Hekimliğinin de getirdiği ağız alışkanlığı ile çevresi “Galip Hoca” diye seslenir, ne zaman işitsem aklıma hep öbür “Galip Hoca” gelir, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve 3’üncü Cumhurbaşkanı merhum “Celal Bayar”…

Keşke “Galip Hoca” gibi savaşçı, direnişçi ve asi olabilseydi “Galip Hoca”.

Ne belediye başkanlığı ne de yeniden adaylık sürecinde ne savaştı, ne direndi, ne de asiliği ele aldı…

Doğru bildiğine inandıklarını gür sesle söylemedi, söyleyemedi, söylemek istemedi.

“Boynu bükük” hali fiziksel değil kimyasal…

“Boyun eğdi”.  

Bir iki “yükseldiğine “ bakmayın…

İçine attı.

Koltuğa oturduğu andan itibaren…

Taht kavgaları hiç eksilmedi.

Sabah erken kalkanın darbe yaptığı ülkeler misali…

Ne hırslılar, ne kendini Kaf dağında görenler, ne bulunmaz Hint kumaşları.

Galip Hoca’nın “Aşil topuğu” burada kendini gösterdi…

Halktan evvel teşkilatın geldiğini düşündü belki, belediye başkanı değil de adeta ülkü ocaklı bir delikanlı gibi hareket etmeye başladı, parmaklarından “kurt işareti” eksilmez oldu.

İyi de Galip Hoca!..

“Kastamonu Belediye Başkanı” olduğunu unuttu .

Rakiplerinin çoğunluğunun kendi mahallesinden olduğunu görmek besbelli…

Mahallesinden dışarı çıkarmadı onu.

Orada kaldı…

Sokak aralarında kayboldu.

Halka sırtını dayamaktan çok…

Partisinde puan yapmaya çalıştı, ittifak ortağında hatta, “ittifak adayı” olmayı kurdu kafasında.

İçine “cin kaçmışçasına”…

Başka bir kimliğe büründü.

“Galip Hoca” gitti…

Farklı biri çıktı geldi.

Ben tanıyamadım misal…

Hastanedeki odasında, muayene esnasında, bir demli çayın etrafında dakikalarca muhabbet ettiğim o “kültürlü” ya da moda deyimle “entelektüel” adam nereye gitmişti, ne aklım ne mantığım aldı.

İlk 3 sene…

“Havadan sudan” hukukumuz olan Galip Hoca, son 2 yılda inanılmaz bir “dönüşüm” sağlayarak, kelimenin tam anlamıyla “geri döndü” ve “belediye başkanı” oldu.

Ardı ardına projeler patlattı…

Alınmaz denilen AB hibelerini bir bir Kastamonu’ya getirdi, muhteşem, harikulade.

İlk 3 yıl heba olmuştu ama…

Halk kararını çoktan vermişti.

O da farkındaymıştır büyük olasılık…

“Tren kaçtı”.

Halka değil partiye dayandığı sırtının…

Faturası ağır oldu.

Anketleri bile anmaya gerek yok…

“Bit pazarına nur yağdığı” zaten ortadaydı.

Genel siyasi konjonktür ve yerel siyaset de etkiledi haliyle…

Öngörüler seçime girmesi halinde başarı şansını çok düşük gösteriyordu.

Elbette kasaptaki ete soğan doğranmaz…

“Öngörü” kelimesinin altını çizmekte fayda var.

Partisinin genel merkezi hangi kriterlere göre hareket etti elbette bilinmez…

Ancak, nezaketli bir yol tercih edilmediği kesin, en baştan “dinlen” denebilir ve adaylık başvurusu hiç yaptırılmayabilirdi.

Kötü yönetilen bir süreç…

Hemşerimiz adına çok üzüldüm.

Şehrimize hizmet etti…

Başlattığı vizyon projeler umarım selefi tarafından nihayete erdirilir.

Galip Hoca’nın yolu açık olsun…

Yeniden iki lafın belini kırabilecek bir dosta kavuşacak olmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Boş ver…

İki şiir okursun, son beş yılın yorgunluğu geçer, yeniden doğmuş gibi olursun.