Nai̇l Tan Köşe (2)-7

          Kastamonu mahallî basınında belki onu aşkın köşe yazımızda, Devrekânî ilçesi Etçiler köyü nüfusuna kayıtlı olup hâkim babasının görev yeri İnebolu’da 12 Ekim 1934 tarihinde doğan dünyaca ünlü roman ve hikâye yazarımız Oğuz Atay’ın (ö. İstanbul 13 Aralık 1977) adının memleketi Kastamonu’da bir eğitim veya kültür kuruluşuna verilmemesinden dolayı duyduğumuz üzüntüyü dile getirmiş, sebep aramış ama bulamamıştık. Doğum yeri İnebolu’daki bazı çabalar, ne yazık ki merkezin ve Devrekânî’nin kusurlarını örtmeye yetmiyordu. Vali Avni Çakır ve Kastamonulu İl ME Müdürü Cengiz Bahçacıoğlu’ndan da beklediğimiz ilgiyi göremedik. Cumhurbaşkanımızın Atay’la ilgili olumlu değerlendirmelerine rağmen; Orhan Şaik Gökyay, M. Behçet Necatigil ve İhsan Ozanoğlu’na gösterilen vefa, Bartınlı Rıfat Ilgaz’a duyulan saygı Atay’dan esirgenmişti. Yeni Valimiz Meftun Dallı, eğitim ve mesleki donanımıyla önceki kaymakamlıktan valiliğe terfi eden yöneticilerden çok farklı. 18 Aralık 2023’teki kısa görüşmemizde bu konuyu açmaya fırsat olmadı. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden ilgili yazışmaları getirip inceleyerek en doğru kararın alınmasını sağlayacağına eminiz.

            Oğuz Atay’ın eserlerinin her yıl yeni baskıları yapılıyor. Hakkında yazılan kitap ve makaleler nerdeyse bir ihtisas kitaplığı oluşturuyor. Güncelliğini hep korumayı başarıyor. Bakınız, sadece 2024’ün ilk iki ayında sınırlı imkânlarla takip edebildiğimiz üç olayı, yazdıklarımıza kanıt olarak sunarsak gerçek daha iyi anlaşılacaktır:

1.       Doğan Hızlan; “Oğuz Atay’ı Derinden Yorumlamak”, Hürriyet, 22 Şubat 2024, s.13.

Türkiye’nin “Fahrî Kültür Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı” gibi ünvanlarla da anılan gazeteci, yazar Doğan Hızlan bu yazısında Doç.Dr. Kenan Göçer’in 2024 başında yayımlanan Oğuz Atay: Sevgi-Para Geriliminde Atay’ın Sofrası ve Türkiye’nin Ruhu’na İzonomik ve Tinbilimsel Bir Yaklaşım (İstanbul 2024, 184 s. Pan Yayıncılık) adlı incelemesini tanıtıyor. Hemen kitaba ulaştık. Atay’ın eserlerini yeniden, daha bilinçli olarak okuma isteği uyandırdı bizde.

2.       Doğan Hızlan; “Oğuz Atay Üzerine”, Hürriyet, 29 Şubat 2024, s.15.

Gazeteci, yazar Doğan Hızlan bu yazısında da yine 2024 başında yayımlanan bir başka Oğuz Atay incelemesinden söz ediyor. Selçuk Orhan: Sorularla Oğuz Atay (İstanbul 2024, 224 s. Doğan Kitap). Bu kitap da önceki gibi Atay’ın eserlerini yeniden okuma isteği uyandırıyor.

3.       Oğuz Atay: “İnsanlık Öldü/mü?”, Tehlikeli Oyunlar (Roman), 1.bs., İstanbul 1973, s.267-268. Sinan Yayınları.

Romanından alınan yaklaşık bir sayfalık, aşağıya aktardığımız bu metin, özellikle İsrail-Filistin Savaşı’ndaki katliam boyutuna ulaşan uygulamaları ve ülkemizdeki çok ağır insanlık dışı eziyet ve cinayetleri kınamak amacıyla sosyal medyada paylaşılıyor. Sosyal medyadan genç yardımcılarımıza indirttiğimiz bu yazıyı, özgün imlasını korumaya çalışarak yayımlarken onu bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Nai̇l Tan Köşe (1)-4

İnsanlık Öldü mü?

     “Nihayet insanlık öldü. Haber aldığımıza göre uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, "yahu insanlık öldü mü?" diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde,"insanlık öldü mü?" ya da "insanlık ölür mü?" biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir.

Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır.

Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu bizim gibi nefes alıp ıztırap çektiğini öğreneceklerdir. İnsanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum. Zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmaya çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için insanlık ölmüşse de onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamaya devam edecektir.

İnsanlıktan paylarını alamayanlar için zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu. Yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık önceki gece sabah karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır.

Doğru dürüst bir tahsil göremeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan insanlığa doğru dürüst bir miras da kalmamıştı. Bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeğe çalışmıştı. İnsanlığın ölümüyle ülkemiz boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, insanlığın yakınlarına baş sağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: merhumun cenazesi önce uzun yıllar yaşamış olduğu Hürriyet Caddesi’nden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı Ümit Apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade törenden sonra toprağa verilecektir.”

-Oğuz Atay-