Üzüntü veren şu ki Kastamonu’nun “bütüncül” ekonomik kalkınması ve sosyal gelişmesine dair “toplumsal hareket” yahut “anlayış” veya “bakış” epey zamandır çeşitli saikler nedeniyle parçalandı, “tuz buz” seviyesine indi, geriye kala kala “bireyci” de değil olsa olsa suyun yüzünde “bireysel” kalmaya dönük “refleks” kaldı…
Geri kalmış illerin gelecek seyrine ilişkin en berbat haldir bu.
Tek yelkenin deniz değil dere aştığı vaki değil…
Şehrin içme suyu riskli ise, havası kirli ise, kültüre ulaşımı dolambaçlı hatta olanaksız ise “varsıl” olana ne fayda?
“Dünya görmüş” bir dostumuz yakındı, “Bir kültür merkezi olmaz mı şehirde?” diye, “nikah salonunda konser düzenleniyor” vesaire…
“Kültür karın mı doyurur?” diyecek işsiz ve aşsız vatandaş, kültür merkezi yerine fabrika isteyecek, elinden gelse (ola ki inşası halinde) kültür merkezini taşa tutacak.
“Yeni stadyum” denildiğinde…
“Fabrika” talebi geliyor.
Fabrika var çalışan yok…
İlla devlet olacak.
“Akraba topluluklarına” dön(dürül)müş belediyede mesai de olsa olur…
Dededen toruna kaç nesil emekli oldu Kastamonu Belediyesi’nden, hısımlar, eş dost.
Yıllar yılı siyasetçi çiftliğine dön(dürül)müş kamu kurumları…
“Hepimiz aynı gemideyiz” der siyasetçiler, kimi güvertede şezlong üstünde, kimi kalorifer dairesinde kömür atmakta kazana.
Kırık Barajı’nın kamuoyu nezdinde hiç kıymetinin olmadığını görüyorum…
İlla “iş”, o da “iltimaslı” olacak, yedek listeden gelip masa başına kurulacak hatta sınava dahi gerek kalmadan, tepeden.
Niye bayrak salladı seçim zamanı seçmen?...
Memleket aşkı mı, parti sevdası mı, kapağı sağlam saçak altına atmak için elbette düpedüz.
Kurumsallığın/liyakatin/sınavın olmadığı yerde herkes kaybeder…
Çıkış çizgisinin, bitiş çizgisinin, koşu kulvarının silik olduğu pistte kazanan çıkmaz, curcuna çıkar, kepazelik tüter.
Ilgaz’da yeni bir tünel yapılıyor (Kastamonu- Çankırı Yolu/Kırık Barajı Relokasyon Yolu Dahil)…
Toplam proje bedeli 2025 itibarı ile “13 milyar 384 milyon 267 bin 597 TL”, bu yılki ödeneği “1 milyar 345 milyon 325 bin TL”, 2028’de nihayete ermesi hedefleniyor.
Söz konusu “tünel” yanı başında muazzam Ilgaz 15 Temmuz Tüneli varken neden icap etti?...
Kırık Barajı’nın hayata geçmesi için bölgedeki mevcut Kastamonu-Ilgaz yolu hattının değişmesi gerekiyor da o sebepten.
Karaçomak Barajı varken “Kırık Barajı gerekli miydi?” sorusunu ilave edelim…
Masada iki seçenek vardı 2014 yılında, ya miadını dolmuş Karaçomak Barajı restore edilecekti ya da yeni bir baraj devreye sokulacaktı, dönemin belediye başkanı Tahsin Babaş ikinci seçeneğin masada kalmasını sağladı, dönemin Orman ve Su Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun takdirini unutmamak lazım, Kırık Barajı projesi çeke çeke Kastamonu’ya geldi.
Bir “ince ayrıntı” unutuldu mu yoksa Kırık Barajı’nın zaten keçiyolunda yürüyen kabulünü engellememek için “üzeri mi örtüldü” bilemiyorum, barajın devreye girebilmesi için karayolu güzergahının değişmesi gerekiyordu ve barajın maliyetinin katbekat üstündeydi bu işin bütçesi, günümüz rakamları 3 katından fazla…
Üstelik ayrı bakanlıkların, ayrı genel müdürlüklerin ve ayrı bölge müdürlüklerinin kapsamları altında iki ayrı proje, “koordinasyon mağduru” ülkemizde ve ilimizde olacak iş mi, iki imparatorluk da kendi tarafına çekiyor.
Kırık Barajı devreye girmediğinde şehrin “enkaz” ve “risk saçar” içme suyu şebekesi de yenilenemiyor…
İçtiğimizin ne olduğu belli değil, bizzat yaşadım, evimden “katakulli” ile ve “yasadışı” alınan su numunesinin akıbeti ne oldu acep?
E şimdi toplumsal aidiyeti kaybetmiş Kastamonulunun umurunda mı milyar TL bütçeli baraj/karayolu/tünel…
İçme suyu temiz olmuş kirli olmuş, evvela “ekmek”, nasıl pişerse pişsin.
Üzüntü veren asıl mevzu, perakende yurttaşlar elbette “mikro” görürler kalkınma ve gelişme haritasını, sivil toplum kuruluşlarının “makro” görememeleri umut kırıcı…
Cümle siyasi partilerden tutun da tabelası olan her sivil kuruma kadar “ama” gözler, işitmez kulaklar, taş vicdanlar.
Mustafa Kasım’ın belediye başkanlığı dönemindeki içme suyu dağıtım şebekesinin yenilenmesi için adım atmak Galip Vidinlioğlu’na kısmet oldu…
“TEFWER”.
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı/İller Bankası/Dünya Bankası imecesinde “Türkiye Deprem, Sel ve Yangın Acil İmar (TEFWER) Projesi”…
“Belediyelerin acil onarım, yapısal güçlendirme ve gerekirse hasarlı altyapılarının yıkılması/yeniden inşası, rehabilitasyonu, ıslahını üstlenmelerine veya bunları sıfırdan inşa etmelerine ve afete hazırlık ve iklim adaptasyonunu artıracak önlemleri uygulamalarına destek olmak amacıyla geliştirilmiştir”.
Belediye Meclisi’nin 2023 Ekim toplantısında TEWFER oya sunulduğunda Vidinlioğlu’nun yaptığı açıklama aşağıda, o vakit çok dikkat çekmedi, “toplumsallık bitmişti” çünkü…
“Yaklaşık üç dört ay öncesine dayalı bir görüşmeydi. İller bankası nezdinde yaptığımız girişimler çerçevesinde İl Bank eski Genel Müdürümüz bu konuda Kastamonu’ya öncelik verdi. 28 belediye içerisinde Kastamonu Belediyesi bu işe uygun görüldü. 25 Milyon avroluk projenin bir miktarı ekipman için tahsis edilmiş durumda. 20 Milyon avroydu 5 milyon avro da buna ilave edildi. Tamamen denetimi Dünya Bankası ve İller Bankası tarafından yapılacak. İhaleyi alan firma tarafından alt yapı çalışmaları yapılacak.
“TEFWER Kapsamında İçme Suyu Dağıtım Şebekesi ve Kanalizasyon Şebekesi Projeleri Çevresel ve Sosyal Yönetim Planı” dosyası belediye web sayfasında yayımda, okudum, işim ne…
Keşke ilgilileri de okusa.
Şehrimizin 2058 yılı nüfusunun “275 bin” olacağı öngörülüyor…
Tutarsa da tutmazsa da bu öngörü dikkate değer.
Nüfus yoğunluğunun ötesinde mevzu “temiz içme suyu”…
“Halk sağlığı”.
Mevcut belediye yönetimi “TEFWER” projesini uygulayacak elbette…
“Devlette devamlılık”.
Başa dönersek…
Şehirler “güçbirliği/akıl/bilim/” hattında kalkınır ve gelişir, mesele “bireyci kaygıları” körüklemek değil kurtuluşun toplumsal olduğunu idrak edebilmektir, “bütün/makro/kuşbakışı” görüş.