Ülkemizde yakın dönemde her türde şarkı söyleyebilen bir genç yıldız sanatçı yetiştiğini memnuniyetle görüyoruz. Kastamonu İnebolu kökenli müzisyen bir sanatçı anne ve babanın kızı olması bizi yakından ilgilendiriyor ve kıvanç duymamızı sağlıyor. Bu yıldız sanatçı 1996 doğumlu Ece Ata.

Önce aileden tüm bilgileri alıp bu köşemizde 11 Mart 2025 tarihinde “İnebolu Kökenli Müzisyen Bir Aile: Ata Ailesi” (s. 2) başlığıyla bir yazı kaleme alıp sanatçılarımızı hemşehrilerimize gururla tanıtmıştık. Aynı yazı İnebolu mahallî basınında da yayımlanmıştı. Düşünün, Türk halk ve sanat müziğinden opera aryalarına kadar her türlü müzik eserini seslendirebilen dört kişilik bir aile ile karşı karşıyayız. Baba Salih Ata, rahmetli. Anne Mücella Ata, kızı Ece ve oğlu Hazal ile aile sanatını yaşatıyor.

“Asya ülkelerinin Eurovisionu” sayılan Meikin/Mekân Asia Uluslararası Şarkı Yarışması 20-22 Temmuz 2025 tarihleri arasında Kırgızistan’ın Çolpan-Ata şehrinde düzenlenmişti. Doğa harikası Issık Göl’ün bulunduğu bölgede. İki üç kez görmek bahtiyarlığını yaşadım. 28 ülkeden gelen sadece profesyonel şarkıcıların katılabildiği yarışmada Türkiye’yi temsil eden Ece Ata, “Tükendi Nakti Ömrüm” adlı uzun hava ile Fransızca İngilizce şarkı “La Voix”i seslendirdi. 24 Temmuz 2025 tarihli gazetelerde okuduğumuza göre, Ece Ata yarışma sonrası duygularını şöyle açıklamış; “28 ülkeden gelen profesyonel şarkıcılar arasında üçüncü olmak büyük gurur, ülkeme dereceyle dönmek tarif edilemez bir mutluluk.”

Bu ödül, Ece Ata’nın aldığı ilk ödül değil. İlk uluslararası ödülünü aldığında henüz 12 yaşındaydı. Singapur’da gerçekleştirilen ICVMA Uluslararası Ses Yarışması’nda Dünya 2.’si olmuştu. Jürideki Nancy Shankman ve Ira Shankman Ece için “Dünya çapında gelecek vaat eden bir ses!” demişlerdi. Ardından 2020 yılında İspanya’da gerçekleştirilen Fiestalonia Uluslararası Opera Yarışması’nda “Casta Diva” aryası performansıyla Türkiye’yi temsil ederek Birincilik ödülüne layık görülmüştü.

Kırgızistan’daki yarışmaya gitmeden önce “Alacalı” adlı kendi bestesi bir şarkıyı Serkan Çağrı yönetiminde yayımlamıştı. Böylece, şarkı bestecisi olarak da bundan böyle adını daha sık duyacağız. Yola çıkmadan kendisiyle yapılan söyleşi, yarışmanın başladığı gün Hürriyet gazetesi Kelebek Eki’nde (20 Temmuz 2025, s. 4) basılmıştı. Heyecanla okuyup yarışma sonucunu beklemeye başladık. Ve başarı dört gün sonra geldi…

Ece Ata’nın dört müzisyenden oluşan ailesini ve özgeçmişini 11 Mart 2025 tarihli Kastamonu İstiklal ’de yayımladığımız için söyleşide değindiği bazı noktalar üzerinde durmak istiyoruz. İşte Ece Ata’ya yöneltilen bazı sorular ve verdiği cevaplar (özet olarak):

Latin-pop, Türk halk müziği, opera gibi farklı müzik disiplinleriyle profesyonel anlamda ilgilenen bir aileye sahipsiniz. Bu zenginlik müziğinizi nasıl besledi?

“Bu konuda gerçekten çok şanslıyım. Babam Salih Ata ve annem Mücella Ata, İTÜ Türk Musikisi Konservatuvarı mezunu. Konservatuvarda tanışıp evleniyorlar. Babam çok iyi Türk Müziği icra etmesine rağmen 1987 yılında Gipsy Kings grubunun dünyayı kasıp kavurmasıyla onun için bir milat yaşanıyor. Türkiye’de ilk Latin, rumba-Türkçe pop ezgileriyle içeren iki albümünü yapıyor. Babamın bu yönünden dolayı Latin müziğine yakınlığım oluştu. Annem TRT’de devletin kadrolu sanatçısıydı. Bu sayede ülkemizin sahip olduğu ezgilerle yakınlık kurdum.”

Abim Hazal Ata’nın opera bölümünde okuması ve ailecek senfoni, bale ve opera temsillerini hiç kaçırmayışımız. Bunlar da içimde her zaman çok sesli müziğe yakınlığımı oluşturdu. Şahsi zevkim ise caz R&B, soul müziğe olan aşkım…!

Müziğinde iz bırakan anlar nelerdir?

“İlk ödülümü aldığımda henüz 12 yaşındaydım. Kuşkusuz bu küçük yaşımdaki başarımda 7 yaşından beri DOB Çocuk Korosunda olmamın büyük etkisi oldu. Dünya çapında Koro Şefimiz Gökçen Koray’ın eğitiminde o küçük yaşta yoğrulmak çok önemliydi.

Gökçen Koray’ın yönettiği TRT Gençlik Korosuna devam ettim. Gökçen Hoca, konserlerinde bana mutlaka solo performans fırsatı verdi. Daha sonra, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrasının Şefi Kâmil Özler’in daveti ile orkestrasıyla solo konser yapmış en genç kişi olarak tarihe de geçtim. Daha sonra babamla yaşadığım sahne yaşamı da sanat hayatının ne kadar zorlukları olsa da dünyanın en güzel işi olduğunu anladım.”

Çok yönlü, çok sesli ve çok dilli oluşunuzu neye borçlusunuz?

“Şarkı söylemenin fazlasıyla yeteneğe bağlı olduğuna inanıyorum. Zamanında şan dersi vermiş almış biri olarak da söylüyorum ki, bence iyi bir şarkıcı olabilmek için eğitim mutlaka gerekli ama insan doğuştan şarkıcı değilse eğitim de bir yerde yetersiz kalıyor. Kendi açımdan tabii ki genetik faktörler yadsınamaz.”

Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

“Müziğimi ve yorumculuğumu aynen İstanbul’a benzetiyorum. İçinde her şey var, hüzün, sevinç, aşk, öfke. Yeri gelir, modern bir opera binası, biraz ötede hayatın aktığı hareketli bir sokağın sesi, biraz ötede şehrin içinde yaşayan Anadolu esintileri… İşte aynı İstanbul, bu şehir gibi çeşitli ve zengin.”

Alacalı şarkınızı neden bu kadar geç yayımladınız?

“Hiçbir zaman aceleci ve ısrarcı olmadım. Serkan Çağrı ve ekibiyle çalışmaya başladıktan sonra huzurlu bir enerji oluştu. Sonra Alacalı çıkageldi ve çok sevip yayımladık…”

Söyleşinin bir bölümünde İtalya’da G. Puccini Konservatuvarında dünyaca ünlü rejisör ve bariton Marcello Lippi’nin öğrencisi olduğunu, ilk opera başrol temsillerine İtalya’da çıktığını, konservatuvarın caz bölümünde dersler aldığını da belirtmiş.

Hâlen TRT Müzik’te her Pazar akşamı “Serkan Çağrı Sahnesi”nde sanatçıyı zevkle dinliyoruz. Yıldız artık bütün haşmetiyle müzik dünyamızın gökyüzünde parlamaktadır. Sık sık onun ve ailesinin diğer bireylerinin başarılarından söz edip Kastamonulular, İnebolulular olarak (öncelik yüce milletimizin) onur, kıvanç duyacağız. Keşke rahmetli babası da bu günlerde aramızda olsaydı…

Türkiye Ve Kastamonu’ya Asya Ülkeleri Eurovisionu’ndan 3.’Lük Ödülü (1)

Türkiye Ve Kastamonu’ya Asya Ülkeleri Eurovisionu’ndan 3.’Lük Ödülü (2)