Günümüz hayatının en önemli mesleklerinden biri de tababettir. Sağlık olmazsa veya sağlıklı olunmazsa hayat bizim için çok şey ifade etmeyeceği aşikârdır. Sağlık, para ile kıymeti bilinemeyecek bir ölçü birimi ile değeri tespit edilemeyecek bir kıymettedir. Bu durum tabiplik mesleğini cazip kılmıştır.

Günümüzde tıp fakülteleri bu nadide mesleğe eleman yetiştiren birimlerdir. Burada yetişen tabiplerimizde önceliği Hipokrat yemini denilen bir prensiple kendilerini disipline etmektedirler. Bu mesleği seçenler insana hizmeti ilke edinmiş demektir. Ömür boyu hasta ile iştigal etmek sabır ve özveri istemektedir. Bu kulvarda niyeti insana hizmetten ziyade, mesleğin maddi getirilerini ön planda görenler içinse mesleğin asli yetini ihlal ettiğinden istenilen netice tahakkuk etmemektedir. Bu meslek madde ve mananın izdüşümünde arzulanan hizmeti sağlamaktadır. Manası, insana hizmetin faziletinin zihinde diri tutulmasıdır.

Bu güne dek Tıp Fakültelerinde her birilerimiz pek çok hizmet almışızdır ve almaya da devam ediyoruzdur. Seneler öncesini düşündüğümüzde çok eli öpülesi hocalarla karşılaşmışız. Gerçekten insana hizmeti maddi değerlerin önünde tutan güzellikleri hala minnetle hafızalarımı süslemektedir. Sene 1979 . Rahmetli annem Trabzon’dan  Ankara Tıp Fakültesine guatr kana karıştığı için tedaviye gelir. Kan zehirlendiğinden toplantıda ameliyat olamaz sonucu çıkar. Babam çaresizce üniversitenin koridorunu adımlarken peşinde bir ayak sesi ile omzuna dokunan bir el görür. Gelen toplantıda bulunan bir doçenttir. Aynen şu ifade ile “Amca ben toplantıda idim bana yetki verirsen ben bu teyzeyi kurtaracağım “ der. Çaresiz babam tabi hocam diyerek hocamıza yetki verir ve annemi ameliyat ettirir ve annem kurtulur. Bir hastayı hayata döndürebilmek için babamın peşine koşan bu fedakar hocamız ki Prof.Dr.  Bahattin Korucu’yu hep hatırladığımda rahmetle yad ederim. Rabbim rahmetini bol eylesin, insana hizmeti aşk edinen hocalarımızın sayısını artırsın inşallah. Ya Prof.Dr.İsmail Kayabalı hocamıza ne demeli. Hastanenin bir köşesinde kendine küçük bir oda ayarlamış ve kendini hastalarına vakfetmiş orda kalıyor gece gündüz hastası ile beraber. Cerrah olan hocamız Anadoludan İbni Sinaya gelen fakir,fukara biçare kalmış insanlarımızı amaliyat ediyor, tedavi ediyor, sağlıkla memleketine gönderiyor. Açıkçası bu bir aşk hikayesi idi onunki. Onu da minnetle yad etmeden geçmek istemiyorum. Ve nice böyle güzel hocalarımız geldi geçti.

Sağlık bakanımız sayın Prof.Dr. Recep Akdağ döneminde Gazi tıp fakültesinde amaliyat olmuştum.Hastane o kadar kalabalık ki asansörle yukarı çıkmak bir hayli zordu. Nihayet yakın bir zaman sonra kontrol için aynı hastaneye geldim. Hastanede kimseler yok. Kendimi kontrol ettim evet hafta ortası ama neden kimseler yok. O dönem sağlık bakanlığı tamgün yasası çıkarmış hocaların fakültede olmasını istemişti. Neyse bir tanıdık hocamızın yanına çıktım selam verip odasına girdim. Hocalar hep hastanede, kapıları açık ama hiç hasta bakan olmadığından hastane bomboş. Hocama , hocam size bir sualim olacak müsaitseniz dedim. O da “buyur müsaidim” dedi. Çayımızı yudumlarken hocam; Allah size bir üstün zeka vermiş sizde zeka ile gayreti birleştirerek tabip oldunuz bu kolay değil. Nihayetinde çalışıp uzmanlığı kazandınız devlet maaşınızı vererek hocalar nezdinde yetişmenizi sağladı uzman doktor oldunuz. Nihayetinde fakülteye asistan olup devletin fakültesinde bir sürü hoca denetiminde yetiştirildiniz yardımcı doçent oldunuz. Artık sizin emrinize asistanlar ve sağlıkçılar verilerek biraz daha gayretle doçent oldunuz ve nihayetinde çapınız biraz daha büyüyerek prof olarak devam ediyorsunuz. Bir tıp öğrencisine devletin harcaması diğer fakültelere göre çok yüksektir. Hocam suali şudur: Allahın size lütfü ve devletimizin de bu kadar fedakarlığından sonra Anadolu’dan gelen hastalara bakmamanız vicdani olur mu ?  diye sorduğumda hocamız sadece sukut etti. Bir cevap veremedi. Evet hocalarımız hastanede idi ama görünen bir direniş vardı.

Bugünse fakültelerimizdeki hocalarımızın fakültede pek azı hasta bakmakta diğerlerinin muayenehaneleri fakülte dışında Ankara için Çankaya’da, Kavaklıdere’de,…v.s .Ve ortalama yirmi dakikayı geçmeyen muayene ücretleri ise beş bin, altı bin, yedi bin liralara dayanmış durumdadır. Amaliyatlar ise uçuk fiyatlara doğru yol almaktadır. Şuna asla karşı deyilim; hocalarımızın fakülte’de döner sermayeyi kullanarak almış oldukları hoca farkı, hakları olabilir. Halen tıp fakültesinde çalışır olmasına rağmen. hastanede hasta bakmayıp,  dışarıdaki muayene ve ameliyatlar ile yurttaşlarımız ciddi sorun yaşamaktadırlar. Türkiye’mizde yıllık ortalama fert geliri nerede ise açlık sınırı altında iken dar gelirli, emekli, hatta çalışan da olmak üzere aileler bu sağlık giderleri karşısında aczi yet içerisindedir. Fakültelerimizin inşasında hocalarımızın yetişmesinde katkısı olan halkımızın, sağlık hizmeti alımında fakültelerimizin biraz daha yaşanabilir olmasını temenni etmekteyiz. Bu konularla ilgili gerekli adımların atılması, yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi zarureti vardır. Kalın sağlıcakla.