“Anadolu’daki en eski yerleşim bölgelerinden biri olan Araç, tarihi kaynaklarda ilk defa M.Ö. 1132 yılında TİMANİDİS olarak geçmektedir. Bu duruma göre de yaklaşık 3122 yıllık bir yerleşim geçmişine sahip bulunmaktadır.

Bölgede Gas, Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Pontus ve Bizanslılar yaşamış ve egemen olmuşlardır. 1105 yılında Danişmendliler zamanında Türk hâkimiyetine geçmiş, uzun süre beylikler dönemini yaşamıştır. Beyliklerin en önemlisi Candaroğlu Beyliği olup 1459 yılında Osmanlılar yönetime hâkim olmuştur.

1866 yılında belediye, 1868 yılında ilçe olmuştur.

Tarihinde hiçbir istilaya uğramamış ancak Kurtuluş Savaşı'nda nüfusa oranla en fazla şehidi ilçemiz vermiştir.

Araç, Karadeniz ile iç bölgeler arasındaki ticari ve beşeri bağları kuran kervanların işlediği önemli bir yol güzergâhında olması nedeniyle, ilçeye “Araç” adının verilmesine sebep olmuştur.

cebrail keles-2

Bizim memlekette bizimkiler…

Araç benim hanım tarafından memleketim sayılır, hoş merhum gazeteci ağabeyimiz Abdullah Savaş dışında bunu dile getiren pek olmazdı ya neyse.

-Enişte derdi bana.

Araç Haber gazetesinde oturur sohbet ederdik.

Bizimkiler gelmiş derdi.

İki eski dost, akraba gibiydik. Mekânı cennet olsun.

Yine memleket yollarına düşmüşüz. Bizim memleket dediğimiz yerde elbet bizimkiler de vardı.

Madem memleketteyiz. Bakalım kimlere düştü yolumuz.

Yol güzel, manzara ondan da güzel, nisan ayının güzel bir gününde çıktığımız bu yolda gidilecek de görülecek de o kadar çok şey var ki hangisine dönsem bilemedim.

Boyalı yoluna dönsem, beni birbirinden güzel yaylalar karşılar, onlardan birini es geçsem diğeri darılır, birine merhaba diyecek olsam bilirim ki gün akşam olur, geçemem bir diğerine.

Düz gitsem solumda okçular köyünde şelalede beni Behçet emmim bekler, sağa dönsem Köklüyurt’daki dostlar hepten unuttun bizi derler.

Ya Sarpun köyü, karnında bebeği ile şehit olan Polis Şerife kızımız durur bir ağacın altında, ona bir Fatiha olsun okumadan geçilir mi bu yoldan. Ne zaman “evim evim güzel evim” yazılı bir yastık görsem aklıma düşer şehidimiz.

Bu yolda Şenova’dan geçerken gözlerim o su çarkını arar. Hep aynı yerinde dönmeden, aynı şekilde durur, zaman hiç durmadığı halde.

İğdir desen zaten koskoca bir merkez. Yolumun üstündedir dükkanı şöyle bir korna çalar Enes Deveci kardeşimi ararım. Çoğunlukla bulamam. O çoktan çıkmıştır outdoor ekibiyle dağlara, kimsenin bilmediği, girmediği yollara. Genç gazetecimiz Erkut desen başarılı bir aa muhabiri olarak Samsun’da öyleyse durmadan geçelim bakalım. Samatlar Orman İşletme Şefliği ise her zaman mutlaka dost sesi duyabileceğim bir kardeş kuruluş.

Gidiyoruz yine gündüz gece memleketimin yollarında. Her virajında,her yol ayrımında farklı bir anı tabelası olan.

Sadece benim gördüğüm, benim bildiğim istikametleri gösteren.
cebrail keles 2

Belki de biraz geç rastladım sana…

Nazım usta ne diyordu;

“Bu memleket bizim…”

Ben bu “bizim memleket”i tanımakta geç kaldım. Ondandır belki bu aceleciliğim. Ne kadar koştursam da hep yetişemediğim bir yarış içindeyim.

Baharını ıskalamaktan, yazını yaşayamamaktan, sonbaharında Ilgaz’da olamamaktan ve kışın kar yağarken çay boyunda gezememekten korkarım.

Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi kırlarda çiçeklerin bir gün bensiz açmasından korkarım.
cebrail keles 3

Binlerce yıl öncesinden…

Araç çayının dağların arasından yol bularak düze indiği yerdeyim. Şimdilerde adı Kayaboğazı eskiden ne diyorlar bilemem.

Suya vurulan kelepçe misali bir bendin başında oturmuş suyun sesini dinliyorum. Tepelerden rüzgâr sesiyle karışık bir çığlık geliyor. Tanıdık bir ses. Tepemde bir şahin geziyor, arada bir dalış yapıyor uzaklarda bir yerlerde nasibini arıyor. Bir karaleylek kendini rüzgâra koyuvermiş kanyon içine süzülüyor.

Çayın iki tarafında duvar gibi dümdüz yükselen kayaların erişilmez görünen çıkıntısındaki yuvasına iniyor şahin, Karaleylek ise çayın içine.

Karşıda doğal mağaralar var. Suyun gücüyle milyonlarca yılda oluşan dantel gibi işlenen kanyonun manzarası göreni kendine hayran bıraktıracak kadar güzel. Bu olağanüstü oluşumlara bakan biri ister binlerce yıl önce olsun isterse günümüzde bence aynı derece etkilenir.

Mağaralardan birinin dışında çok eskiden kalma duvar kalıntıları var.

Demek ki içinde değer verdikleri bir şey var ki korumaya çalışmışlar.

Belki son uykusuna yatmıştır buraların hâkimleri, sonsuza kadar su sesini duymak istemiştir, ya da kanyonun içinde gezen yellerin türküsünü dinlemeyi dilemiştir.

Belki de sadece kartallarla, şahinlerle komşu olayım istemiştir.

Araç ya da Timanidis’in ortasından akan su misali, zamanın sayıldığı devirlerden bu yana binlerce insan nesli gelip geçti.

Bizim memleket diyenler, dağına taşına, kurduna kuşuna, ırmağına çayına, yaylasına ormanına vurgun olanlar vardı.

Hepsi gelip geçti bir şekilde.

Bazıları taşa yazdı tarihini bazıları suya.

Geriye kalan baki kubbede bir hoş sada,

Bir Balıkçı şef, bir timanidisli aynı yere oturup izledi kanyonu.

Her ikisi de dedi ki,

Bu memleket bizim…

8 Nisan 2024-Kastamonu-Araç
Cebrail Keleş- Balıkçı Şef