Milli Eğitim Bakanlığımızın önümüzdeki dönem için müfredata aldığı ve öğrencilerimize ders olarak okutulacak olan Adab-ı Muaşeret dersiyle ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim siz değerli okuyucularımla. Adab-ı Muaşeret nedir ? Öncelikle belirteyim çok yerinde ve zamanında alınmış bir karar. Bakanımızı ve bu programın geliştirilmesinde, uygulanmasında emeği geçen tüm yetkililerimize şükranlarımı sunarım. Herkes farklı bir pencereden bakabilir, uygulanacak programın adına eleştiri getirenler olabilir. Ancak şu bir gerçek ki günümüzde böyle bir programa ihtiyaç vardı .

Her geçen gün yaşadığımız şehir hayatının etkisi ile teknolojinin esir aldığı insanımız kalabalıklar içinde yalnızlaşmaktadır. Yalnızlaşan insan yobazlaşır, bencilleşir ve diğer insanlarla iyi ilişkiler kurup başkalarının mutluluğuyla mutlu olmak yerine diğer insanları sadece kendi istek ve arzularını gerçekleştirebileceği birer vasita olarak görür. Bu durum da zaman zaman toplumu insan görünümlü canlılarla muhatap eder. Öyle gençlere azda olsa rastlamışsınızdır. Bizden biri mi farklı bir gezegenden mi gelmiş diye düşündüğünüz illa ki olmuştur. Hatta ne yiyip ne içtiğini , nasıl konuşuyor acaba diye merak bile ederiz. Bu gençlerin nasıl bir rol modeli vardır hiç merak ettiniz mi? Yada bunlar evlenip iş , güç sahibi, çoluk çocuk sahibi olurlar mı? Toplumun hangi kesiminden ortaya çıkıyor bu insanlar? Özel bir genetik çizgisel durum mu var? İnançları , mezhepleri yada siyasi görüşleri nasıldır ? Tüm bu sorular aklınıza takılabilir. Ben kanun devletine inanmış bir eğitimci olarak bütün bu soruların cevabını biliyorum ve bana göre hiç birinin bir önemi yok. Bu insanlar bizim insanımız ve bu gençler bizim çocuklarımız. Sorun onların yalnızmasına sebep olan , kendine izole bir yaşam tarzını tercih ettiren sebeplere bakmak ve bu sebepleri ortadan kaldırmak lazım.

Ben camide genç döven Hoca gördüm. Camiden çocuk kovan Hacı gördüm. Hastasına bağıran , hakaret eden doktor gördüm. Vatandaşına yalaka diyen siyasetçi gördüm. Biribirilerine yalancı diyen bilim insanları, ilim adamları gördüm. Öğrencisine salak diyen öğretmen , öğretmenine her türlü hakareti yapan öğrenci , idareci ve vatandaş gördüm. Yani bu gayrimedenilik sadece cahil ve geri kalmış toplumlarda değil daha çok elit tabakalarda da görülüyor.

Şimdi gelelim Adab-ı Muaşerete . Adap ve Muaşer kelimelerinin birleştirilmesiyle arapça bir terkip isimdir. Edepli ve ahlaklı davranış anlamlarına gelir. Osmanlıdan gelen islam kültürürünün toplum tarafından terkedilmesiyle , orta asyadan gelen Türk kültürünün zaman zaman da devlet politikası olarak terk edilmesiyle , batı kültürürnün de sadece insanın nefsine hizmet eden yanlarını almamız neticesinde ortada ne edep ne erdem ne de ahlak kalmıştır. Daha çok kazanmak için her yolu mübah sayan iş insanları , bir oy uğruna herşeyi kullanabilen siyasetçiler ve kendi menfaati için sahip olduğu tüm bilimsel ve ilmi etiketini satan ilim adamları ve bilim adamlarına rastlıyoruz. Oysa edep toplumun her kesimine lazım. Herkes ahlaklı olmak zorunda. Bir ihtiyaç doğmadan bir hizmet sunulmaz. Demekki devletimizi yönetenler toplumda bu konuda ciddi bir kırılma gördüler. Ciddi bir eksiklik görüldü. Maalesef bir çok değerimiz son

zamanlarda ciddi bir erozyona uğradı.Yüce Allah Kur'an-ı Kerimde aile bireylerinin, akraba ve komşuların bir arada yaşamanın gerektirdiği hak ve sorumluluklara riayet etmelerini, uyumlu, geçimli ve güler yüzlü olmalarını öğütleyen, kaba, kırıcı söz ve davranışlardan sakındıran birçok âyet vardır. Sevgili Peygamberimiz bir çok hadisinde Güzel ahlak , edepli olma , kul hakkı , komşuluk ilişkileri üzerinde durmamış mı? Nasıl müslümanız diye düşünmemiz gerekmez mi? Yusuf Has Hacibin Kutadgu Bilig adlı eserindeki kutlu olma bilgisi nerede kaldı ? Gerek islamiyet öncesi gerek İslam sonrası Türk kültüründe Adab-ı Muaşeret her daim vardır ve olacaktır. Bakın en yakın tarihimize Cumhuriyetimizin kurucusu ustafa Kemal Atatürk ne diyor " Ben sporcunun zeki , çevik ve aynı zamanda ahlaklı olanını severim.M" Ahlak ve edep bizi diğer canlılardan ayıran en temel özelliğimizdir.

Tek başınıza yaşasanızda hava ne kadar sıcak olursa olsun , evde çıplak bir vaziyette oturmaz , yiyip içmez ve kesinlikle uyuyamazsınız. Neden hiç düşündünüz mü? Bu imandır. Bu ahlaktır. Çünkü hayatın garantisi yok. Deprem olabilir. Düşüp bayılabilirsiniz. Sizi bir başkaları nasıl görecek bunu düşünürsünüz aslında. Ama bunu belkide bilinçli olarak yapmıyorsunuz. Aslında bu davranışın altında yatan sebep biz öldükten sonra bile görüntümüzle diğer insanlara rahatsızlık vermemektir. Ama hep buna dikkat edersiniz. Bu bir ihtimal üzerine gösterdiğimiz ahlaklı davranışı durakta, çarşıda , pazarda , banka kuyruğunda , kantinde neden göstermiyoruz? Kalabalık bir ortamda telefonda yüksek sele konuşmak. Emir cümleleri kurmak. Alaycı gülmek. Başkalarını küçümsemek.Önümüzde sıra bekleyen kişinin ensesine doğru nefesimizi göndermek doğru mu? Yerlere tükürmek , ulu orta sümkürmek , oranı buranı kaşımak , özellikle erkekler karşısında bir bayan varken bacaklarını açabildiği kadar açarak oturmak ne kadar doğru?

Adab-ı Muaşeret sadece bir iletişim mevzusu değil aynı zamanda ahlaklı davranmayıda gerektiren bir konudur. Dürüstlüğü temel alıp söz ve fiillerinde erdemli olmaktır adab-ı muaşeret. İnsanı önce insan olarak gören ve değer veren dürüst, ahlaklı ve erdemli kişilerle karşılaşmak dileğiyle