İLİ KASTAMONU

İLÇESİ ARAÇ

YERİ TATLICA KÖYÜ

Şeyh Suzi Türbesi Araç İlçe merkezine 11 km mesafede Tatlıca köyündedir. Köyün eski Adı Süzey’dir.

Köy iki mahalleden oluşmaktadır. Aşağı Süzey ve Yuakrı Süzey isimleri ile anılan bu köylere günümüzde tatlıca köyü denilmektedir. Köydeki tarihi cami de halk arasında Süzey Camisi olarak bilinmekte ve Fatih Sultan Mehmet Hanın maddi Katkıları ile yapıldığı bilinmektedir. Şeyh Suzi türbesi de hemen bu caminin yanındadır.

Suzi kelimesi ise “ hak yolunda yanmış” kişi anlamındadır. Suzi aynı zamanda yanan, tutuşan demektir. Buradaki anlamı ise Allah aşkı ile yanmak ve Allah aşkı ile yanıp tutuşmak anlamlarını da taşır.

Tatlıca köyündeki Şeyh Suzi tekkesi de Fatih Sultan Mehmet Han zamanında hizmet vermeye başlamış ve tekkeler ile zaviyelerin kapatılmasına kadar bu civarda birçok Suzi yetiştirmiştir.

Tatlıca köyü çok eski bir yerleşim yeridir. Hangi döneme ait olduğu bilinmeyen eski mezarlar da vardır. Safranbolu’da turizm açısından tanıtımı yapılan süzey kebap da ismini bu köyden alır. Tadı damağı yakıp tutuşturan kebap anlamındadır.

Anadolu’da suzi kelimesi suzan şeklinde isim olarak da kullanılmaktadır ve anlamı da neredeyse aynıdır.

Diyarbakır’daki Kırklar dağındaki sultan Suzi hikayesindeki ziyaret ifadesi de çocuğu olmayan bir ailenin türbeye adak adaması ve çocukları olduktan sonra her yıl burada adak kurbanı kesmesi ile ilgilidir.

Bir rivayete göre buradaki kırklar dağındaki sultan suzi ziyaret yeri ise Yavuz Sultan Süleyman Hanın Mısır seferine giderken Süzey tekkesi erenlerinden bir amid yani komutanın sefer esnasında ve sonrasında Diyarbakır civarındaki kişilerin eğitimi için burada kalan kırk kişilik bir askeri birlik ile ilgili olduğudur. Buradaki tarihi on gözlü köprü başında küçük bir tepe vardır ve bu tepe aynı zamanda bir dini mekandır ve bir de Süryani kilisesi vardır. Bu kırk suzi tekkesi erenleri güvenlik olarak hem bu inanç merkezini hem de bu civarı korumakla görevlidir. Ancak bir gece baskını ile tamamı şehit edilir. Yavuz Sultan Selim Han tarafından da bu Süryani kilisesinin yanındaki düzlüğe kırk eren defnettirilir. O Gün sultan bu tepenin adına bu kırk şehidi için bu küçük tepeye kırklar dağı denilmesini emreder ve sefere kaldığı yerden devam eder. Daha sonra burası bu şehitler anısına halk tarafından kırklar dağı ziyareti olarak anılmaya başlar.

Araç İlçemizin bu güzel köyü ve bu köydeki tekkede eğitilip yetiştirilen gönlü Allah Aşkı ile yanıp tutuşan bu kırk genç sonradan adı kırklar dağı olarak anılan bu dağda bir gece vakti sabaha karşı bu civardaki asiler tarafından yakılır ve kılıçtan geçirilir. Sefer yolculuğuna devam eden Yavuz Sultan Selim han seferi bir süreliğine duraklatır ve geriye dönerek bu işi yapan asilerin kökünü kazır. Sonra kaldığı yerden seferine devam ederken hocası Halimi Çelebi’ye” bu hainleri orduya alsam orduyu bozarlardı, geride bıraktım hainliklerini gösterdiler bende tüm erkeklerine gereken derslerini verdim” diye ifade eder. Hocasına da saygı ve hürmetini gösterim katledilmelerinin vacip olduğu konusundaki görüşü için de ona ayrıca hürmet duyar. Halimi Çelebi aslen Kastamonuludur. Yavuz Sultan Selim Hanın hocalarından birisidir. Mısırın fethinden dönülürken Şam yakınlarında hastalanır ve bu günkü Şam’da bulunan Muhiddin Arabi’nin türbesinin yanı başına defnedilir.

Araç suzi köyüne şehitlerin haberi geldikten sonra bu köydeki anaların ağzından bir ağıt yükselir. (Kırklar dağının düzü, Karanlık bastı bizi, yetiş ey sultan suzi, Al gel şehidimizi.) Bu ağıtın tamamı kırk bir dörtlükten oluşur. Türk halk müziği sanatçısı Bedri Ayseli bu ağıtı Diyarbakır türküsü olarak seslendirmiştir.. Ancak bu ağıt Kastamonu Araç ilçesi Suzi köyünde adı sonradan süzey köyü olarak değiştirilen köyde miladi 1516 yılından günümüze kadar halk arasında dilden dile gelmiştir. Bu ağıtın Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yazıldığı da anlatılmaktadır. Bıyıklı Mehmet Paşa Diyarbakır’a Atanan ilk Osmanlı paşasıdır ve Araç Suzi köyü tekkesinde yetiştirilmiş bir önder, bir komutan, gönlü vatan aşkı ile yanıp tutuşan Diyarbakırın ilk valisidir.

Şeyh Suzi tekkesi dini eğitimin yanı sıra fetih ordularında görev yapan askerleri de yetiştiren ve öğrencilerine aynı zamanda askeri eğitimler de veren bir okuldur. Suzi kelimesi ise gönlü Allah aşkı ile yanıp tutuşan anlamındadır.

Kılıç kuşanmayı, at binmeyi, ok atmayı da öğreten vatan sevdası için yanıp tutuşan kahramanları da yetiştirmesi ile ünlüdür. Kısacası suzi tekkesi gönlü vatan sevgisi ile yanıp tutuşan askerleri, erleri ve erenleri yetiştirmekle görevlidir.

Bu köydeki Caminin yapım tarihi Hicri 864 olduğuna göre tekkenin de aynı tarihte kurulduğunu düşündüğümüzde Şeyh Suzi türbesinde yatan zatın bu tarihte sağ olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Şeyh Suzi Camisi Yıllarca Cuma camisi olarak hizmet vermiş ve Türbenin yapılmasından sonra da bu köy hem Cuma günleri hem de bayram ve kandillerde camiye gelenlere ekmek ve ayran ikram edilmek suretiyle hizmet verilmiştir.

Türbe Araç Karabük yolu üzerinde ve anayola oldukça yakın bir yerde olup her türlü araç ile gidilebilmekte ve ziyarete açık olup inanç turizmine de hizmet vermeye devam etmektedir. Nevruz ve Hıdırellez de ise İstanbul’dan gelen köylülerin de katılımı ile ziyaretçi sayısı artmaktadır. Kurban Bayramının ikinci gününde civar köylerden gelenlerle birlikte kalabalık misafir topluluğuna yemek verme adeti de halen devam etmektedir.

Türede yatan Şeyh Suzi sultanın mekanı cennet ruhu şad olsun.