Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kastamonu Belediyesi ortaklığında hayata geçirilen, Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen “Kastamonu Atık Su Arıtma Tesisi” projesi, ilimizin “altyapı” elzemlerinden biri olarak 2013’te atılan imza ile başladı ve 2022 Ocak’ında ilk atık su kabulü ile nihayetlendi…
2025 Ağustos’u itibarı ile ise tesisin ne oranda “işler, verimli, sürdürülebilir, doğaya dost” çalıştırıldığına ilişkin kamuoyunda ciddi şüphe hakim.

Havali halkının tesisin işle(me)yişine dair “veryansın” iddialarına aradan epey vakit geçtikten sonra vere vere “müdür” hiyerarşisinde şüpheleri dağıtmayan hatta koyulaştıran bir cevap ver(ebil)ince tesisi işletmekle mükellef yerel yönetim…
Ortaya tesisle ilgili tam bir “muamma” hakim oldu.

Şehrin kuzey çıkışında, İnebolu yolu ile Taşköprü yolu arasında kalan bölgede kurulan “Atık Su Arıtma Tesisi” ile ne amaçlandığını belediye web sayfasından okuyalım…
“Atık Su Arıtma Tesisi aynı zamanda Karaçomak ovasına deşarj edilen kirli suların temizlenmesini sağlayarak tarım ürünleri başta olmak üzere bölge halkı, çiftçiler ve ekolojik sistemi olumlu yönde etkileyecektir. Bu kıymetli yatırımın hem günümüz hem de gelecek nesillerin sağlığının korunmasına hem de Kastamonu’nun bereketli topraklarının korunmasına katkı sağlaması bekleniyor.”
Karaçomak ovasına deşarj edilen kirli su ile “şehrin kanalizasyonu” ifade ediliyor kibarca, “atık su” teriminden anlayacağımız kanalizasyon sisteminde toplanarak şehirden çıkarılan “atık su/kütle”, evvel zaman “vahşi” yöntemle şehir çıkışında Karaçomak çayına ilave edilen “atık su/kütle”, tesisin hayata geçirilmesi ile “arıtılarak” aynı çaya ilave edilmeye başlandı.
Günde 32 bin metreküp kapasiteli “ileri biyolojik arıtma”…
Tesise giren “atık”, “faydalı bakteri” güçlerinin tepkimesiyle biyolojik işleme tabi tutuluyor, katı gübre hale getirilen atık kütleleri sanayi tesislerine enerji üretecek yakıt haline dönüştürülerek tesisten gönderiliyor, temiz ve berrak hale dönüşen “sıvı” haldeki çıktı ise yeniden Karaçomak çayına salınıyor.
Tesisin yapım süreci belediyenin web sayfasında adeta gün gün var, 14.2 milyon Euro maliyetli tesisin hakkıyla kurulumunun yapıldığı ortada, işletilmesine yönelik düzenlenen sayısız çalıştay dizileri bile liyakati gösteriyor…
Planlı, insanı ve doğayı işbirliğinde tutan, sürdürülür.
2022 Ocak ayında ilk atık su tutuldu…
Tesisi ilk etapta yüklenici firma işletti ve devamında yerel yönetime devretti.

Ancak bir “koku” oluştu bölgede ve havalideki “Gömeç, Kurtköy, Hasköy, Molla” köyleri “ayağa kalktı”…
Belediyede vatandaşlarla toplantı düzenlendi, yüklenici firmanın yetkilisi kötü kokunun sebebini tane tane anlattı, ileri biyolojik arıtma için faydalı bakteri kültürlerini kullandıklarını ancak öngörülemeyen bir nedenden dolayı bakterilerin öldüğünü ve bu nedenle arıtma esnasında koku yayıldığını açıkladı, “şeffaf belediyecilik” budur işte, halkı dosdoğru ve doğrudan aydınlatmak.

Koku kesildi kısa sürede…
Faydalı bakteriler görev başındaydı çünkü.
Tüm mevzu “işi bilen uzmanlar”, “faydalı bakteriler”, “arıtma sırasında ortaya çıkan katı atık kütlelerini tesisten sevk etmek” ve “vatandaşa kulak vermek”…
Vatandaşa “rağmen” konuşmak mı!
Geldiğimiz noktada havali halkı gün gün değişiklik gösteren havadaki kötü kokudan ve sudaki kirli birikintilerden şikayetçi…
“Tesis çalıştırılmıyor” iddiasındalar nitekim.
Tesisi işleten yerel yönetim ise tesisi kesintisiz çalıştırdığı iddiasında net...
Keza, tesisi sürekli denetlemekle ve periyodik numune almakla mükellef ayrıca bir kamu idaresi var, çalışmaması halinde bihaber olması olası değil.
“Muamma” burada başlıyor…
Bakteriler mi öldü, katı atık haline getirilen kütleler sevk mi olunmadı, verimsiz işletme mi söz konusu yoksa?
“Her şey güzel olacak” ise…
Kokunun ve kirli birikintinin sebebi hikmeti ne?
Tesisle ilişkili olarak havalideki 4 köyde insan sağlığını bozan etkileri iddiasına, eğer ki kirlilik aşikar ise, o bölgenin şehrin sebze-meyve üretim merkezi olmasından hareketle dolaylı etkilerini de hesaba katmak lazım…
“Halk sağlığı sorunu” haline gelen bir mevzu.
Görüldüğü üzere “muamma” çok tehlikeli bir hal…
Karanlıkta el yordamı ile samanlıkta iğne aramak resmen.
“Şöyle miydi-böyle miydi?”…
Nerede kaldı “şeffaflık”.
(Gömeç köyünden geçen kanalın Cumartesi günkü fotoğrafları…
Aynı kirli birikinti mevcut.)

Not: Kışla Parkı’ndaki “Atatürk Anıtı”…
Kimse görmez mi anıtın yıpranmış ve dökülmüş halini?

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kastamonu’ya Gelişleri…” seneyi devriyesine sayılı gün kaldı…
“Atatürk görmesin”.
Anıtın yan kısmındaki iki alınlıktan biri düşmüş, anıtın ön cephesindeki metin kısmının kimi kelimeleri silinmiş, heykel kısmı da nasibini almış görmemezliğin…
Ayıp cemi cümlemize.
