Muazzez Tahsin Berkand’ın Kastamonu-İstanbul Eksenli Romanı Kezban Üzerine

 

                Bilindiği gibi, parkinson hastalığımızdaki ilerleme dolayısıyla 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren yazı hayatımıza mecburen son verdiğimizi duyurmuştuk. Çok şükür ki okuyabiliyoruz. Okumak isteyip de zaman bulamadığımız kitaplar bir bir önümüze geliyor. Ayrıca, kitapçı raflarında tesadüfen görüp de okuduklarımız da oluyor. Bu çerçevede okuduğumuz bir kitap Kastamonu’yla ilgili çıkmaz mı? Hem de ünlü (popüler edebiyatta) bir romancıya ait. Muazzez Tahsin Berkand’a (Selanik 1899-İstanbul 1984) … 1933 yılından itibaren yazıp yayımladığı 50’ye yakın romanıyla ünlenen Berkand’ın Kezban’ının ilk baskısı 1941 yılında yapılmıştı. 2000’li yıllarda rahmetli romancının kitapları dili sadeleştirilerek yeniden yayımlandı. Bizim okuduğumuz 2014 baskılı romanın künyesi şöyle:

                Muazzez Tahsin Berkand; Kezban, editör Yasin Topaloğlu, Tarcan Mat., Ankara 2014, 281 s. Elips Kitap:594.

                Roman, genel ağ/internetten edindiğimiz bilgilere göre çok sevilmiş, satış geliri de iyi olmuştu. 1968 yılında film yapımcısı Hürrem Erman tarafından Orhan Aksoy’un yönetmenliğinde beyaz perdeye de aktarılmış, şu ünlü oyuncular rol almştı: Hülya Koçyiğit, İzzet Günay, Selma Güneri, Aliye Rona, Gülistan Güzey, Muzaffer Tema, Süleyman Turan, Fatma Karanfil, Yusuf Sezgin. Filmi seyretseydim, Kastamonu’yla ilgili olduğundan asla unutmazdım. Romanı heyecanla okuyunca yazarının Kastamonu’ya da yolu düştüğüne İnebolu-İstanbul arasında vapurla seyahat ettiğine kanaat getirdim. Ağrıyan sağ elimin bütün “artık yazmayacağım” isyanlarına direnerek eşimin de yardımıyla üç günlük bir çabadan sonra “mecburi, ölümüne” yazımızı tamamladık. Vicdanen rahatladık.
Nai̇l Tan Köşe (1)-3

                Kezban’ın olay örgüsünü inceleyelim önce...

                İstanbullu genç iki inşaat mühendisi Ali Yolaçan ve arkadaşı Niyazi Taşköprü - Kastamonu kara yolu inşaatından çalışmaktadırlar. Ali Bey, Taşköprü’nin bir köyünün ağasının kızı Hacer’i görüp âşık olmuştur. Arkadaşı Niyazi’nin uyarılarına rağmen eğitim, kültür farklarını umursamayarak Hacer’le evlenip Kastamonu merkezinde bir eve yerleşir. Aradan zaman geçince sevginin, aşkın her şey olmadığını anlar. Yaşadıkları üç odalı evi satın alıp Hacer’e bırakarak bir buçuk yıl kadar sonra bir bahaneyle dönmemek üzere İstanbul’a ailesinin yanına gider. Hacer, iki aylık hamile olduğunu kocasına söyleyememiştir. Kocasının, kendisinden utandığının farkındadır. Ali, İstanbul’da tanınmış bir inşaat müteahhiti olur. Zengin, soylu bir ailenin kızı Güzide ile evlenir. Kızları Vicdan/Vivet dünyaya gelir. İyi bir eğitim görmeye başlar ve çok şımarık yetiştirilir. Kendisine Vivet denmesini ister. Yolaçan ailesi, baldız Fazıla ve kız kardeş Nigâr’la birlikte yazları  Suadiye’deki köşkte, kışları ise Taksim’deki apartmanda lüks içinde yaşamaktadır. Kastamonu’daki eş ise kızı Kezban’ı doğurmuş, geçimlerini sağlamak için bir odalarını Kız Ortaokulu Öğretmeni Nazire Hanım’a kiraya verirken, diğer bir odaya kurduğu tezgâhta bez dokumaya başlamıştır. Hacer, kızının eğitimi için gece gündüz çalışır. Kızının kendisi gibi cahil, görgüsüz kabul edilmesini asla istemez. Kezban, çok başarılı bir öğrencidir. Kız Ortaokulunu bitirip lise dışardan bitirme sınavlarına hazırlanırken 17 yaşında annesini kaybeder. Hacer’i yoğun çalışma ve yoksulluk hasta etmiştir. Ölmeden önce, Kezban’ı kiracısı öğretmen Nazire Hanım’a emanet eder, İstanbul’a babasının yanına gönderilmesini ister.

                Nazire Hanım, İstanbul’daki baba Ali Bey’e durumu bir mektupla bildirir. Ali Bey, bir adamıyla Kezban’ı Kastamonu’dan İstanbul’a gelirler. Kezban, Ali Bey’in babası olduğunu bilmemektedir. Annesi öldüğünü söylemiştir. Ali Bey de ailesini alıştırıncaya kadar Kezban’ın kızı olduğunu gizlemeye karar vermiştir. Kezban’ı ailesine ölen  mühendis arkadaşı Ali Niyazi Bey’in emaneti, kızı olarak tanıtır. Baldızı Fazıla’ya eğitimi, İstanbul’a uyumunun sağlanması için görev verir. İstanbul Suadiye’deki köşkte Ali Bey’in kızı Vicdan/Vivet ve arkadaşları tarafından görgüsüz, eğitimsiz, giyim kuşam bilmez taşra kızı gibi alay edilerek karşılanan Kezban, önce güzelliğiyle dikkat çeker. Fazıla Hanım’ın yardımıyla yeni kıyafetler alır, kısa sürede İstanbul hayatına uyum sağlar. Ancak, köşkte Nigâr Hanım ve Vivet’in aşağılamaları, kıskançlıkları sürmektedir. Vivet’in arkadaşlarından tıp öğrencisi Ferit, kıskançlıkların merkezindedir. Kezban, Ali Bey’i Boğaziçi Lisesinde yatılı okumasına izin vermesi konusunda ikna eder. Konağa, sadece hafta sonlarında gelip alaylara daha az muhatap olacaktır. Kezban, lisede de çok başarılıdır. Ayrıca, güzelliği ve zerafetiyle genç erkeklerin ilgisini de çekmektedir. Onun gönlü ise Dr. Ferit’e kayar ama Vivet’e karşı bir davranışta bulunmaz. Ailede ve çevrede herkes Dr. Ferit’le Vivet’in evleneceklerine inanmıştır. Oysa, Vivet Dr. Ferit’le evlenmeyi tabii karşılarken Necmi’yle de aşk yaşamaktadır.

                Dr. Ferit, Ali Bey’in maddi yardımıyla yurt dışında ihtisasını tamamlar. Vivet’le nişanlandıkları gece bir ara Kezban’ın yanına gelir ve ona aşkını itiraf eder. Kezban, Vivet’i incitecek bir şey yapmaz. Ressam Faruk Bey’in evlilik teklifine de sıcak bakmaz.

                Bir kış gecesi, Kızılay Balosuna Taksim’deki apartmanda hazırlanan Ali Bey ailesini kötü olaylar bekliyordu. Ali Bey, kalbinden rahatsızlandı. Evde kalmak istedi. Kezban da ona bakmak üzere apartmanda kaldı. Herkes, baloya gidince, ölümünün yakın olduğunu anlayıp Kezban’a babası olduğunu söyledi. Ailesinin tepki vereceğini bidiğinden böyle yaptığını anlattı. Baba kız hasret giderdiler. Ali Bey’in durumunu merak edip balodan kontrol için gelen Dr. Ferit de gerçeği öğrendi. Ali Bey, Kezban’a bir apartman satın almış, ayrıca büyük bir parayı da elden verilmek üzere hazırlamıştı. Dr. Ferit’e de vasiyetini ve yapacaklarını anlatan bir mektup verir. Apartmanın tapu işlemlerini tamamlayıp işletmesini de üstlenecektir. Ali Bey, Kezban’ı Dr. Ferit’e emanet etti ve huzur içinde öldü. Dr. Ferit ve Kezban, birbirlerini sevdiklerini ancak Vivet’le evlenip onu incitecek bir davranışta bulunmama konusunda yemin etmişlerdi.

                Ali Bey’in ölümünden sonra Dr. Ferit ve Vivet evlilik hazırlıklarına başlarlar. Kezban’ın babasından kalan apartmanın resmî işlemleri için Dr. Ferit’e gönderdiği bir buluşma mektubu köşkte olay çıkartır. Kezban, ölen babasına verdiği söz dolayısıyla gerçeği söyleyemez. İhanet, nankörlük suçlamasıyla köşkten kovulur. Bu sırada Fazıla, yurt dışı seyahattedir. Kezban, Kastamonu’ya gider. Zengin bir kadındır artık. Babasının aldığı apartmanın kira gelirini de alacaktır. Taşköprü’ye köyüne gidip ailesini arar, bulamaz. Kastamonu’da bir doğumevi ve çocuk kliniği açmaya karar verir ve gerçekleştirir. Hastanesinin başına getirdiği yaşlı, tecrübeli Dr. Nazım Kezban’a âşık olur ve evlenme teklifi eder. Kezban, uzunca bir süreden sonra kabul etmediğini söyler. Dr. Ferit’e sekiz ay sonra (kayboluşundan) Kastamonu’dan mektup yazıp yaptıklarını anlatır. Dr. Ferit, çok sevinir. Aşkını tekrar tekrar yazar.
Nai̇l Tan Köşe (2)-6

                Ali Bey’in baldızı Fazıla, çok sevdiği Kezban’ın köşkten niçin kovulduğunu uzun seyahati sonrasında araştırır. Kezban’ın Ali Bey’in kızı olduğunu, Vivet’in Dr. Ferit’i değil Necmi’yi sevdiğini öğrenir. Aileyi toplayıp öğrendiklerini açıklar. Vivet’e Dr. Ferit’i değil Necmi’yi sevdiğini itiraf ettirir. Güzide ve Nigâr Hanım, Kezban’a yaptıklarından büyük üzüntü duyarlar. Kezban’ı köşke davet etmeye karar verdikleri gibi Vivet’in Necmi, Dr. Ferit’in de Kezban’la evlenmesinin daha uygun olacağı görüşünde birleşirler. Dr. Ferit, Kastamonu’ya gidip olanları Kezban’a anlatır ve evlenme teklif eder. Kezban, Kastamonu’daki hastanesinin başına geçmesi şartıyla evet der. Dr. Ferit hem Kastamonu hem de İstanbul’daki sağlık kuruluşlarında yönetici, danışman, Dr. olarak çalışmaya söz verir. Kezban ve Ferit, Kastamonu’dan vapurla (İnebolu üzerinden) İstanbul’a geldiklerinde onları, Vivet ve Necmi’yi, Ali Bey ailesini yeni bir hayat, mutlu yıllar beklemektedir.

  Muazzez Tahsin Berkand, edebî değil popüler kültür romancısıydı. Romanları, özellikle 30’lu-80’li yıllar arasında ergenlik çağındaki gençler tarafından zevkle okunurdu. Biz de 50’li yıllarda 3-5 romanını okuduk ama Kezban’la karşılaşmadık. Berkand’ın karşısında Kerime Nadir (1917-1984) adında bir kadın rakibi daha vardı.

                Kastamonu İstanbul seyahatlarinin genellikle İnebolu üzerinden vapurla yapıldığı, cep telefonu-bigisayar-televizyonun bulunmadığı, radyonun çok az evde dinlendiği, gramafon-sinema modasının hâkim olduğu, gençlerin yetişkinlerin aralarında uzun uzadıya sohbetler ettiği, gezilere çıktığı yılların bir romanı Kezban’ı günümüz okuyucusunun okumasında sayısız yararlar vardır. Kezban dolayısıyla her iki romancıyı Berkand ve Kerime Nadir’i saygıyla anıyoruz...