Güneşin kavurduğu Ege ve Akdeniz bölgeleri başta olmak üzere ormanlık her alanı kurban seçen yangın, çıktığı Karabük Eflani’den Kastamonu’ya ulaştı, Araç’ın Güzelce ve Akgeçit köyleri ateş hattında kaldı…

“Güzelce, Şiringüney, Kızılören, Ahatlı, İhsanlı” tedbiren boşaltıldı Pazartesi akşamı itibarıyla.

Devlet farklı kurumları ile havadan, karadan ve yürekten müdahale etti anında…

Yangın bölgesindeki halkın bizatihi emek katkısı ve cümle milletimizin kalbi desteği ile.

O sebepten veya bu sebepten orman yangını çıkıyor, dünyanın sıcak iklim bölgelerindeki cümle ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin de “yeni normal” şartları böyle, iklimin getirdiği kavurucu ortam bir numaralı fail…

İnsan kusuru yahut hainliği fitili çakıyor.

Elbette ustalaşacağız “yeni normal” şartlara karşı mücadele ve müdahale etmekte…

Yangına set öreceğiz surda tek gedik vermemecesine.

Değişen şartlara uyum yeteneğimiz arttıkça…

Yangının çıkışı da hasarı da elbette sıfır seviyesine inmeyecek ama azalacak.

Her felakete olduğu gibi orman yangınlarına karşı da milletçe “bir(lik)” durmakla mükellefiz…

Orman yangınlarını hele komplo teorisi mercekli siyaset gözlüğü ile okumak ise en beter olanı.

(Traktörlerine taktıkları su tankerleri ile gölet ve yangın yeri arasında mekik dokuyan köylülerimiz…

Yeşil vatanın sivil müdafileri.

Sıra sıra su tankerli traktörler yollarda…

Hız ibrelerini parçalarcasına.

At üstündeki akıncılar misali…

Traktör sürücüleri.

Bir tarafta da orman sınırında kalan tarlalardaki anız, balya ve sair yanıcı otları kaldıran çiftçiler…

Muhteşem bir teyakkuz.

Yangın da bir işgalci…

Vatanını savunuyor köylü.

Yangına karşı mücadele de bir Kurtuluş Savaşı…

Can pahasına cephede yurttaş.

Kadın-erkek…

Genç-yaşlı.)

(Ege ve Akdeniz bölgesindeki orman yangınlarını “otel/villa” açmaya yoran “klavye terörü” de tarihe not düşüldü…

Okur-yazar kesimce.

Tahsillilerce…

Mürekkep yalamışlarca.

Her orman yangınında aynı nakarat…

Komplo teorilerinden seç-beğen-al.

Elbette farklı saiklerle “kibrit çakılanlar” da olmuştur, haini tükenmez bu vatanın, cennet vatanın zebanisi çok olur…

Ancak her biri “turizm yağmacılığı” klasörüne eklendi külyutmazlarca!

Kastamonu’ya kim otel yapa?...

Kim villa dike?

Her felakete uyan ideolojik maskeler nasıl oldu da icat edildi bu güzel ülkede?...

Sineğin yağını çıkartırcasına.

Yazık…

Asıl felaket bu.)

(Araç’taki yangının çıktığı esnada, yaklaşık bir ay önce Karabük sınırında çıkan yangını yaşayan vatandaşı dinliyordum, gözleri de sözleri de alev topu…

Yangının anısı ateşe batırıyor dili de yüreği de kulağı da.

Sesi ayazda kalmışçasına anlattı…

“Bir çığlık ile çayırın içine daldım, hiç duymadığım sesin sahibini bulmak için dört yana koştum, hangi hayvanın yavrusuydu bu cılız ama kulak delen feryadı çıkaran? Nice koşturmacadan sonra sesin geldiği ot dibini buldum; kaplumbağaydı. Dili dışarda sürekli feryat ediyordu. Yaklaşık 50 metre ötede süren yangından kaçmıştı besbelli. Elime alıp hemen uzaklaştırmak istedim güvenli alana; kabuğu ateş gibiydi. Tutamadım, elim yandı. Ağaç parçaları ile altından tuttum, koşarak uzaklaştırdım yangın bölgesinden. Kabuğuna su döktüm, elimle su içirdim. Anladım ki korkudan ya da kabuğunun ateş topuna dönmesinden feryat etmiyordu; yavrularını çağırıyordu, onlara ağlıyordu. Çığlığı kesilmedi. Irmağın öte yakasına, yangının ulaşamayacağı bir mevkie götürdüm. Ardımdan gelen çığlığı hala duyuyordum.”

Devam etti…

“Yangın sırasında ormandan gelen yabani hayvanların seslerine yürek dayanmıyor. Hele tilki sesleri. Nasıl bir feryat. Yangının içinde kalan farklı yaban hayvanlarının sesleri insanı delirtiyor. Unutulmaz bir yürek yarası.”

Ağaçlar yanıyor…

Köyler boşaltılıyor.

Yaban hayvanları yangının ortasında…

Kadim ekosistem yanıyor.)

Yeşil Vatana Can Kurban