Asâr-ı atîka belediye binasının zihnimde kalan tek hatırası iki taraftan çıkılan sarımsı renkteki merdivenleri, taş desem taş değil, beton hiç değil…
Üç beş basamaklı bir taraftaki merdivenden çıkıp ana kapıya sırtımı verip halkı selamlarcasına “İtfaiye” istikametine bakmak ve diğer taraftaki merdivenlerden inmekti çocukluk eğlencem.
Rahmetli peder beyin belediyede dolmuş şoförü olarak çalıştığı yıllar; “Hastane, Orman, Olukbaşı”, Adliye önünden hareket…
Kırmızıya iflah olmaz aşkım o dolmuş renginden belki de.

Merdivenlerini oyun alanına çevirdiğim o asar-ı antikayı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ziyaret etti 1925’in Ağustos’unda…
Ve eminim ki o sarışın kurt o merdivenleri de “ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak” çıktı ve indi.
Kocatepe’den Afyon Ovası’na inerken nasıl ki tek ve ali hedefi ulusa istiklal ve istikbal sağlamaktı gözleri mavi çakan fırtınanın…
Kastamonu insanını da muasır medeniyete ulaştırmanın gayretindeydi asar-ı antika binada şehrin emekçilerini dinlerken.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü…
Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak.

Binanın misafiri yıllara sari çok oldu…
Ev sahipleri vardı bir de.
Adeta “Şeref Kapısı” halini alan o kapıdan adımını içeri 1978 yılında attı Lütfi Kılınç…
Belediyenin “him taşı” kadrosunda işe alındı.
10. Yıl Nutku’nda “Türk Milleti çalışkandır” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu tespitinde hiç yanılmadı…
Genç Lütfi, emekçi Lütfi, Türk Lütfi her sabah mesai başlamadan belediye binasında hazırdı, ah o kışları ayları yok muydu, binanın bütün sobaları Lütfi’nin elini öpüyordu.

“Mustafa Kasım” dönemi belediyede…
Belediye başkanının dahi maaşını alamadığı yokluk yılları, emperyalizm çökmüş ülkenin tepesine, sokakta kardeş kavgası.
Ülke “70 Cent’e muhtaç” bırakılmışken, içerdeki burjuvazi emperyalizme yanlamışken, cuntanın ayak sesleri duyulurken…
Kastamonu Belediyesi bugün hala şehri taşıyan içme suyu sistemine imza atıyordu heyhat.
Makamda “Mustafa’lar”…
Sahada “Lütfi’ler”.
“Lütfi’ler” hangi partidendi?...
Ekmek Partisi’ndendiler, devletten aldıkları maaşı helali ile çoluğuna çocuğuna yedirenlerin partisindendiler, alın teriydi partilerinin amblemi.
Cunta geldi oturdu memleketin başına...
“Vali-Belediye Başkanı” dönemi başladı asar-ı antika binada, iki taraflı o merdivenlerin ağır misafiri vali idi her sabah, vali-belediye başkanı ile çalışmak “disiplin” ister, hele “cunta” vaktinde, hele ülkemizin yetiştirdiği en kıymetli devlet adamlarından biri olan “Mustafa Gönül” ile çalışmak için “pırlanta” olmak lazım.
Pırlantaydı Lütfi Kılınç…
Mustafa Gönül’ün ardından gelen vali-belediye başkanları “Sadullah Verel, Orhan Pirler, Kamil Demircioğlu” dönemlerinde de alnının akı/teri ile çalıştı.
“Verel, Pirler, Demircioğlu”…
Türk idari sisteminin “ileri hattı” diyeyim size, 3 “forvet”, Kastamonu’nun bu 3’lüye forma giydirmiş olması büyük şans.
“Sicilin pürü pak olacak” o vakitlerde devlet dairesinde tutunmak için…
Lütfi Kılınç sütten ak idi, ne harama el uzatmışlığı ne devlete karşı kem gözü, ekmek gibi-su gibi-aşk gibi tertemizdi.
“Makamda çalışmak” meselesine ayrı bir parantez açmak lazım…
Başkanlık makamında çalışanın “ağzı sıkı, kulağı sağır, gözü kapalı” olmalı, bir nevi devletin “sırdaşı” olmanın sorumluluğunu her kul taşıyamaz, Lütfi Kılınç seneler senesi makamda çalışacak kadar takdir, güven ve kıymet gördü cümle belediye başkanlarından.
Demokrasi geldi memlekete!…
Ali Köse başkanlığında Kastamonu Belediyesi şehri esaslı bir imar faaliyetine girişti, karargah merkezi güçlüydü Ali Köse’nin, “Lütfi Kılınç, Tülin Akkaya, Ahmet Bayramoğlu, Sıtkı Kırcıoğlu”.
Ankara’da “Batıkent”, Kastamonu’da “Kuzeykent”, şehircilik devrimi düpedüz…
Ali Köse’ye teşekkür edelim bir ağızdan.
1989 seçimlerinde “sol” kazandı…
Faruk Nuhoğlu döneminde görev yerini terk etmeyen askerdi Lütfi Kılınç.
Bir sonraki seçimi “milliyetçi sağ” kazandı…
Lütfü Kılınç belediyenin “him taşı” olma görevini sürdürdü.
Bu arada “yeni” binaya geçildiğini yazmayı unutmayayım…
Belediye Başkanı Turhan Topçuoğlu dönemi bu fakirin gerek esnaf gerek sivil toplumcu gerek eli kalem tutan vasıfları ile belediyenin kapısını iyiden iyiye aşındırmaya başladığı dönem, girişi merdivensiz ve içi labirent “yeni” bina, makam katında “akrabam” Lütfi Kılınç ile “selam sabah” ettiğimiz güzel yıllar.
Akrabasının olduğu yerde fakir güvende olur…
Lütfi ağabey güven taşıdır.
2007’li yıllar…
Belediye “yeni” binasından “en yeni” binasına taşındı, Lütfü ağabey “tadında bırakmayı” bilen ender insanlardandı, emekli oldu.
Cenaze merasimleri geride kalanlar için hüzündür, “bir yandan hiç bitmesin bir yandan hemen bitsin” dedirtir insana, son buluşmadır…
Lütfi Kılınç’ın cenazesi onun tam da hak ettiği üzere uğurlanışı oldu, geride kalanları da onurlandıran bir merasimdi, Lütfi Kılınç’ın tertemiz hayatının bilançosuydu avluya dolduran insanların vefası.
Lütfi Kılınç Kastamonu Belediyesi’nin him taşlarından biriydi…
O temel taşları ile belediye günümüze geldi.
