İnsanoğlunun her zaman sorgulamaktan kendini alıkoyamadığı en önemli usurlardan biridir zaman mefhumu. Yaş almak, yaşlanmak olarak ifade edilir zamanın önlenemez ve nereye kadar devam edeceğini bilmediğimiz ilerleyişi . Suyun akışına benzetilir. Güneşin doğuşu ve batışı olarak ta anlarız çoğu zaman zamanın tarifini. Belirli zaman aralıklarına bir isim koyarız daha iyi anlayalım ve anlatabilelim diye. İlk çağ , Orta Çağ vs. Zamanı ifade etmek için insanlık zaman ölçü birimlerini icat etmiş ve saat, gün , hafta, ay, yıl , çağ vs. demiş belirli zaman aralıklarına. Bir günü ikiye bölmüş gece ve gündüz diye. Şarkılar yazılmış gece ye dair. Şiirler çoğu kez gece okunmuş sevgiliye. En gizli sırlar gece yaşanmış. Gece olmuş ölümlerin bir çoğu. Hastaların en sevmediği bir zaman dilimidir geceleri. Başarılı darbeler gece olmuş. Savaşlar hep gece başlamış. Hatta yıkıcı depremlerin bir çoğu gece meydana gelmiştir.                                                                                               

Gecenin varlığı birileri için bir fırsat ve nimet olurken birileri için can sıkıcı , can yakıcı bir zaman dilimi olmuştur. Gece yarasalar için bir fırsat olurken günün ağarması bülbülü gülle buluşturur.

Buraya kadar verdiğim örnekler hayatın gecesiyle - gündüzüyle , kışıyla- yazıyla , güzeliyle - çirkiniyle ve tüm karşıtlıklarıyla bir denge üzerine kurulduğunu göstermektedir. Bir dönemin sona erdiğini ancak yeni bir dönemin başladığında anlayabilirsiniz. Gecenin çirkinlikleri ancak gün ağardığında farkedeceksiniz. Tarih bize bu gerçeği hep böyle yaşatmadı mı? Bir dönemin hakim güçleri yaptığı çirkinlikleri , insan onuru ve haysiyetine yakışmayacak pislikleri o gücü kullanmak suretiyle gizleyip güçlerini kaybettikten sonra yeni bir dönemin başlamasıyla ortaya çıkmadı mı ? İnsanlığın yaratılışıyla başlayan iyilik ve kötülük mücadelesi olanca hızıyla devam etmektedir. Bizlere düşen en önemli vazife dönemin ve devrin adamı olmak değil , inandığı bir idealler dünyasının adamı olmaktır. Belki organik bir bağınız olmayacaktır herhangi bir organizasyonla. Belki de inandıklarınızı yaşadığınız ve yaşattığınız için en yakınınızdakiler bile istemeyecektir sizi. Belki sizden kişisel menfaatleri için haksız taleplerde bulunacaklar. Belki size küçük tavizler karşısında büyük nimetler ve fırsatlar sunacaklar. Ve çoğu zamanda bu haksız hukuksuz ve vicdansız taleplerini çok kutsal gerekçelere dayandırıp karşı çıktığınızda sizi de sözde mukaddesata karşı olmakla suçlayacaklar. Hiç unutmam ve unutamam , zamanın birinde çok değerli , üstad ve hatta alim evliye sıfatı ile anılan biri hakkında biraz olumsuz bir cümle kurmuştum da çok kıymet verdiğim ,

değerli bir abim bana hitaben " Kadir bu söylediklerin yüzünden başına bir iş gelecek çok korkuyorum senin adına , çünkü o sıradan biri değil , o bir Allah dostu , söylediklerin Gayretullaha dokunur " demişti. O muhabbetin üzerinden 12 - 13 sene geçti. Bana dokunan herhangi birşey olmadı ama o değerli şahsiyetlerin her biri samimiyetlerini , bağlılıklarını bağımlılığa dönüştürdükleri için hayatları karardı. Ülkemizde kendi alanlarında kendilerini çok iyi yetiştirmiş yüzlerce , binlerce nitelikli insanımızı kaybettik. Onlar bir kayıptır bir ülke için. Birileri için bir terörist olabilir ama bir devlet için ciddi bir israftır. İşte bu israf ancak bir devrin bitip başka bir devrin başlamasıyla ortaya çıkıyor. Başka bir deyişle de karanlıkta yapılan işin faturası gün ağarınca ortaya çıkıyor ve ödeniyor.

Bizler öncelikle fert olarak dünyaya geldiğimizi ve fert olarak hayatımızı tamamlayacağımızı unutmayalım. Öncelikle kendimizi düşünmek zorundayız. Tabi ki bu kendimizi düşünme düşüncesi bencilliğe dönüşmemeli. İş güvenliği ilkelerinde ilk görev kişisel güvenliğinizdir. Kendisine hayrı olmayanın başkasına da bir yayarı dokunmaz. Aklımızı her fırsatta kullanmalıyız. Tabi ki aklımızı kullanırken bizi tamamlayan duygularımızı ve hislerimizi de yok sayamayız . Ama önce akıl. Geçmişte yaşadığımız ve ders almamız gereken acı tecrübeleri asla unutmamalıyız. Yanlışı , doğruyu ayırtedebileceğimiz sağlam kriterlerimiz olmalı. Unutmamalıyız günümüzde moda olan uygulama şudur. Yanlış işler genellikle çok kişi tarafından yapılıyor. Hatta bu maddeci dünya görüşünün temel stratejilerinden biridir. Eğer bir yanlışı çoğunluk yapıyorsa o yanlış olmaktan çıkar ve doğru olarak kabul edilir. Hatta ona karşı çıkanlar yanlışa düşmüş olur. Yapılan  bir işin yanlışlığını , doğruluğunu o işin içinde bulunan kişi sayısına bakarsanız çok yanılırsınız . Siz doğru bildiğiniz yolda ilerlerken çoğunluğa taraf olmak kolay olacağı için çok insan sizi şöyle eleştirecektir. Herkes yanlış biliyor da bir tek sen mi doğru yapıyorsun. Bunu bizzat kendim yaşadığım için biliyorum. Asla ve asla tereddüt etmeyin karanlık dağılıp gün ağardığında herşey ortaya çıkıyor. Unutmamalıyız ki vicdanıyla hareket eden insanlar hep acı çekmiştir. Vicdan ve cüzdan aynı anda  iyi olamayacak iki unusrdur. İnsanlık adına iş yapan , insanlığın gelişmesine , kalkınmasına hizmet eden bilim adamı, siyasetçisi , bürokratı , din adamı, alimi , evliyası ve hatta Peygamberler bile devrin egemen güçleri tarafından dışlanmış ve engellenmeye çalışılmıştır. Unutulmaması gereken en önemli gerçek şu olmalıdır. Dünyada hiç bir güç günün ağarmasını engelleyemez.

Kadir ARMAN