Anadolu Beylikleri döneminde gelişme halinde olan “tek kubbeli camilerin” ilk olgun örneği ve Candaroğulları dönemine ait Kastamonu’daki “ilk cami olma” özelliğine sahip olan İbn Neccar Camii’nin kubbe tavanında daire teşkil edecek biçimdeki “Besmele ve İhlâs Suresi” hat günümüzde yok…
“Ne, ne zaman, nerede, nasıl, neden, kim” sorularının yanıt bulması elzem.
Önceki yıllarda vardı…
Günümüzde yok.
İbn Neccar’a (Marangozun oğlu) karşı yükümlülüğümüz sorunun cevabını bulmak…
“Kültürel ve tarihi mirasa kök sürdürmek” sorumluluğumuz ayrıyeten.

1943 depreminde son cemaat mahallini de tamamen kaybeden ve tarihsel süreçte uzun süre harap kalan cami1967 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “restore” edildi…
Kitabi olarak her ne kadar “restore” denilse de yapılan “işe”, söz konusu onarım sonucu yapının genel karakterini büyük ölçüde kaybettiği, kiremit örtülü ve çokgen kasnaklı kubbesinin klasik dönem kubbeleri tarzına evriltildiği, dolayısıyla “özgün” biçiminden uzaklaştırıldığı vaki.
Kubbe tavanında daire teşkil eden biçimdeki “Besmele ve İhlâs Suresi” içeren hat o vakit mi “heba edildi” yoksa 2000’li yıllardaki onarımda mı?...
Cevap bekleyen soru bu.
(İbn Neccar Camii üzerine bilimsel bilgiyi doğrudan alıntılamakta fayda var…
Geçmişten günümüze tarihsel seyri görmek namına.

Mustafa Kurul ve Nezahat Serin’in Tarih Okulu Dergisi’nin Aralık 2016 sayısında yayımlanan “Kastamonu İbn Neccâr Camisi Üzerine Bir Değerlendirme” makalelerinin “özet” kısmı…
“Kastamonu İbn Neccâr Cami, Candaroğulları Beyliği hükümdarlarından Adil Bey döneminde Dülgeroğlu adıyla şöhret bulan Murat oğlu Hacı Nusret tarafından miladi 1353 yılında yaptırılmış olup dönemin ilk camisi olma özelliğine sahiptir… Kastamonu Kalesi’nin güneydoğu tarafında İbn Neccâr Mahallesinin Eligüzel sokağının köşesinde yer almaktadır. Cami harim ve son cemaat mahallinden oluşmaktadır. Cami kare planlı olup tamamen kesme taştan inşa edilmiştir. Harimi örten tek kubbeye köşelerden sade tromplarla geçilmiştir. Son cemaat yerinin zemini taşla döşenmiş olup, üzeri üç küçük kubbe ile örtülmüştür… Caminin en dikkat çekici kısmı ahşap kapısıdır. Ahşaptan çift kanatlı tamamen oyma olan kapı orijinaldir. Cami giriş kapısının her iki tarafında ahşap mahfiller vardır. Tavanında daire şeklinde İhlâs suresi yazılı olan kubbe çevresi ve pencere kenarları kalem işi bitki motifleriyle bezenmiştir. Cami bütün bu özellikleriyle birlikte Anadolu mimari tarihinde tek kubbeli camilerin ilk örneklerinden bir tanesidir.”
İbn Neccar Camii…
“Candaroğulları döneminin Kastamonu’daki ilk camisi” ve “Anadolu mimari tarihinde tek kubbeli camilerin ilk örneklerinden biri”.
Görüldüğü üzere…
Emsalsiz bir “tarihi miras” ve “kültürel kimlik” eseri.
Dahası…
“Marangozun oğlu” ifadesinden yola çıkılarak isim bulan İbn Neccar Camii’nin “Kırım” ile de ilintisi var söz konusu makalede geçen “Talat Mümtaz Yaman; ‘Caminin Kırım’dan gönderilen birtakım gelirleri olduğu ve bundan yola çıkılarak İbn Neccâr’ın Kırım’lı olduğu tahmin edilmektedir’” kaydından dolayı.

Kastamonu’nun bu emsalsiz tarihi mirasının kıymetini Kurul ve Serin’in makalesinin “Sonuç” kısmı ile anlamayı sürdürelim…
“Bu çalışmada Kastamonu İli, Merkez İbn Neccâr Cami mimari, malzeme-teknik ve bezeme özellikleri açısından tanıtılarak yapının günümüzdeki durumu belgelenmeye çalışılmıştır. Kitabesine göre 14. yüzyılda Candaroğlu Adil Bey döneminde yörede yapılmış ilk ve en eski cami olma özelliğine sahiptir… Bursa Alaaddin (1326), İznik Hacı Özbek (1353), Afyon Kubbeli (1330) ve İnönü Hoca Yadigâr (1374) gibi benzerleri görülen İbn Neccâr Camii, Anadolu Beyliklerinde gelişme halinde olan tek kubbeli camilerin ilk olgun örneğidir. 9.50x9.50 m. ebatlı kare planlı cami; harim ve son cemaat mahallinden oluşmaktadır. Caminin sekizgen kasnaklı, 5.50 m. çapında ve 9.50 m. yüksekliğindeki, merkezi kubbesine köşelerden, süslemesiz basit tromplarla geçilmektedir. Caminin tamamen kesme taştan yapılan dış duvarları titiz bir işçilik ürünüdür… Yapının en dikkat çekici kısmı olan ahşap giriş kapısının kanatlarında; ahşap işçiliğinin önemli bir grubunu oluşturan ve Selçuklu süsleme geleneğinin uzantısı olarak Aydınoğulları’na ait 1312 tarihli Birgi Ulu Camisinden, 1367 tarihli Kastamonu-Kasabaköy Mahmud Bey camisine, Karamanoğulları’na ait 1302-03 tarihli Ermenek Ulu ve Sipas camileri ile Karaman’daki 1432 tarihli İbrahim Bey İmareti’nden Gebze'de bulunan ve 14. yüzyıl ortalarına tarihlendirilen Orhan Gazi Camisi’ne kadar birçok yapıda benzer örnekleri olan, geometrik çerçeveler içinde üsluplaştırılmış girift bitkisel bezemeler bulunmaktadır… İbn Neccâr Cami; bütün bu özellikleriyle, Kastamonu ve çevresinde bugün de önem taşıyan ahşap işçiliğinin gelişmesinde ilk ve önemli örneklerden bir tanesi olmuştur. Bu nedenle caminin korunması ve tanıtılmasına yönelik çalışmalar yapılması kültür ve İslam sanatları tarihimiz açısından önem arz etmektedir.”

Not: Bursa Alaaddin Cami 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası ilan edilen alan içinde yer alıyor, Hacı Özbek Camii’nin de kapsamında olduğu İznik’e başvuruda bulunduğu UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi için 2024 yılında “tarihi yapıların korunmadığı” gerekçesiyle ret cevabı geldi, Afyonkarahisar’daki “Kubbeli Cami” ve İnönü Hoca Yadigâr Camii için herhangi bir UNESCO girişimine rastlamadım…
Kastamonu’daki İbn Neccar Camii için zaten bir girişim yok.
Hatta…
Farkında dahi değiliz!
Kasaba köyündeki Mahmutbey Camii’nin Anadolu’daki emsal camiler ile UNESCO sürecine dahil edilmesi gibi…
İbn Neccar Camii de emsalleri ile UNESCO Dünya Mirası Listesi yolculuğuna çıksa mı acep?
İş mi çıkarıyorum?...
Tamam geri aldım önerimi.