Kastamonu Uzunyazı Havaalanı'nın Temmuz ayının başında başlayacak olan "Ankara” uçuşlarına hazır hale getirilmesi için hummalı bir çalışma vardı Haziran 1959'da...
Belediye Başkanı Kuddusi Akay “yıllardan beri tahakkuku hayal gibi görünen hava meydanımızın gerek kuvveden fiile çıkış keyfiyetinde gerekse bir an önce faaliyet geçirilmesi işinde büyük emek ve hizmet” veriyordu.

Mustafa Afacan Köşe (1) (2)

Ulaştırma Bakanlığı’nın THY seferlerini başlatmak için şart koştuğu altyapı işleri vardı…
Kastamonu seferberdi.

Pistin “sulanıp silinmesi” lazımdı, belediyenin “sulayıp silme” ekipmanı yeterli değildi, Ulaştırma Bakanlığı’nda 3 arazöz talep edildi derhal…
Yağmur yağdı tam o sıra, arazöze ihtiyaç kalmadı, keyfiyet sona erdi.

Yolcu bekleme salonu ikmali hızla yapıldı…
4 Temmuz’a hazır edildi Uzunyazı.

Yokluk karşısında var olma iradesini görüyorsunuz…
Zamanımızda memlekete hizmet etmek için 50 dereden su getirmenin olanaksızlığını masal halinde halka anlatan seçilmiş ve atanmışlar ders alsın.

Değil 50 dere…
Taşı sıkıp suyunu çıkaran ecdada selam olsun.)

(26 Haziran 1959 tarihli “Yenises” gazetesi…
Yerel evrakı “muhafaza memuru” hassasiyeti ile saklayan Ömer Kesercioğlu var olsun.)

(Aynı gazetedeki bir diğer haberi paylaşmadan edemeyeceğim…
“İsviçre leylek ithal ediyor” başlıklı haberde denilmiş ki  “İsviçre’de leyleklerin azalmasını önlemek üzere ‘İsviçre Kuş Sevenler Cemiyeti’ tarafından Cezayir’den uçakla 50 genç leylek getirtilmiş ve bunları yetiştirmek için gereken tedbirler alınmıştır”.

Mustafa Afacan Köşe (3) (1)-1

“Sayfa dolsun” haberi değil ise…
Devrin dünya ahvaline dair müthiş bir “ironi”.

Eğer “ironi” ise…
Devri hem dünya hem de Türkiye ölçeğinde anlayabilen/tartabilen/yorumlayabilen ve eleştiri topunu ayakiçi ile köşeye plase bırakabilen o devirde yerel gazetemiz ve gazetecilerimiz olduğu için şükretmeli ve onur duymalıyız Kastamonu olarak.

Dünyada, Cezayir henüz Fransız sömürgesi o tarihte, yağma altında…
Onca varlığı yetmemiş gibi leyleklerine de el koymuş “Batı”.

Cümle tecavüz mekanına çevirdiği Doğu’yu, işine geldiği zaman da "damızlık” olarak kullanan “Batı”, leylekten ne ummuş bakar mısınız?...
Emperyalizmin hiçbir zaman kuralı/ahlakı/doğrusu olmadı.

Aynı vakitte…
Türkiye, ABD odaklı “Batı” emperyalizminin kemendine boynunu uzatmıştı DP iktidarı ile, “istiklal” ve “istikbal” süt tozuna bulanmıştı.)

(İhsan Ozanoğlu’nun anlatımı ile “Kastamonu Döneri”…
“Başında şemsiye, zarif bir et konisi.. Tek ayak üzerinde dönüp durmakta.. Yanı başında iki korlu bakış.. Kasıp kavururken nasıl dönmesin ki… Pervane değil, vecde gelmiş bir aşık değil, eski bir Mevlevi hiç değil.. Kastamonu Döneri bu.. Öyle bir kokusu, öyle bir cazibesi var ki karnımız tok bile olsa sokağın başından döndürüyor adamı.. Dünyalık taşımayanların ise başını döndürüyor sadece..”.

Bir söz üstadının kaleminden tarif edildiğinde “Kastamonu Döneri” işte bu…
Protein bilgisi yazacak değildi ya üstat Ozanoğlu.

“Turistik Kastamonu” kitabında yer alıyor yukarıdaki satırlar…
Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü 1958 yılında İhsan Ozanoğlu’na hazırlatıyor, içinde “bütün” olarak Kastamonu var, üzerine satır yazılmaz bir “eser”.)

(Kitabın muhafaza memuru Ömer Kesercioğlu’na teşekkür…
Var olsun yerel mirasa kol kanat gerenler.)  

(Seçim harici zamanlarda…
Çayboyu’na siyasi poster/pankart/flama asmak serbest mi?

Mevzunun bir yönetmeliği/genelgesi/yasası yok mu?...
Her kafasına esen Çayboyu semasını siyasi, üstelik Kastamonu ile zerre alakası olmayan figürler ile, ilan tablosuna çevirebilir mi?)

Not: Tarım ve Orman Bakanlığı'nın "14. Uluslararası Tarım Orman ve İnsan Yarışması" sonuçlandı...
Ödül alan ve seyre değer görülen fotoğraflar illerde sergileniyor.

Şehrimizdeki bir AVM'de rastladım sergiye...
Birbirinden ilginç fotoğraflarda tam bir "tarım, orman, insan" sörfü yapmak mümkün.

Yarışmaya tee "Vietnam, Çin, Hindistan, Rusya Fransa, Endonezya..." gibi uzak diyarlardan fotoğraf(çı) katılmış...
Ülkemizin farklı illerinden keza.

"Kastamonu" fotoğrafı yok sergide...
Ya Kastamonu'dan fotoğraf(çı) katılmadı yarışmaya ya da sergiye değer görülmedi.

Nerede elinden cihaz, dilinden fotoğraf, edasından "pendem" düşürmeyen "fotoğraf sanatçılarımız"?...
Üzdünüz.)
 Mustafa Afacan Köşe (2) (2)