Bayram dediğin, kapın çalınıyorsa bayramdır. Bir selam alıyorsan, biri seni hatırlıyorsa bayramdır.
Sılaya vardığında, büyüklerin elini öpecek bir yerin, yâd edecek bir geçmişin varsa; bayram işte tam da oradadır.
Hele ki gurbetten memlekete geldiğinde bekleyenin varsa, yüreğin sevinçle doluyorsa... İşte o zaman bayram, bayram olur.
Bayram geldi mi, Kastamonu başka bir havaya bürünür.
Burada sadece insanlar değil; ağaçlar, çeşmeler, yollar, evler, Kışla Parkı, Çayboyu bile bayramı hisseder gibi olur.
Dağlar sessizleşir; rüzgârın bile başka estiği zamanlardır.
Çayboyu dedik ya... Orada bir yürüsen, havan değişir zaten. Bayramı bayram yapan; eş, dost, tanıdık simalardır.
Kastamonu, bu özel günlerde bambaşka bir ruh hâline bürünür.
Sabah ezanlarıyla birlikte şehir hareketlenmeye başlar.
Nasrullah Camii’ne doğru yürüyen insanların yüzünde huzur ve şükür vardır.
Cami avlusunda yükselen “Mübarek olsun!” sözlerinden çok, gözlerdeki sıcaklık anlatır duyguyu.
Şehir yavaş yavaş canlanır; yüreklerde sevgiyle örülü telaşlar başlar.
Hz. Pir’in türbesine uğramak, orada namaz kılmak ayrıcalıktır.
Hele bayram sabahı edilen dualar, geçmişin izini taşır.
Şehir yavaş yavaş uyanır.
Candaroğlu’ndan İsfendiyarbey Mahallesi’ne, Süt Fabrikası’ndan Olukbaşı’na, Atabey Gazi’ye;
Kırkçeşme’den Hisarardı’na, Kuzeykent’ten Honsalar, oradan İsmail Bey Mahallesi’ne kadar...
Her sokak, her mahalle bayrama hazırlanır.
Kaleden Saat Kulesi’ne bakan gözler, bu güzel sabahın sessiz tanığı olur.
Pencereden bakan ninelerin gözlerinde, kendi çocukluk bayramları canlanır:
Evde sabaha kadar açılan yufkalar, baklavalar, börekler...
Yeni alınan kunduralar, ilk bayram sabahı giyilirken yaşanan heyecan...
El öperken utanıp sıkılan çocuklar...
Zaman ağır akar Kastamonu’da; ama bayramlar hep taze kalır.
Çocuklar için de bayram bir başka güzeldir burada.
Ellerinde poşetlerle sokak sokak dolaşırlar.
Kapılar çalınır, şekerler toplanır.
Her ev bir gülücük, her avuç bir armağandır.
Bayram sadece ziyaret değil; bir hatırayı yaşatmaktır.
Birbirini unutmamaktır.
Mahallede körebe, istop oynamaktır.
Anneannenin kahvesini içmek, mezarlıkta bir Fatiha okumaktır.
Anadolu’nun her köşesinde olduğu gibi, burada da bayram hatıralarla yaşar.
Ve akşam olur...
Güneş dağların ardına çekilirken şehir yavaşlar.
Bir sessizlik çöker; ama bu, eksiklikten değil...
Paylaşmanın, sevdiklerinle geçen bir günün huzurudur bu.
Kastamonu’da bayram; hiçbir gösterişte değil, bir hatırayı paylaşmakta ve karşılamada gizlidir.
Günler öncesinden başlar telaşı.
İnsan ister ki bütün işlerini bitirip bayrama öyle girsin.
İstemek başka, hayatın akışı başka...
Ne kadar uğraşsan da, her şey olacağına varır.
Güzellikleriyle gelsin bu bayram.
Sözlerime bir şiirimle son verirken, Mübarek Kurban Bayramı’nın tüm İslâm âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Hayırlı bayramlar diliyorum.
Hacer Alioğlu-Yakuti
Gönül Aynası
GELİŞLER BAYRAMLARADIR
Kutlu bir sevdanın adıdır ülküm,
Cihana sığmadan bayramda geldi.
Ülkümün saçı tam on altı büklüm,
Zulmeti boğmadan bayramda geldi.
Gösterse nurunu İslâm güneşi,
Olmazdı cihanda Turan’ın eşi.
Yağmura set çekti zulmün ateşi,
Bir damla yağmadan bayramda geldi.
Desinlere yürüyorken eğreti,
Esirgedik kendimizden gayreti.
Umut şafağından derman kuvveti,
Yeniden doğmadan bayramda geldi.
Yakuti umuda bir kanat açtı.
Sevdayı anlatmak belki de güçtü.
Günler su misali geldi de geçti,
Bir kalbe değmeden bayramda geldi.