Romanlardan okumak daha mı sahici kılıyor tarihi acep, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Nur Baba” romanında İstanbul’daki “Bon Marche” mağazası ile karşılaşınca hafızam ister istemez Kastamonu’daki “İstanbul Bon Marche” mağazasına gitti, demirledi hatta…
Üç aşağı beş yukarı denk gelen vakitte İstanbul ve Kastamonu’da (okunduğu şekliyle) “Bonmarşe”.
“Ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme” bariyerlerini “genel” olamasa da “kısmen” yıktığı örnekler var Kastamonu’nun tarihsel süreçte…
“Bonmarşe” mağazası açılmasıyla cemi cümle yurttaşlar varsıl(laşmış) mı oluyor elbette değil.
Ancak şu da su götürmez bir gerçek ki, Kastamonu’nun hem bu mağazayı kaldırabilecek az/çok müşteri kitlesine hem de modayı kılı kılına takip eden girişim ruhunasahip olduğu anlaşılıyor, nerdeyse bir asır önce…
Gelir dengesizliğinin kanıtı da sayılabilir neticede.
1900’lü yılların başında “açlıktan ölümler” olduğunu resmen biliyoruz, çoğunluğun unu su ile bulamaç ettiğini de, valilikten giden yazılır var payitahta…
Acil gıda talebiyle.
“Bazlama” Kastamonu’su da var…
“Bonmarşe” Kastamonu’su da.

(Evvela…
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1913’de kaleme aldığı, 1921’de Akşam gazetesinde tefrika ettiği, kitap basımını 1922’de yaptığı “Nur Baba” romanındaki “Bonmarşe” bahsinden girelim “İstanbul-Kastamonu” ve “geçmiş-bugün” mukayesesine.
Sayfa 121-122, Nigar Hanım ile Nur Baba’nın aylar sonra tesadüfi karşılaşmaları, İstanbul/Beyoğlu…
“Bununla beraber günün birinde, farz mahal olarak, meselâ Bon Marche'de yüz yüze gelseler acaba durup konuşabilecekler mi idi? Bu tesadüf Nigâr Hanım için o kadar baş döndürücü bir şey mi olacaktı ki o anda bir tanıdıkla yüz yüze gelmek veya kendini tanıyan mağaza hademelerinden birinin tecessüsle bakışına maruz kalmak gibi bin türlü tehlikeyi unutup gidiyor… Nitekim, öyle oldu. Vakâ, bu birden karşı karşıya geliş gibi mucize nevinden, kolay ve şaşırtıcı bir tesadüf değildi. Nigâr Hanm, arabasında, ağır ağar Lebon'a doğru inerken, tünelden henüz çıkmış bir kalabalığın içinde Nur Babayı gördü ve bu görüş genç kadın üzerinde güya senelerden sonraki tesadüfler gibi bir garip tesir yaptı.”
“Nur Baba” romanını okumayanlar “çok şey kaçırıyorsunuz”…
Söylemesi benden.
Bir roman ancak bu kadar sarsıcı olabilir…
“Öğretici” ayrıca da.)
(Gelelim…
Kastamonu’nun “Bonmarşe” mağazasına.

Hüseyin Avni Üster’den aldığım özü, kenarlarını süsleyerek, 23 Haziran 2021 tarihinde
https://www.kastamonugazetesi.com.tr/kastamonuda-istanbul-bonmarsesi/ yayımlamıştım…
“Kastamonu’daki İstanbul Bonmarşesi”
Birkaç paragraf alıntılayalım…
“Bonmarşe (bonmarche) 19’uncu yüzyıl ortasında Fransa’da kurulan ve ardından yurtdışına yayılan, ‘büyük mağaza’ namına dünyanın ilk örneklerinden biri… Lükstüketim ürünlerinin satıldığı ‘Bonmarşe’markası öyle görünüyor ki İstanbul üzerinden ilimizle buluşmuş olmalı 100 yıl önce, değişik tarihlerde şehrimizde farklı ‘İstanbul Bonmarşesi’ dükkanları olacak kadar hareketli bir ticaret döneminden söz ediyoruz, diğer İstanbul Bonmarşesi’ni ‘Kasap İsmail’ şimdiki Şekerbank’a bitişik dükkanda açtı… NasrullahMeydanı’nda Frenkşah Hamamı’nın bitişiğindeki merdivenlerin olduğu yerdeki binada ‘Şık Kundura’ fabrikasından önce ‘İstanbul Bonmarşesi’ hizmet veriyordu…‘Şık Kundura’ bu binaya taşınmadan önce Nasrullah Köprüsü’nün karşısında, Ziraat Bankası’nın bitişiğine denk gelen yerdeydi… Binanın mülkü dönemin önde gelen esnaflarından Hacı Tahir Efendi’nin, sonraki yıllarda Şık Kundura’nın sahibi Ata Yaman’a geçiyor. 1961 yılında ‘istimlak’ edilerek yıkılıyor. ‘İstanbul Bonmarşesi’ dükkanındaneler neler satılmıyordu ki… ‘İngiliz ve yerli kumaşlar, fantezi, ipekli yünlü manifatura, tuhafiye, ayakkabı, lastik, şapka, hazır elbise ve saireye dair son moda zarif sağlam ve çok zengin kumaşlar’. Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası’nın 1934-1935 Yıllığı’nda çıkan reklam ilanında ‘İstanbul Bonmarşesi’ ile ‘Müftüoğlu Biraderler’ işletmelerinin aynı bantta yer alması iki işletme arasında bir ‘aidiyet’ bağı olduğuna işaret ediyor…”)
(İstanbul’un “Bon Marche” tarihi okunduğunda…
Aslında tüm zenginliği ve kederiyle önünden sonundan Türkiye tarihi okunmuş oluyor.
İstiklal Caddesi’nde 19’uncu yüzyıl ortasında “Bortoli” kardeşlerce açılan “Bon Marche”, sonrasında aynı cadde üzerindeki “Alleon” ailesine ait konağa taşındı, İstanbul’un en şaşalı mağazası ve sektöre “ilham” oldu, Cumhuriyet’in ilanının ardından bir diğer ünlü mağazası olan Carlmann’a devredildi ve adı “Carlman Bonmarşesi” oldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında çıkarılan “Varlık Vergisi” mağazayı noktayı koydu…
Bina Osmanlı Bankası’na geçti ve depo olarak kullanıldı, “6-7 Eylül” olayları akabinde binanın yeni sahibi “Ziraat Bankası” oldu, 1970'lerin başında binayı “İstanbul Sanayi Odası” satın aldı, yıktı ve yerine “Odakule”adlı yüksek yapıyı kondurdu.)
(Kastamonu’nun “İstanbul Bonmarşesi” fonda…
Önünde “beyaz çarlı” kadın ve “yan kasketli” erkekler.
Mağazada “varsıllık”…
Sokakta “yoksulluk”.
“Fotoğraf okuru” olmak da...
Mühim mesele.)