Kastamonu Kent Müzesi’nin kuruluş yıldönümü programının ikinci gününde Vedat Tek Kültür Merkezi’nde “kültür şehri” kavramını ete vücuda büründüren bir etkinlik vardı…

Nefes almadan çıkınlarını dolduran “kültürseverler” var Kastamonu’da. 

Can kulağı ile…

Dört gözle.

4 saati aşkın bir programda sandalyelerin boşalmaması nadirdir…

Kimse dersi kırmadı.

Evvela “Tohum” belgeseli izlendi…

Buğdayın 10 bin yıllık serüveni.

Belgeselin hayata geçmesinin köşe taşlarından “Ümit Sezgin” süreci tane tane anlattı…

Anadolu’nun dünya mirasına en büyük katkısının “buğday” olduğunu ifade ederken, göğsümüz ayrı bir kabardı, gözlerimiz buğulandı. 

Yönetmen “Sevinç Baloğlu”…

Muhteşem bir emek.

Ardından “panel”…

“Neolitik Devrim ve Tarımın Başlangıcı”.

Bilim dünyasının dev ismi “Prof. Dr. Mehmet Özdoğan”…

Ağzından çıkan her harfte bilim ile yeni baştan yıkandı Kastamonu.

Arkeoloji ve sanat yayımcılığının ülkemizdeki “tek” ismi “Arkeolog Nezih Başgelen”…

Heybesindeki fotoğraflar eşliğinde paylaştı.

Anadolu’ya dair her fotoğraf karesi…

Nereden geldiğimize ait yol taşlarıydı.

Sorularla panele sunulan katkı…

Kastamonu’nun yerinin kültür atlasının tam da merkezine düştüğünün emaresiydi.

Konu “Neolitik Devrim” idi…

Salondaki katılımın niteliğine bakılınca bir başka devrim net olarak kendini gösteriyordu, “kültür devrimi”, kor ateşiyle yanıyordu salonda.

“Kastamonu kadim kültür şehridir”…

Bir kez daha kanıtlandı.

Ensemizde güneş…

Umutlanmak için çok sebebimiz var.

(“Kastamonu Kent Müzesi” etrafındaki “kültürsever” kümesi her geçen gün büyüyor…

Her yaştan vatandaş.

Böylesi bir “irade” daha önce görmedim…

Kastamonu’nun “kültür yüzü” her geçen gün topluma verdiği aydınlığını artırıyor.

Emsal illerde var mıdır böylesi bir “kültür halesi”?..

Kastamonu, “öncü” akranlarına.

Sorumluluğu daha da artıyor Kent Müzesi’nin…

Takipçileri ve omuzdaşları katlanıyor.

Diğer bir sevindirici gelişme ise…

Bağışçılığın bir “virüs” halini alması.

Pek çok insandan işitiyorum…

Kent Müzesi ya da Vedat Tek Kültür Merkezi’ne evlerindeki sanat ürünlerini bağışlamak istediğini.

“Kültür Devrimi”…

Seferberlik halinde ucu açık bir yolda hız kesmeden varlığını sürdürüyor.)

Not: “Arkeoloji”…

“Geçmiş zaman ilmi” olarak değerlendirilir toptancı bir kestirip atma ile, oysa, geleceğin bilimidir.

Nerden geldiğini bilmeyenler…

Nereye gittiklerini bilemezler.

Çıkmaz sokakta…

Duvara toslarlar.

Panelde de bu gerçek öne çıktı…

Geçmişte yol alırken, bir anda, güzergahın ileriki yıllara evrildiğini gördük.

“Ne oldu?” sorusu istikamet değiştirdi…

“Ne olacak?” halini aldı.

Yerelden konuşurken…

Küresele objektif döndü.

Geleceği en doğru görenler arkeologlardır…

Nereye değil nereden bakıldığı önemlidir çünkü.

Evvel zamandan miras bir seramik parçası yeter…

Gelecekteki bin yılı yorumlamaya.