Doç. Dr. Elif Tarlakazan’ın “Zamansız Suretler” başlıklı “özgün baskı sergisi” Kastamonu Kent Müzesi’nde geçtiğimiz Cumartesi günü kültür erbaplarına kapısını açtı, “koşun koşun gidin” 30 Eylül’e kadar, sanatsız bırakmayın hayat damarlarınızı…
Doç. Dr. Tarlakazan’ın serüvenine dahil olun.

Kastamonu’nun sosyal gelişmesinin “istiap haddini” yükselten bir kurum “Kastamonu Kent Müzesi”…
Doç. Dr. Elif Tarlakazan bu ulvi kültür harmanına emek katan imecilerden biri.

Afacan Köşe (6) (8)

Akademisyeni olduğu Kastamonu Üniversitesi’nden beklediğimiz “omuzdaşlık” tarifinin tam da yerine gelmişliği…
Yükümlü bulunduğu şehre kültür esintisi üfledi Tarlakazan/Üniversite.

Salonu dolduran öğrencileri Doç. Dr. Tarlakazan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Avrupa’ya akademik eğitim için gönderdiği gençlere tembihlediği “Sizleri kıvılcım olarak gönderiyorum alev olarak döneceksiniz” umudunun günümüzdeki neferleri, her birinin gözünde aleve dönmeye meyilli aynı kıvılcım…
Bahtiyarlık bu.

Şehir, “kültür” ile “şehir” ehliyetine kavuşur ve bu alandaki “sürdürülebilirliği” ile ehliyetini muhafaza eder…
Kültür etkinliği bodur kalan şehirler, nüfus ve nüfuzdan bigane, kavramsal olarak “kasabalaşır” hatta “köyleşir”.

Doç. Dr. Tarlakazan’ın sergisinde ilk anda kendinizi Beyoğlu’nda “üst sınıflara” dair “burjuva” bir sergi etkinliğinde hissedebilirsiniz, ifade kavramlarını “üst perde” ve “yabancı” bulabilirsiniz, “yerellikten” şüphe duyabilirsiniz hatta…
Teslim olmayın, tam da “halk kültürü” çerçevelerdeki, cemi cümlemizin “kültür mirası” orada.

Tam isabet her “suret”…
Zamansız ve mekansız.

Afacan Köşe (5) (15)

Varış noktası olmayan maraton koş(t)u(ru)yor Kastamonu Kent Müzesi…
Atleti olmakla mükellefiz.

(“Zamansız Suretler”de izleyici, kendi belleğinin karanlık koridorlarında yankılanan mitlerle karşılaşmaya, suretlerin gölgesinde kendi hikayesini yeniden okumaya davetlidir” notunu düşmüş Doç. Dr. Tarlakazan sergi afişinde…
Belleğimin karanlık koridorlarında rastlaştığım ilk mit “kol ve bacakları yana açık üç figür” oldu.

5 bin sene evvel Anadolu’sunun göğsüne gittim, Alaca Höyük’e başımı koydum, “İkiz İdol” ile yüz yüze geldim…
Ey “Hattiler” bırak(may)ın peşimi.

Güven ve bereketin simgesi “İkiz İdol” ile Doç. Dr. Tarlakazan’ın figürünü benzeştirmekten “kültür cezası” yemem herhalde…
Anadolu’nun kadim sinesine açılan kapının anahtarı çerçevenin içinde girmek isteyene.

Yolu masalara örtülen sofra bezleri ile çakışmadan önce, Anadolu’dan dört bir yandaki medeniyete seyahat etti “İkiz İdol” sureti, “evrensel mit” olup çıktı…
Anadolu’nun tam da “matematik” ile “felsefe” imalatı kültür ihraç ürünü “kol ve bacakları açık insan figürleri”.

Heraclitus’un “İnsan her şeyin ölçüsüdür” düsturundan Leonardo Da Vinci'nin “Vitruvius Adamı” eskizine götüren bir kadim mealdir…
“Altın oran”dır.
Afacan Köşe (2) (32)

Pisagor’dur…
Mevlana’dır.)

(Sergi açılışında vali yardımcısı, müze yöneticisi ve sanatçı açış konuşması ile selamladı…
Üçünün de her kelimesi ancak “kültür şehirlerinde” edilen sözlerdi.

Farklı alan ve etkinlikleri içeren “kültür katmanı”, sanıldığının aksine “sonradan” geçilen bir çatı değil, köklerin geleceğe sürüldüğü temel/kaide…
Kastamonu Kent Müzesi “izcilik” ile kendini mükellef kılmış olacak ki, sayısız “yerli” etkinlik ile geçmiş ile geleceğin izlerini birbirine bağlıyor, “toplumsal imece” ile.

Afacan Köşe (3) (30)

Örnektir emsallerine…
Gururdur Kastamonu’ya.)

(Zaman kapsülüne binmiş hissine kapılıyorum her mülaki olduğumda Kastamonu Kent Müzesi’yle…
Evvele değil yolculuğum, tam aksine, ati’ye.

Mütegallib ve mütegallip ihatanın tekfir hükmü kestiği münzevi müsecceller daim rüzgar aksine istikamet tutar, her devrin üstüne taş koyduğu öyle bir cevir surudur ki, Bedreddin’im netsen neylesen zaid…
Uzun ince bir yolda yürümek düşer hurdahaş kalmışa “Çıkalı göklere âhum şereri döne döne / Yandı kandîl-i sipihrün ciğeri döne döne” deyu deyu hürmetle yad ede ede Necati Bey’i.

Mütevekkilin tek tutamağıdır “yanmak”…
Küllerinin altına sakladığı koru ile kuş cıvıltılarına, serin akan derelere, envai ağaca vatan olmak.

Her telefat sunağa çıkan basamaktır…
Arazözle yarışırcasına artakalmış maddesi kalmayana kadar yanabilendir kelimelerin intisabına nail olan.

Tekamül tek kerede olup nihayetlenmez…
Geriye dönüşler hep stepne durur, “sözlü-yazılı” ve en önemlisi de “atölye” imtihanından geçebilene Hayat Bilgisi’den, sonu olmayan yeni kapılar açılır “varlık” ve “hiçlik” hallerini anlayabileceği rahleye götüren.

Kastamonu Kent Müzesi’nde zaman kapsülüne bindim bir kez daha…
Bugünden geçmişe değil; geleceğe.)

Afacan Köşe (1) (32)