Epey vakittir ne görülmüş ne duyulmuş soğuk yaşıyor Kastamonu, ayaz yetmezmiş gibi kar yolları kapadı, varsıla her mevsim “yaz”…
Yoksulun halini de var sen “yaz”.
Kapısı çalınmaz, penceresine kör, bacası isli haneler…
Hadi “kış, kış, kış”.
Kömürden geçtim çıta kırığı görmeyen (s)obalar...
Gün ışığına hasret.
Soğuğun taşıdığı hastalıklar için tam da mevsimlerden “bahar”…
Zatürreden siyatiğe.
Isıtma yoksulu konutlar diyarıdır Kastamonu…
Kiminde mimari soğuğa sur öremez, kiminde cep yetişmez doğalgazın alevine, yetiş kat kat battaniye şehridir Kastamonu.
Dağ taş buz tutmuş…
Buzdan eski sokaklar diyarıdır Kastamonu.
Bir çorba olsaydı sabahları sokak başlarında, iki dilim ekmek, bir demli çay…
Yine de kırılırdı doğanın zincirleri.
Dayanışma boy verirdi kardelencesine…
Varın yokun halinden anlamadığı şehirdir Kastamonu.
Uzun çöp kendine yarar…
Kısa çöp kendine zarar.
(Şehrimizdeki mülki ve yerel yönetimin “ayaz günlerinde” yayımladıkları çağrılar/haberler/öneriler…
Kastamonu sanırsınız “İsviçre”.
Renkli hava tahmini uyarılarından başlayan, “dikkatli ve tedbirli olalım” uyarısı ile devam eden, “eğitime bir gün ara verilmiştir” ile nihayete eren mülki/yerel yönetim duyuruları…
“Yakacağın, çorban, kıyafetin var mı?” diye soran yok.
Nerede “sosyal devlet”…
Nerede “yerel dayanışma”.
İki çuval odun bırakabildin mi yoksulun kapısına?...
Bir tas çorba dökebildin mi tasına?
“Beyazın büyüsünde kaybolurken, sessizliğiyle huzur bulmak” metni paylaşan mülki idaremiz var misal…
Doğrudur, hele sahil kesimleri beyazın büyüsünde kayboldu, elektriksizliğin/yakıtsızlığın sessizliğinde huzur buldu!
“İsviçre” mi diye boşuna demedim…
Mülki idare mesajına dikkat buyurun, “Kar yağdı, bugün okul yok ama tabletin, telefonun ve televizyon karşısında akşama kadar oturmak da yok. Çıkın dışarıya, kartopu oynayın, kardan adam yapın, karın tadını çıkarın! Ama üşüyüp hasta da olmayın”, kafa bu kafa.
Çocukların varsa bir düşmanı teknoloji bağımlılığı, her evde internet bağlantısı gani, tabletler katar!...
Beslenebilir mi, ısınabilir mi, sağlıklı kalabilir mi çocuk?
Şehrin yerel idaresinin su sayaçlarına verdiği kıymet takdire şayan, “Hava sıcaklığının düşmesiyle birlikte açıkta bulunan su sayaçları ve boruları donma riski taşımaktadır. Sayaç ve borularınızı yalıtımlı malzemelerle kaplamak, olası aksiliklerin önüne geçmek açısından önemlidir”, derhal belediyenin aranması çağrısı ile devam ediyor duyuru…
Dondu donacak yurttaşlar nereyi arasın?
Su sayacının gördüğü kıymeti vatandaşın görmediği şehirdir Kastamonu…
Ne dayanışmasından söz ediyorsunuz?
Kardan adama dönmüş efendi vicdanları…
Nere gitmiş memleketin seçilmişleri/atanmışları?)
(Ankara Cebeci’de ayaz bir sabahtı geçtiğimiz hafta…
Sabah 7.
Ankara soğuğu başka soğuklara benzemez…
“Vücutdeler”.
Üzerinde duman tüten mavi bir minibüs…
Önünde uzayan tek sıra genci yaşlısı ile.
Ankara BB’nin çorba dağıtımı…
“Soğukdeler”.
Bardakta çorba ve ekmek…
“Bilabedel”.
“Trafiğe çıkmayın” sorumsuzluğu nerede?...
Trafiğe çıkmak zorunda kalan yurttaşların halinden anlamak, karıca kararınca omuz vermek, “iç ısıtmak” nerde?
Kış ayında çorba dağıtmak “siyasi” değildir…
“İnsanidir”.
Büyükşehirlerin kötü yanlarını değil…
İyi yanlarını örnek alalım.)
Not: Son vakitlerde kafayı “yürüyüş” ile bozdum…
Nasılsa yürümekle yollar aşınmıyor.
Gerçi “yürümek” de maliyetli…
Adam akıllı bir ayakkabı kaç para en başta, anlayacağınız, spor namına yürümek de varsıl işi günümüzde.
Kastamonu Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün “doğa yürüyüşü” görselini görünce kaçırdığıma üzülmüştüm…
Gerçi zaten “Kastamonu içre” değilmiş, kurum amirleri ve il dışından gelen gençlere ilişkinmiş, Kastamonuluyu ne gerek doğa yürüyüşü!
İsim de koymuşlar…
“Doğanın Kalbinde Sporun Başkenti Kastamonu”.
İddia ettiklerine kendileri inanırlarsa sorun yok…
Aslında en büyük sorun da bu, hayal alemi, olgusuyla tezat algıyı yaydıkça yaymak.