İllerin kimlik kartlarından en önemlisi eğitim seviyesi ve kurumlarıdır, son çeyrek yüzyılda özellikle bir Anadolu ilinin haletiruhiyesini tartmak için üniversitesine bakmak yeterli, o derece şaşmaz aynadır…

Üniversitesi ne ise il de odur.

İlin aynı zamanda kültürel reflekslerini ölçmeye yarayan bir cihazdır üniversitesi…

İlin özünün hangi yönde dönüştüğünün turnusol kağıdıdır.

“Kastamonu” ve “üniversite”…

“Bitmeyen şarkı”.

Popüler bir bakış açısı ile bakıldığında…

Döneminde “üniversite” ötesinde de bir kabiliyete sahip olması dolayısıyla, “Kastamonu Lisesi” başlangıç tarihidir üniversitenin, “1885”.

İtiraz edenler olacaktır haliyle…

E o halde “1956” diyelim,  eğitim fakültesinin nüvesi olarak kabul edilen “Kız İlköğretmen Okulu” kuruluş tarihi, bu da mı kabul olmaz?

Bence doğru tarih budur…

Kastamonu’da üniversitenin başlangıç tarihi “1956”.

1982’de Ankara’daki Gazi Üniversitesi’ne bağlı “eğitim yüksekokulu”…

Ardından, Ankara Üniversite’ne bağlı “MYO”, “iki üniversiteli şehir” desek kime ne?

2006’da “Kastamonu Üniversitesi”…

Çok umduk, azını bulduk, olmasa da olur muydu?

İlk rektör dönemine de itirazlarım oldu…

“Atatürkçü Üniversite” diye bir kavram literatürde yok çünkü.

Ardından gelen ve iki dönem boyu süren rektör dönemi…

Yorumu, önünde el pençe duran ilimizin kamu, meslek odası ve sivil toplum örgütü temsilcileri yapsın, kıymetine paha biçemiyorlardı.

Bakmayın ardından laf edenlere…

“Hepsi oradaydı”.

Yerel kanaat önderlerinin makam önündeki geleneksel dut yemişlikleri…

Kastamonu akademik hayatının ensesinde iki dönem kestane pişirtti.

Mevcut yönetim…

“Tıp fakültesi” ve “TEKNOKENT” atılımları ile alkışa boğduk, hala avuçlarım acıyor, daha fazla alkışı hak ettiği doğru mu doğru.

Rektör ve kurduğu ekip…

“Yıldızlar takımı” (idi).

Övmelere doyamadık…

Hep örnek gösterdik.

İlk dönem…

Harikulade.

Nazar mı değdi?..

İkinci dönem farklı bir ajanda mı açıldı yoksa?

Hakikaten cevabını  merak ettiğim bir sorudur bu?..

Nedir bir anda ters yüz olan madalyonun sırrı?

Arka yüzünü sevmedim…

Sevemem de.

Hiçbir zaman ateşinden bir nebze eksilmeyecek bir “Kastamonu Kimliği” var…

Bazen az kişinin göğsünde alev alev yanar, bazen çok kişinin, sönmez ama.

Hiç de korkmayız söner mi endişesiyle…

Çıradır, yeniden tutuşur, orman yakar.

Not: Kastamonu Üniversitesi’nde dışarıdan ders veren bir akademisyenin, Süper Kupa finali ardından çıkan yangını söndürmek amacıyla İçişleri Bakanı’nın “birlik ve beraberlik” mesajı verdiği sosyal medya paylaşımının altına yazdığı yorum infial yarattı, manşet oldu üniversitemiz…

Kimler derse giriyormuş üniversitemizde vay, vay, vay!

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk” konu…

İçişleri Bakanı’nın övünç ile dile getirmesine dayanamıyor devletimizin kurucu önderini ve banisini “akademisyenimiz”, “Darbe mi oldu?” diye soruyor “efendi”, bakar mısınız?

Ardından…

Ulusal haber sitelerinde başka bir haber üniversitemize dair aynı gün, felsefe bölümüne akademisyen olmak için felsefeci olmak yetmiyor, “ilahiyatçı” olmak lazım.

“Kastamonu Kimliği”…

Umurunda değil (mi) yönetimin?