Selanik'te doğdu Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi, Şemsi Efendi İlkokulu'na başlayacak kadar kader aynı yolu döşedi iki kahramanın hayat yoluna, Hüsnü Açıksöz gibi Balkanlardan Anadolu'ya göç etti...
"Osman Nevres".

Gazete yazılarında kullandığı ismi...
"Vatanperver Hasan Tahsin".
"Muharip gazeteci"...
Harpte de sulhta da vatanperver özü doğrultusunda elinde kah altıpatlar kah kalem, meşru zeminde, halkın hak davasının kelle koltukta savaşçısı.
(Hüsnü Açıksöz gibi...
Siyami Özel gibi.)
İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesiydi Osman Nevres...
Teşkilat-ı Mahsusa'nın da.

Paris Sorbonne Üniversitesi'nde okudu...
Paris'te, Osmanlı toprağı Trablusgarp'ın İtalyanlarca işgali üzerine, protesto mitingi düzenledi.
Romanya toprakları da tanıdı Osman Nevres'i...
Nerede Osmanlı'ya karşı bir kalkışma varsa oradaydı.
İzmir'de 1918 yılında "Hukuk-u Beşer" gazetesini çıkarmaya başladı...
"Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti" yayım organıydı.
Gazetecilik mesleği sadece "malumat" ile sınırlı kalmayacak kadar kıymetli...
Vatan işgaldeyken ne yapacak vatanperver gazeteci, röportaj mı yapacak işgal komutanıyla, fotoğraf mı çekecek?
Elbette altıpatlarına sarılacak...
Mürekkebi kurşundur.
İzmir Körfezi işgal donanmaları ile dolduğunda...
14 Mayıs gecesi vatanperver İzmirliler toplandı, halka hitap edenlerdem biriydi Osman Nevres, "Burayı Yunan'a vermeyeceğiz" dedi.
Altını çizmekte fayda var...
Birinci Dünya Savaşı bitiminde Osmanlı toprağının farklı empertalist ülkelerce pay edilmesi durumuna itiraz olduğu gibi önemli oranda da kabul vardı. Azınlıklar yanı sıra işine yarayacağını umut eden komprador kesim razıydı başka bayrak altına girmeye. Orduya asker vere vere evladı kalmayan yoksul Türk köylüsü de yeni bir savaş istemiyordu.

İzmir'in işgaline karşı çıkan "Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi" örgütünün bildirisinde de bu iklim okunuyor...
"Ey bedbaht Türk... Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster.Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanı'ndadır. Oraya yüzbinlerle toplan. Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok. Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma... Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık'a koş. Ve Milli Kurul'un buyruğuna uy."
15 Mayıs 1919...
Osman Nevres sabahla birlikte Kordon'da yerini aldı.
Yine altını çizelim...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk henüz Samsun'a çıkmamıştı ve İstiklal Savaşı'nın ilanına ilişkin henüz emare yoktu.
Yunan Efzon Alayı çiçeklerle karşılandı...
Sevinçten ağlayan İzmirliler vardı.
Patlayan "altıpatlar" değildi...
Osman Nevres'ti.
Yalnızdı...
Ölümüne boşalttı tabancasını.
O mağrur havadaki işgal askerlerinden eser kalmadı bir anda...
Beklemiyorlardı asla.
Şehit edildi kurşun ve süngü darbeleri ile Osman Nevres...
Ölmedi.

Vatanperverlerin gönlündeki nurdan köşkler içinde yaşıyor...
İlenihaye.
Not: "Kalemli kahraman"Osman Nevres"...
İsmi "Osman" olan bir kahraman daha var.
Kastamonulu bir "Osman"...
"Osman Nuri Efendi".
Dönemin Kastamonu Müftüsü...
"Sarıklı kahraman".
30 Mayıs 1919...
Günlerden Cuma.
Nasrullah Meydanı hıncahınç dolu...
İzmir'in işgali protestosu.
Kastamonu Vilayet Gazetesi'nden okuyalım o şanlı günü...
"Geçen Cuma günü, İzmir ve havalisinin Yunanlılar tarafından işgalinden naşi Vilayet Müftüsü Osman Nuri Efendi hazretleti tarafından vaki olan davet ve işaret üzerine şehrimizin Ayasofya Camiini andıran Nasrullah Kadı Camii de toplanan büyük bir cemaatin işyirakiyle tezahürat yapılarak kurtuluş için dualar edilmiştir."
Kadim vatanda...
Ne osman Nevres' ler tükenir ne Osman Nuri Efendi'ler.
Altıpatlar olur patlarlar...
Milletin kalbidir ebedi istirahatgahları.
Şad olsun Osman'lar...
Daim ve bakidir isimleri.