Türkiye Cumhuriyeti’nin 102’inci yıldönümünü kutluyoruz, cumhuriyet ile demokrasiyi birbirlerine raptedecek olan “gençlik”, dün de öyleydi bugün ve gelecekte de böyle…

Cumhuriyet “genç” kaldıkça “yorulmaz, sönmez, yitmez”.

Evvelin gençlerini rehber almak mı lazım gelir günümüzde?...

Zaman ne kadar ileriye giderse gitsin, tohum geride, “kök” değil mi ayakta tutan cümle “gövde, dal ve çiçeği”?

Cumhuriyet’in kuruluşundaki “gençlik” ile günümüz gençliğinin “cumhuriyet, demokrasi, tenevvür” zihniyetleri ne oranda örtüşüyor yahut ne oranda aynı kökten besleniyor?...

İleri gitmenin geride kalan yılları da içeren kesintisiz bir süreç olduğunu bilmemiz mi lazım?

Her ne sebeple olursa olsun, yurdundan terk-i diyar eylemeyi kafasına koymuş bir gençlik var ise, elbette evvela sebepleri irdelenmeli elbet…

“Neticesi” de illaki.

Tüme varalım da…

Tümden de gelelim.

“Dünya vatandaşlığı” tamam da “yurtsever” olmak da elzem ve hatta evvel…

Dünya ne kadar küçülürse küçülsün; “vatan” daima büyüktür.

(Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nca 10 Kasım 1983 günü düzenlenen “Atatürk’ü Anma Günü” programında Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ın yaptığı “Atatürk’ü Anarken” başlıklı konuşmasından bir bölüm…

“Sonra gel zaman, git zaman 1923’de, benim İstanbul Üniversitesi’nde talebe bulunduğum sırada bir ilan görüyoruz. “Avrupa’ya talebe gönderilecektir.” Allah! Allah! Daha Lozan yapılmış ama tasdik olmamış… Memleket her köşesinden, bucağından kanıyor… Harabe içinde… Yunan tahrip etmiş… Birinci Cihan Harbi’nin tahribatı devam ediyor… Tam bu sırada lüks gibi gelmesi düşünülebilen bir şey, Avrupa’ya talebe… Gidelim bari kaderimizi deneyelim… İşte Necip Fazıl, Burhan Ümit’lerle beraber, o yüzelli kişi arasında onbir kişi seçilmişiz… Nereye gideceğimizi sordukları zaman, dedik ki: “Hükümet nereye isterse!” Bilhassa Atatürk acaba bir şey ister mi? Benim, naçizane adımın kenarına, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin” diye yazmış. Artık başka yer hatıra gelebilir mi? Yola çıkacağım. O zaman uçak filan yok… Trene binmek üzere Sirkeci’ye gittim. Bir müvezzi benim adımı ‘Mahmut Sadi’yi filan arıyor.. Bir telgraf.. Atatürk’ten bir telgraf: ‘Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz!’ Şimdi gel de haylazlık et bakalım!”

(Konuşmanın bütünü https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/315/tur adresinde mevcut...

Ola ki okur çıkar.)

(Sadi Irmak, Berlin Üniversitesi’nde tıp ve biyoloji öğrenimini 1929’da başarıyla tamamladı, Hagen ve Düsseldorf hastanelerinde asisten olarak çalıştı, yurda döndü, Ankara Hükümet Tabipliği ve Gazi Terbiye Enstitüsü’nde biyoloji öğretmenliği görevinde bulunduktan sonra 1933 yılında İstanbul Üniversitesi’nde doçent oldu ve 1940’ta da profesör…

Bilim yanı sıra ülkesine siyaset ve bürokraside de hizmet veren Sadi Irmak, milletvekilliği ve başbakanlık görevlerinde de bulundu.)

Mustafa Afacan Köşe (6)-2

(Gelelim günümüze…

Yükseköğretim mezunlarının 2024 yılında yurtdışına eyledikleri ve “beyin göçü” olarak ifadelendirilen seyrüseferin oranı “yüzde 2” iyi mi?

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında da aynı orandı…

“Yüzde 2”.

Kadın mezunların beyin göçü oranı “yüzde 1.6”…

Erkeklerin ki “yüzde “2.4”.

Mustafa Afacan Köşe (4)-14

TÜİK bülteninden okuyalım…

“Devlet üniversitesi mezunlarında beyin göçü oranı 2023 yılında %1,7 iken, 2024 yılında değişmeyerek aynı kaldı. Vakıf üniversitesi mezunlarında beyin göçü oranı 2023 yılında %4,5 iken, 2024 yılında %4,3 oldu. Vakıf üniversitesi mezunları arasında 2024 yılında en yüksek beyin göçü oranı %8,3 ile tam burslu eğitim alanlarda gözlemlenirken, bu sırayı %3,7 ile kısmi burslu eğitim alanlar ve %3,6 ile ücretli eğitim alanlar izledi.”

Günümüz dünyasında “ulusal bağımsızlık” sektörlerinin başında “bilişim” gelmiyor mu?...

Türkiye’nin verdiği beyin göçünde “en yüksek beyin göçü oranına sahip alan bilişim ve iletişim teknolojileri oldu.”

Mustafa Afacan Köşe (6)-2

En yüksek beyin göçü oranına “yüzde 6.7” ile sahip bilişim ve iletişim teknolojilerini, mühendislik, imalat ve inşaat “yüzde 4,4” ve doğa bilimleri, matematik ve istatistik “yüzde “2,7” ile takip etti…

“En yüksek beyin göçü oranına sahip bölüm moleküler biyoloji ve genetik”.

Mustafa Afacan Köşe (5)-8

“Fransızca eğitim alan mezunlar, en yüksek beyin göçü oranına sahip oldu” diyor TÜİK bülteni…

“Öğrenim diline göre mezunların beyin göçü oranları incelendiğinde, Fransızca eğitim alan mezunlar %9,9 ile en yüksek beyin göçü oranına sahip oldu. Fransızcayı, İngilizce (%6,2), Almanca (%5,9) ve Rusça (%4,7) takip etti.”

Mustafa Afacan Köşe (2)-48

Hangi ülkelere göç eyledi Türkiye’nin “beyin göçü”?...

“Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eden mezunlar içinde en büyük paya sahip lisans programı elektrik-elektronik mühendisliği olurken, Almanya, Birleşik Krallık ve Hollanda'yı en fazla tercih eden mezunlar bilgisayar mühendisliği bölümünden oldu. Kanada'ya göç etmeyi tercih eden mezunlar arasında en fazla paya sahip olan lisans programı işletme oldu.”)

(Elbet…

Her insanın yaşayacağı yeri seçme özgürlüğü var.

Mustafa Afacan Köşe (3)-21

Ancak bir de “sebepler ve sonuçlar” ve klasik şüpheci ifadeyle “büyük fotoğraf” var…

“Türkiye’nin kıvılcımlarının el memleketlerinin alevi olması” filan.)