Mazı ağaçlarının arasından geçerek okulun bahçesine girdim, mermer üzerine yazılı “Bütün ümidim gençliktedir” sözü karşıladı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, dev bir Türk Bayrağı dalgalanıyordu başının üstünde efil efil…

Ilık bir rüzgar esti.

Başlayan bir türküye ilk kelimesinden katıldım…

“Çanakkale içinde aynalı çarşı”.

Mustafa Afacan Köşe (3)-2

Günlerden “18 Mart”…

“Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü”.

Ilık rüzgar kavurmaya başladı…

Şehitlerin ateşi düştü içime.

Mehmetler geçti zihnimin aynasında…

Mehmetler gördüm dört bir yanımda.

Her çocuk önce İstiklal Marşı’nı öğrenir Türkiye’de…

İkinci sırada “Çanakkale” türküsünü.

İçinde vatan vardır…

Ana vardır.

Yanıktır…

Sözü de, bestesi de, sesi de.

Yakar söyleyeni de…

Dinleyeni de.

Küllerinden bir millet doğuracak kadar aziz…

Ve o milleti ilelebet payidar kılacak kadar inançlı.

Mustafa Afacan Köşe (2)-8

Oratoryo başladı ardından…

İçinde kaç defa “Mustafa Kemal” ismi geçtiğini sayamadım, her defasında fırtınalı denizdeki sandal gibi sallandım, duruldum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü dilinden ve zihninden düşürmeyen gençler, her fırtınayı dindirecek güneştir vatanımıza, duru denizdir…

Ümit onlardadır.

Omuz omuza veren gençler…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürüyen istikbal ordusu.

Bilimle yedi düvele meydan okuyan…

Anadolu irfanı ile yoğrulan maya.

“Sadece çocuklar ne aradığını bilir”…

Bahçeşehir Koleji’ndeki çocuklar aradığını bulmuş, vatanın istikbali yolunda, bilimin ışığında yürüyorlar.

(İstiklal ile istikbali birleştirmenin biricik yolu eğitimden geçiyor…

Eğitim ordusu güçlü olan toplumların tankla topla yıkılması mümkün değil.

Düşüremezsin eğitimli toplumları…

Boyun eğdiremezsin.

Eğitimin temelindeki bilim sürekli devir daim eder toplumları değişen şartlara uyum sağlamakta, çelikleştirmekte, güçlendirmekte…

Yöntemdir aslolan.

Günümüzde “yazılım” türü teknolojik bilgi ortaöğretim seviyesine kadar indi…

İlkokul öğrencileri “kodlama” yapar hale geldi.

Ekonomisi gelişmiş ülkelerdeki eğitim çıtası ülkemizde de ulaşılması hatta aşılması gerekli bir hedef halini aldı…

Japon’la yarışıyoruz neticede.

“Silikon Vadisi” rakibimiz…

“Uzay yolculuğu” rotamız.

Mazı ağaçlarının içinde “nar” misali bina…

Tane tane içi, her tanede “bilim” saklı, ülkemizin istikbali.)

Not: Eğitimde “bilim” tek başına yetmez…

“Estetik” de at başı koşmalı.

Bahçeşehir Koleji’nde bir odada buldum kendimi…

Duvara yerleştirilmiş “Frida Kahlo” görseliydi ayaklarımı beynimden bağımsız odaya çeken.

Uçurdu zihnimi…

Kuş kanadını andıran kalın kaşlarıyla.

Ve hep kulağımda çınlayan o türkünün sözleri…

“Kuş kanadı kalem olsa, yazılmaz benim derdim”.

Keşke “Frida Kahlo” ile nihayetlenseydi görsel sanatlar atölyesindeki sürpriz…

“Yayoi Kusama, Vincent Van Gogh, Edvard Münch, Henri Matisse…” görselleri yan yanaydı.

Dünyanın gelmiş ve belki de gelecek en büyük ressamlarından haberdar olan bir genç illa “ressam” olmasa da…

Rengarenk bir hayatın öznesi olmaz mı? 

Mazı ağaçlarının arasından girdim bir bahçeye…

Göğsüm kabararak çıktım dışarı.

Mustafa Afacan Köşe (1)-8