Türkiye’de “çiftçi” yaş ortalaması yükselme ivmesinde gaz kesmezken, kendine özgü şartlar neticesinde genç nüfusu toplumsal hayatın tamamında sınırları içinde tutamayan Kastamonu’da hesap daha da içinden çıkılmaz hal alıyor, ülke geneline oranla çok daha sıkıntılı gelecek Kastamonu’yu bekliyor…
Kastamonu’nun “tarım ve hayvancılık ili” olduğunu bas bas söylemekle keşke pirüpak olabilse sorun.

Kastamonu tarım ve hayvancılık sektörünün miadı elleri nasır bağlamış yaşlı çiftçilerimizin ömrü kadar…
Son nesil.
Bin küsur köy keşke “yol, su, kanalizasyon” götürülerek yaşatılabilse!…
Mümkün mü?
“Şose vakti” dolu olan köyler…
“Asfalt vakti” ne diye boşalıyor?
Muhakkak ki tarihsel sürecin dayattığı kırsaldaki “dağınık yerleşim” ve arazinin tarıma elverişsiz oluşu Kastamonu’nun “mevcut” pansuman yöntemini iyiden iyiye geçersiz kılıyor…
Kangrenleştiriyor.
Oysa, “ayrıksı şartlar”, kendi kalkınma ivmesini de bünyesinde barındırıyor…
Görmek lazım.

(Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) geçtiğimiz Nisan ayında açıkladı…
Türkiye’deki kadın çiftçilerin yaş ortalaması “61”, erkek çiftçilerin “58”, ortalama ise “59”.
2026 yılında yaş ortalaması “60” olacak büyük olasılık…
Aşağıdan sisteme giren “genç çiftçi” yok denecek kadar az.
TZOB’un “üreticilerimizin yüzde 82’sini erkek, yüzde 18’ini ise kadınlarımız oluşturuyor” tespiti “resmi” olarak doğrudur da acep “fiili” olarak eksik midir?...
Kırsalda üretmeyen kadın var mı?
“59” yaş ortalaması kendi içinde tasnif edildiğinde ise tablo biraz daha “kararıyor”…
“Üreticilerimizin yüzde 35’i 65 yaşın üzerindeyken, yüzde 35’i ise 50-64 yaş aralığındadır. 18-32 yaş arası genç çiftçilerimizin oranı ise sadece yüzde 5’tir. Bu durum, gençlerimizin tarımdan ve kırsal yaşamdan hızla uzaklaştığını gösteriyor.”
Genç nüfus “çiftçilikten uzaklaşıyor”…
“2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında, 33-49 yaş arası çiftçi sayısı ise yüzde 4 oranında azaldı. Evlenme çağına gelen gençlerimiz, kentlerde asgari ücretle çalışmayı köyünde çiftçilik yapmaya tercih eder hale geldi.”
Gençlik “çift bozuyor”…
Köyünden göçüyor.
Çiftçilikten çıkıyor…
“İşçileşiyor”.
“Gençleri tarıma kazandırmak için acil adımlar atmalıyız” deniliyor ve tedbirler birbiri ardına sıralanıyor da…
Elbette “yapılacaklar listesi” azı ya da çoğu ile devlet tarafından senelerdir tamamlanıyor da, yine de ve yine de, köyden ve çiftçilikten “çıkış” durdurulamıyor.
Ne hibeler…
Ne destekler.

TZOB dosyası okundukça ülkemizdeki kırsala dair sosyolojinin hali pür melali vurucu cümlelerle bir kez daha karşımıza çıkıyor…
“Kırsal nüfusumuz, ekonomik, sosyal ve eğitim imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle her geçen yıl azalıyor. Yaklaşık 30 yıldır çocuk doğmayan, kışın tamamen boşalan ve bekçilerle korunan köylerimiz var.”
Vatan coğrafyasının “kırsal” kısmı “insansızlaşıyor”…
Peyderpey ama duraksız sürüyor bu hal.
“Gıda güvenliği”…
Başlı başına bir “ulusal güvenlik” değildir de nedir?)
Not: Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı Türkiye genelinde yeni sahneler açılacağını açıkladı…
Anadolu’nun farklı şehirleri “Devlet Tiyatroları” ile buluşacak.
Ulusal basında çıkan haber kısa sürede yayıldı…
Haberde ismi geçen iller bayram etti.

Karadağlı 2 ilin ismini verdi…
“Çok yakında Hatay Devlet Tiyatrosu’nu kuruyoruz. Ardından Kars gelecek. Türkiye’nin her köşesine tiyatroyu ulaştırmak bizim görevimiz.”
Kastamonu “Türkiye’nin her köşesi” içine giriyor…
Umudumuzu muhafaza edelim.
Devlet Tiyatroları bu sezon sahne sayısını 59’dan 64’e çıkardı… Hedef “70”.
27 ilde “bölge tiyatrosu” olarak örgütlü “Devlet Tiyatroları”…
“Bölgemizde” Çorum ve Zonguldak’ta var.
“Kastamonu, Sinop, Çankırı, Karabük” illerine binaen…
Kastamonu’da “Devlet Tiyatrosu” olması evla değil mi?