İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özelliklerden biridir söz. İnsanlar aralarındaki iletişimi söz ile kurarlar. Sözün birey ve toplum yaşantısı üzerindeki etkisi, olumlu ya da olumsuz oldukça fazladır. Onun içindir ki sözün mahiyetini, anlamsal özelliklerini ve nasıl kullanılması gerektiğini iyi anlamak gerekir. Zira sözün çağlar ötesinden bir kudreti vardır insanlar üzerinde. Atalarımız insanların her düşünüşü, konuşması ve davranışı için uyarıcı birer öğüt vermişlerdir bizlere yüzyıllar öncesinden.

Sözün tesiri vardır: Sözün insan ilişkilerinde ve toplum yaşantısı üzerinde onarıcı veya yıkıcı etkisi vardır. Bu yüzdendir sözün kılıçtan keskin olması. Önceden bilmelidir insan düşünmeden sarf edilen sözlerin birçok soruna zemin hazırlayacağını. Hâlbuki sözü doğru, üslubu iyi seçsek sorun çıkmayacak. Böylelikle dostlarımızı, arkadaşlarımızı, dost olma olasılığı olan kişileri yitirmeyeceğiz. Ama şunu da biliyoruz ki söz, söylenmeden önce sahibinin, söylendikten sonra muhatabının olduğunu. "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır" derken atalarımız sözün sadece içerik değil, biçim olarak da ne kadar etkili olduğunu vurgulamışlardır.

Söz tutsak eder insanı: Kişi karşılığını yok sayarak aklına gelen her sözü söylememeli. Söz kadar sessizlik de ifade eder insanı. Çıktımı ağızdan bir kere ok gibi yön bulur; kestiremeyiz çoğu zaman nereye saplanacağını, kimi etkileyeceğini. Bu nedenle ağızdan çıkan sözün nereye ve hangi şekilde gideceğini iyi kestirmelidir insan. Bireyin çevresine uygun olmayan sözler söylemesi, yapamayacağı vaatlerde bulunması anlaşmazlıklara yol açar, yıpratır ilişkileri, değersizleştirir insanı. Böyle durumlar karşısında yaptığımız davranışın, söylediğimiz sözün tutsağı oluruz çoğu zaman.

Söz sorumluluk ister: Bir çırpıda söylenilerek kolaya kaçmak değildir söz. Bu nedenle hem irademizin gücünü hem de niyetimizi yansıtır. Ağır bir sorumluluk ister bu durum. "Söz namustur" anlayışı geçmişten günümüze süre gelen Anadolu kültüründe derin bir yere sahiptir. Bir kişi söz verdiğinde artık sadece kendisini değil, muhatabının beklentisini de omuzlamış olur. Bu nedenle tutulmayan sözler, yapılmayan geri bildirimler, zaman aşımına bırakılan vaatler yalnızca güveni değil, insan ilişkilerinin dokusunu da zedeler. Günümüzde sözlerin havada uçuştuğu bir çağda, her söze bir miktar ağırlık, bir tutam sorumluluk katmak belki de en büyük ihtiyaç olacaktır.

Söz gümüşse sükût altındır: Bazen söz, susulması gereken yerde söylenirse anlamını yitirir. Susmak, çoğu zaman bir olgunluğun, bir anlayışın, bir derinliğin işaretidir. Sessizliktir bazen insanı ifade eden “Söz gümüşse, sükût altındır” sözü, ne zaman konuşulması ve ne zaman susulması gerektiğine dair kadim bir bilgelik sunar. Çünkü bazen en güçlü söz, hiç söylenmemiş olandır.

Söz kimlik ve kültürdür: İnsan sözleriyle kendini var eder. Söz insanın şahsiyetini, güvenilirliğini ve ahlakını yansıtır. Aynı zamanda bir toplumun kültürünün hafızasıdır. Sözlü kültür, tarihin ilk dönemlerinden itibaren insanları eğitmiş, yönlendirmiş ve bir arada olmasını sağlamıştır. Asırlardır süre gelen düşünceler, fikirler, akımlar vb. atasözleri, deyimler, yüzyılların birikimini birkaç kelimeyle özetleyebilir. Örneğin, “Ne ekersen, onu biçersin” sözü, hem bireysel çabanın hem de sosyal adaletin özlü bir ifadesidir. Hikâyeler, destanlar, masallar hep sözle taşınmıştır. Ancak bugün, sözün yerini giderek dijital ifadeler (emojiler, kısa mesajlar vb.) yer almaya başlamış atalarımızdan miras kalan sözün derinliği kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Teknoloji çağında sözün önemi: Günümüzde söz daha hızlı fakat daha yüzeysel dolaşır hale gelmiştir. Özellikle sosyal medya platformlarında paylaşılan sözler, çoğu zaman bir düşünce süzgecinden geçirilmeden sarf edilmektedir. Kalıcılıktan çok etkileşim, anlamdan çok dikkat çekme kaygısı ön palandadır. Bu durum, sözün değerini ve anlamını yitirmesine yol açmıştır. Oysa her çağda olduğu gibi günümüzde de özlü, içten ve samimi sözlere ihtiyaç duymaktayız. Belki de dijital çağda en yenilikçi söylem az ve öz konuşmak; konuşurken de düşünerek ve hissederek söz söylemektir.

Sonuç olarak, söz ve düşünce insanın aynasıdır. Ne düşündüğümüz, ne söylediğimiz, nasıl konuştuğumuz kadar ne zaman, kime ve neden söylediğimiz de önemlidir. Çünkü söz, bir karakterin, bir anlayışın, bir dünya görüşünün dışa vurumu dur. O halde sözü yüceltmek, sadece dilin değil, insanlığın da yüceltilmesidir. Aynı zamanda söz akıl ve bilgi seviyesinin ölçütüdür. Bu nedenle insan sözünü söylemden önce akıl imbiğinden süzmeli, ölçüp biçmeli ve ham sözleri olgunlaştırarak, pişirerek söylenecek aşamaya getirmelidir. Sonuç olarak toplumun geleceğini inşa etmek ve kalıcı izler bırakmak isteyen insanlar düşüncelerini aktarırken sözlerine ve üslubuna çok dikkat etmelidir. Çünkü insanın en büyük gücü düşüncesi, en etkili silahı ise sözleridir.

Saygılarımla,