“Oynamasını bilmeyen yerim dar” demiş, sahneyi genişletmişler, bu kez de “yenim dar” diyerek oturduğu yerde oturmayı sürdürmüş…

Bu bir Kastamonu üretim/ihracat hikayesidir.

“Efendim şehrimizde gümrük müdürlüğü yok da o sebepten ihracat yapamıyoruz”…

Bırakalım kargalar gülsün.

Gümrük müdürlüğü kurulsa o dakikadan itibaren ihracat rekorları kıracak ya “Kastamonu kaplanları”!...

Heder oluyor o kadar fabrikamız, girişimcimiz, varını yoğunu üretim sektörlerine yatıran iş dünyamızın aslan/kaplan/ejderha yatırımcıları!

17 Haziran 2022’de bu köşede yayımlanan yazımda “Nalcıkuycağı” köyündeki “mık” sanayisini dönemin “ihracatçısı” Kesercioğlu Ailesi üzerinden anlatmıştım…

1950’de Kastamonu’da gümrük müdürlüğü yoktu beyler.

Mustafa Afacan Köşe (1) (1)

Alıntı yapayım… 

“Evvel vakit Kastamonu’nun hemen her köyü mini birer OSB mahiyetindeydi… Yörenin barındırdığı tarihsel üretim kültürüne koşut, kimi ahşapta kimi maden işlerinde, ihtisas OSB misali. Köylerde üretilen mamuller şehirdeki tüccarların vasıtası ile yekun piyasalara dağılıyordu… Gel de bugün bu üretim ve ticareti Kastamonu’da bul. Köy çocukları çıraklık ve kalfalık evrelerinin ardından usta oluyor ve bayrağı atalarından devralıyorlardı… Köyler tarım yanı sıra sanayi geliri ile geçiniyordu. Nal ve mık sanayisi örneğin… Araç yolu üzerindeki köye isim verecek boyutta tarihi üretim geleneği vardı; Nalcıkuycağı. Osman Keserci işbirliği yaptığı diğer tüccarlarla birlikte Karabük’ten hammadde getiriyordu, Nalcıkuycağı başta olmak üzere çevresindeki köylerdeki nal ve mık ustaları aldıkları hammaddeyi köylerindeki atölyelerinde işliyorlardı, kadın erkek, çocuk yaşlı… Köyde çekiç sesi kuş seslerine karışıyordu. Nalcıkuycağı’nda imal ettikleri nal ve mıkı yeniden Keserci yahut diğer tüccarların ticarethanelerine götürüyor ve satıyorlardı… Resmi evrak beraberinde. Osman Keserci, köylerden gelen nal, mık ve benzeri ürünlere önce Ilgaz dağını aşırtıyordu, yerine göre at arabası sırtında, keçiyolunda… Çankırı’dan trene yüklüyor ve müşterilerine toptan gönderiyordu.”

Mustafa Afacan Köşe (2) (1)

1950’de at sırtında dağ aşılıyordu…

“İhracat” yapılıyordu Kastamonu’da.

Osman Keserci ve dönemin sanayicileri/tüccarları “gümrük müdürlüğü yok” deyip oturmadılar/velvele yapmadılar…

İşlerine baktılar.

“Kastamonu’da demiryolu yok” da demediler…

Çankırı’dan trene yüklediler.

Karabük’ten hammadde getirdiler, Kastamonu’da işlediler, “ihraç” ettiler…

“Destan” resmen.

Osman Keserci bugün yaşasaydı, hızına değil Kastamonu, Türkiye yetişemezdi…

Osman Keserci’lerimiz nerede bugün?

(Kastamonu’nun “ihracat” azlığının nedeni “gümrük müdürlüğü, demiryolu, liman…” misali ihracat sürecinin son aşamasındaki süreçler değil…

Sorun “üretim iklimi, üretim altyapısı, sermaye nakli” hattında aranmalı.

“Üretim iklimi” genel anlamada “kültür” ile ilişkili, Kastamonu’da hem “üretimci kafa” anlamında “girişimci” irade eksiği var bireylere özgü, hem de girişimciyi motive edecek “kurum/destek/işbirliği” eksiği var üstyapıya özgü…

Girişimciyi “ortaya çıkaracak/sağlıklı büyütecek/olgunlaştırarak sürdürülür kılacak” iklim Kastamonu’da yok.

Girişimci “doğulmaz”…

“Olunur”.

Öğrenebilir bir meziyettir “girişimcilik”…

“Olanak sağlamaktır” iklimden beklenen.

   

“Üretim altyapısı” yok…

“Orta Ölçekli Sanayi Sitesi” olmadıkça, apartman altı imalathanelerden ihracat olmaz, ne “sertifikasyon” alır ne de iş modeli sürdürülebilir.

OSB’lere bel bağlayan ihracatçı kafası…

İlla hep “dışarıdan yatırımcı çekmek” derdine düşer, “Godot’u bekler”, bekler durur.

“Sermaye nakli”…

Kastamonu’da nasıl “varsıl olunur” dersi ortada, “menkul ve gayrimenkul” istif, “üretimci piyasa” akıl harcı değil.

İnşaatçı ol, kafeteryacı/lokantacı ol, “Ali Rıza Ekonomisici” ol…

Kastamonuludan “kazan, kazan, kazan”.)

(Kastamonu’dan 1800’lerde yapılan ihracattan bihaber olmayalım…

Vaktin kunduracı birliklerini, üretici şartnamelerini, Kastamonu Bankası’nı bilelim.

İspanya’ya “tabut” sandıkları içinde yumurta ihraç eden bir neslin ahfadıyız…

Türkiye’nin günümüzdeki elma varlığının mimarıyız.

Oynayacak yerimiz dar ise yer açacağız…

Yenimiz dar ise geniş yen giyeceğiz.

Miskinliğimizin kabahatini ne gümrükte ne de demiryolunda arayacağız…

Silkeleneceğiz.)

(“Kastamonu ihracatçı kimlikli il olacak” demekle başlar yolculuk…

Kamunun, meslek odalarının, üniversitenin girişimciye “olanak yaratan” desteği ile sürer.

Bu ayrı bir “haslet/ufuk/vizyon” mecrasıdır…

Ucu açık bir yolculuktur, dünya ile başlar, gezegenler ile sürer.)

(Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eski’nin “İmparatorluktan Cumhuriyete Kastamonu Ekonomisi 1880-1960” isimli kitabını okuyalım…

“İçindekiler” kısmı bile evvelin “üretimci” kafasını anlamaya yetiyor.)

Mustafa Afacan Köşe (3) (1)