kalmayı başarıyor…
Olan yine “gariban” işletmelere oluyor.
Muhalefet partisi lideri dahi tekstil ve konfeksiyon sektöründeki işletmelere Suriye’ye göçmeyi işaret etti…
Bu da ayrı bir çıkmaz sokak sektör namına.
Zaten “sallanan” Kastamonu ekonomisi tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin küresel bağlantılı ulusal krizinden ne ölçüde etkileniyor?...
Ortada veri olmadığı için üzerine konuşmak sağlıklı değil.
Kapanan işletmeler var mı?...
Var.
Tesis taşıyanlar mı var mı?...
Var.
Sabrını yitiren işletmeler var mı?...
Var.
Kastamonu’nun dönemsel ya da sürekli sektörel krizlere karşı bütüncül bir “iş ortamı” planlaması var mı?...
Yok.
Olacak mı?...
Hayır.
Not: Nazım Hikmet’in 62’inci ölüm yıldönümü bugün…
Fikriyatının oluşmasında 1921 Ocak’ında19 gün kaldığı İnebolu/Kastamonu günlerinin etkisi olduğuna göre “bizden” saymak yersiz olmaz Nazım’ı.
Anmak lazım…
Vefa ile.
Geçtiğimiz yıl İnebolu günlerinde kaleme aldığı “Abaş Baba Türbesi” şiirini paylaşmıştım bugün…
“Ezoterik” Nazım.
“Coğrafya” ve “tasavvuf” tazyikinden olsa gerek…
Fena dokunuyor bana bu şiiri.
Bir daha okur muyuz?...
“Derdimizi duyunca onu salık verdiler / Bize onun yerini köylüler gösterdiler / Gösterip dediler ki ufuklarda coşunca fırtınaların kalbi / Annesinin boynuna sarılan çocuk gibi / Yolcusu gelmeyenler koynuna sokulurmuş / Abaş Baba her derde deva bulurmuş / Karanlık sularda boğulurken yolcular / Günahkâr Karadeniz onun yerini arar / Eteğine sürermiş inleyerek yüzünü / Ziyaretine gittik onu bu Cuma günü / Öyle azametli ki Abaş Baba Türbesi / Üstünde bir çatı yok, gökler onun kubbesi / Mehtap onun kandili, yıldızlar onun mumu / Bu tepede bu mezar cennete bir kapı mı / Derdimize teselli buluruz diye belki / Dikenli dallarına biz de iplik bağladık / Biz de köylüler gibi huzurunda ağladık”
“Üstünde bir çatı yok…
Gökler onun kubbesi.”
“Derdimize teselli buluruz belki diye”…
Okumaya devam dizelerini.